Türk Dışişleri'nin buna verdiği yanıtta "Kardak kayalıkları, karasuları ve bunun üzerindeki hava sahası münhasıran Türkiye'nin egemenliğinde bulunmaktadır'' demesi, Atina'nın sert tepkisini çekti.
Yunan Dışişleri, bir açıklama yayımlayarak, ''Avrupa Komisyonu'nun eleştirileri yine Türkiye'de sanrılara yol açtı. Türkiye'ye kendine gelip Avrupa Komisyonu'nun raporunu imajını düzeltmek için özeleştiri yapmaya yönelik elverişli bir araç olarak kullanmaya çağırıyoruz'' dedi.
Türkiye'yi Avrupa hukukuna saygı göstermeye davet eden Yunan Dışişleri, şu vurguyu yaptı:
''Türkiye kasten yasadışı pozisyonunu tekrarlayarak Ege'deki yasal statünün tamamen uluslararası hukukun teminatı altında bulunduğu olgusunu görmezden geliyor. İmia (Kardak) üzerindeki Yuanan egemenliği, 1923 Lozan Antlaşması, 1932 Türk-İtalyan Sözleşmesi ve 1947 Paris Antlaşması uyarınca apaçık ve tartışma götürmezdir.''
'TARTIŞMALI COĞRAFİ FORMASYON'
Türk Dışişleri'nin sitesinde ise 'Başlıca Ege Denizi Sorunları' başlığı altında şu uyarı yapılıyor:
1923 Lozan Antlaşması'nda İtalya'ya devredilen adacıkları tanımlamak için kullanılan 'bağlı adacıklar' ifadesinin içeriği 1932'de Türk-İtalyan Sözleşmesi'nde doldurulmaya çalışılmış, 1947 Paris Antlaşması'yla da ismen sayılan adalar ve 'bitişik adacıkları' Yunanistan'a devredilmişti.
Lozan Antlaşması'nın 'bağlı', Paris Antlaşması'nın 'bitişik' olarak nitelediği adacık (ve kayalıkların) hangi coğrafi formasyonları (ve özellikle de Kardak kayalıklarını) içerip içermediği, Ankara ile Atina arasındaki en tartışmalı konulardan biri.
Ocak 1996'da Figen Akat isimli Türk bandıralı bir geminin Kardak kayalıklarında karaya oturması sonucu Türk ve Yunan kurtarma ekipleri arasında çıkan anlaşmazlık sonucu patlayan Kardak Krizi, iki ülkeyi savaşın eşiğine getirmişti. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller'in gönderdiği SAT ve SAS komandoları denizden taarruza geçip kayalıklara Türk bayrağı dikmişti.
'ATİNA, TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİ EMELLERİNİ DESTEKLEMEYE DEVAM EDİYOR'