GÖRÜŞ

Erdoğan'ın göreve başlama törenine ilgi göstermeyen ABD ve Batı'yla ilişkiler ne yöne gidiyor?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın göreve başlama töreninde ABD veya AB'den katılım yok denecek kadar az olması yeni dönemde Türkiye'nin AB ve ABD ile ilişkilerini etkiler mi? Eski Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı emekli korgeneral İsmail Hakkı Pekin ve AB uzmanı Can Baydarol, konuyu Sputnik'e değerlendirdi.
Sitede oku

‘ABD, Türkiye'ye saldırmayacaksa, S-400'lerden çekinmesine gerek yok'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın göreve başlama töreni, 9 Temmuz'da 22 devlet başkanının yanı sıra 28 başbakan ve parlamento başkanı ile 6 uluslararası örgütün genel sekreterinin katılımıyla gerçekleşti. Ancak Erdoğan'ın göreve başlama törenine katılanlar arasında ABD'den ve AB'den neredeyse hiçbir temsilci yoktu. Tören için Ankara'ya gelen 22 devlet başkanı arasında AB üyesi ülkelerden tek katılımcı Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rumen Radev olurken; başbakan ve parlamento başkanlarının oluşturduğu listede de ABD ve AB yetkililerini bulmak zordu. Zira Batı'dan katılımcılar arasında yalnızca AB Komiseri Dimitris Avramopoulos ve Macaristan Başbakanı Viktor Orban'ın yanı sıra, İtalya eski başbakanı Silvio Berlusconi, Alman hükümetini eski başbakanlardan Gerhard Schröder ve Yunanistan Eski Dışişleri Bakanı Theodora Bakoyannis gibi halihazırda görevde bulunmayan sadece birkaç isim vardı. Peki Rusya'nın, Başbakan Dimitri Medvedev tarafından temsil edildiği törene Batılı ülkelerin ilgisizliği nasıl açıklanabilir? Törenin katılımcı profili, Türkiye'nin yeni dönemdeki dış politika stratejisi hakkında ipuçları veriyor olabilir mi? Şayet öyleyse AB, Türkiye açısından dış politikada bir ağırlık merkezi olmaktan tamamen uzaklaşacak mı?

‘TÜRKİYE YENİ DÖNEMDE SÜRDÜRECEĞİ DENGE POLİTİKASINA SURİYE'YLE İŞBİRLİĞİNİ EKLEYEBİLİR'

Konuyu Sputnik'e değerlendiren Eski Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı emekli korgeneral İsmail Hakkı Pekin'e Batı'nın törene olan ilgisizliği Türkiye-Batı arasındaki sorunlardan kaynaklanıyor. Ancak Pekin, sorunlara rağmen Türkiye'nin Doğu-Batı arasındaki denge politikasını sürdüreceği görüşünde:

"Törende Batılı temsilcilerden neredeyse kimse yok gibiydi. Bu, taraflar arasındaki problemlerden kaynaklanıyor. Ancak Sayın Erdoğan'ın hiç bir zaman ‘Batı'yı karşımıza alalım' gibi tavrı olmadı. Ben bu sebeple önümüzdeki dönemde de Türkiye'nin Batı'yla işbirliğini sürdüreceğine inanıyorum. Zira Erdoğan, Azerbaycan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne gerçekleştireceği ziyaretlerin ardından NATO Zirvesi'ne katılacak. Ben Türkiye'nin politikalarında Batı'dan Avrasya'ya geçiş değil, denge politikasının devamını öngörüyorum."

Türkiye'nin güvenlik politikasını da kararlı şekilde sürdüreceği öngörüsünü paylaşan Pekin "Ayrıca Türkiye bu dönemde Irak, İran ve Suriye'yle de işbirliğine devam edecektir. Buna ek olarak Suriye'yle de bir takım işbirliklerinin geliştirilmesi son derece olası" dedi.

‘Erdoğan veya AK Parti gitse bile Türkiye artık hiçbir zaman Batı'nın jandarması olmayı kabul etmez'
‘BATILI ÜLKELERİN ORTADOĞU'DAKİ HUZURDAN ENERJİ KONUSUNA KADAR HER ALANDA TÜRKİYE'YE İHTİYACI VAR'

Batılı ülkelerin Türkiye'ye ihtiyacı olduğunun altını çizen Pekin "Bence bu törene son derece düşük katılım gösteren Batı, ‘Önce bir icraatını görelim' gibi bir yaklaşım içerisinde. Bu sembolik bir karar. Doğrudan muhatap gözükmemeye çalıştıklarını düşünüyorum. Ancak şu bir gerçek ki Batı da Türkiye'ye ne denli ihtiyacı olduğunun farkında. Türkiye'nin Batı ve ABD ile ilişkilerinde büyük sorunlar olsa da Batı, İsrail'in güvenliğinden Ortadoğu'daki huzura, Türkiye'ye her alanda muhtaç olduğu ortada " diye ekledi.

‘BATI, ERDOĞAN'A DOĞRUDAN DESTEK VERİR BİR KONUMDA OLMAK İSTEMİYOR'

Konuyu Sputnik'e değerlendiren bir diğer isim ise Avrupa Birliği (AB) uzmanı Can Baydarol'a göre, AB'nin törene bu kadar ilgisiz olmasının da, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın AB Bakanlığı'nı kapatmasının da sembolik bir anlamı var:

"Erdoğan, bu seçimi Batı'yla kavga eden bir lider görüntüsüyle aldı. Bir yerden sonra da bu kavgalı olma hali de Erdoğan'ın oylarını konsolide eder gibi bir durum ortaya koydu. Şu anda Batı ‘Acaba Erdoğan değişecek mi?' gibi bir beklenti içerisinde ve Batı'nın bu törene büyük bir katılımı olmaması da, daha baştan (Erdoğan'a) destek verir gibi bir konumda olmamayı tercih ettikleri şeklinde bir algı yarattı bende. (Batılı ülkelerden) katılım düşük seviyede kaldı. Ne Macaristan'ın ne Bulgaristan'ın bu şekilde temsili, ne de geçmiş dönemin politikacıların törendeki varlığı, Batı'nın çok ciddi bir destek verdiğinin göstergesi değil. Erdoğan'ınsa yeni kurduğu devlet sistemi içerisinde yaptığı ilk icraatlarından biri Avrupa Birliği Bakanlığı'nı kapatmak oldu; böylece AB işleri bir anlamda Dışişleri Bakanlığı'na bağlanmış oldu. Her ne kadar ‘AB ile ilişkileri geliştireceğiz' mesajı verilse de; AB Bakanlığı sembolik olarak bir koordinasyon makamıydı ve bu bakanlığa tam üyelik sürecinde ayrıca bir önem atfedilmişti."

‘YPG’nin Menbiç’ten 12 danışmanını çektiği söyleniyor; peki binlerce YPG ve PKK’lı nerede?’
‘AB İLE İLİŞKİLERDE GELİŞME BEKLEMEK PEK MÜMKÜN DEĞİL'

Yeni dönemde AB ile ilişkilerde büyük bir gelişme olmasını beklemenin çok mümkün olmadığının altını çizen Baydarol "Bu tabloya bakıldığında, yeni dönemde AB ile ilişkilerde çok önemli gelişmeler beklemek şaşırtıcı olacaktır. Tabii, yeni sistemin nasıl çalışacağı, dış politikanın yeni koşullarda mı şekilleneceği gibi sorular da yanıtlanmayı bekliyor. Ayrıca bu dönemde, ekonomideki gelişmeler de, Türk dış politikasında daha fazla belirleyici rol oynayabilir. Çünkü Batı'yla ilişkiler gerildikçe Türkiye ekonomisindeki risk faktörleri daha da artıyor" dedi.

Baydarol "Sonuçta, Avrupa Birliği Bakanlığı, müzakerelerin son 6-7 yıldır fiilen durmuş olması sebebiyle ‘teknik' olarak nitelendirebileceğimiz işleri yapmak konusunda pek de işe yaramadı.

Ama ne olursa olsun, AB Bakanlığı'nın varlığı, Türkiye'nin AB yoluna baş koymuş olmasının sembolü niteliğindeydi. Şimdi o bakanlığın kaldırılması da ‘AB bizim için çok da önemli değil' mesajı verir nitelikte" diye ekledi. 

Yorum yaz