‘TÜRKİYE VE RUSYA TÜRKOLOJİ ÇALIŞMALARI SİYASİ ATMOSFERDEN ETKİLENMEMELİ'
Toplantıda söz alan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nesrin Sarıahmetoğlu "Özellikle Türkiye ve Rusya Türkoloji çalışmalarında, iki ülke arasındaki çalışmalar maalesef siyasi atmosferden çok fazla etkilenmektedir. Rusya ve özellikle Türkiye çalışmalarında bu sıkıntıların hiç olmamasına dikkat etmek gerekir. Bu çalışmalar siyaset üstü bir duruma getirilmelidir" değerlendirmesinde bulundu.
‘RUSYA VE TÜRKİYE BİRBİRLERİNİN ESERLERİNİ ÇEVİRECEK DAHA ÇOK ÇEVİRMEN YETİŞTİRMELİ'
‘TÜRK ÜNİVERSİTELERİ RUSÇA BİLİM YAPILMASINI TEŞVİK ETMELİ'
‘RUSYA'DAKİ RAFLARDA TÜRKÇEDEN ÇEVRİLEN ESERLER ORHAN PAMUK KİTAPLARININ ÖTESİNE GEÇMELİ'
‘RUS ARŞİVLERİNİN KAPILARI TÜRK ARAŞTIRMACILARA KOLAYCA AÇILMALI'
Prof. Dr. Kemaloğlu'ndan sonra söz alan Prof. Dr. Aleksandr Antonoviç Kolesnikov de iki ülke arasında iyileştirilmesi gereken alanlara işaret ederek "Yılda 5-6 kez Rusya'da delegasyonları karşılıyorum. Her seferinde umarım bu sefer sınırda 2-3 saat tutmazlar diye dua ediyorum. Çünkü gümrük görevlisine gelen misafirin Rus uçağını düşürmediğini ya da büyükelçi Karlov'u öldürenin de gelen Türkiye vatandaşı olmadığını anlatmak zordur. Dolayısıyla bu bizim için de bir sorundur" yorumunda bulundu.
‘TÜRKOLOJİ VE OSMANLI ARAŞTIRMALARI SOVYETLER DÖNEMİNDE ÇOK DAHA İYİ DURUMDAYDI'
"Aynı şekilde kitap çevirisi için de söylememiz lazım. Sovyetler Birliği döneminde çok sayıda Türkçeden çeviri yapılmıştı. Bütün bunlar planlı bir şekilde gerçekleştiriliyordu. Bunlar daha sonraki süreçlerde kesildi ve günümüzde herkes kendi çabasıyla bir şeyler yapmaya çalışıyor. Ama çok iyi bir şekilde sonuç da alınamıyor. Sıkıntılardan biri de, Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra tüm cumhuriyetlerde farklı tarihler yazılmaya başlandı. Özellikle Osmanlı tarihi, Ermenistan'da farklı Azerbaycan'da farklı şekillerde yazılıyor. Bütün bunları bir masaya getirmek de ortak bir işin çıkması da çok zor. Benim için özellikle Türklerle ortak bir karara varmak, tarihe ortak bir bakış açısı sağlamak daha kolay artık. Türkmen bir bilim adamıyla bunu yapmam daha zor."
‘BİR RUS VEYA TÜRK ÖĞRENCİ 1950'LERDE ÇALIŞILMIŞ KONULARI ÇALIŞMAMALI'
Son konuşmacı ise İstanbul Medeniyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fehmi Yılmaz oldu. İki ülkenin Türkoloji çalışmaları ve akademik işbirliği anlamında çok daha fazla adım atması gerektiğine değinen Prof. Dr. Yılmaz "İki ülkenin hem akademik kadrosu hem de öğrencileri arasında değişim programları yapılmalı. Bugünkü gibi çalıştaylar tematik ilerlemeli ve çok yoğun bir program içermeli. Uzun vadeli planlar yapılmalı. Türkiye'de bir öğrenci, Rusya'da 1950'lerde çalışılıp bitirilmiş bir konuyu çalışmamalı; aynı şekilde bir Rus öğrenci de Türkiye'de 1950'lerde çalışılıp bitirilmiş bir konuya yoğunlaşmamalı. Yapılan akademik çalışmalar kataloglanmalı. Aksi takdirde akademiye sağlanacak katkı çok düşük seviyede kalır" diye ekledi.