Cezayirli mevkidaşı Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika ile bir araya gelen Erdoğan'a bir gazetecinin Osmanlı'yı kastederek "Türkiye, Cezayir'i sömürge olarak mı görüyordu?" sorusunu yönelttiği ifade edildi.
Katarlı Faysal el Kasım adlı gazetecinin iddiasına göre Erdoğan bu soruya şu ifadeyi kullanarka yanıt verdi:
"Öyle olsaydı, bu soruyu bana Fransızca değil Türkçe sorardın."
'CELLADINA AŞIK OLAN…'
Habertürk yazarı Fatih Altaylı da konu hakkında bugün "Sömürge terbiyesi" başlıklı bir yazı kaleme aldı. Altaylı'nın yazısının ilgili kısmı şöyle:
"CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın Cezayir ziyaretinden önce, Cezayirli bir “yazar” uzunca bir yazı kaleme aldı.
Huffington Post da bu yazıyı yayınladı.
“Cezayir’e hoş gelmediniz” başlıklı yazı hayli ağır bir Erdoğan eleştirisiydi.
Ancak yazar hızını alamamış, yazısını tarihi “Türkiye düşmanlığı”na dönüştürmüştü.
Erdoğan elbette eleştirilebilir, bu eleştirinin sınırları çok geniş olabilir, ama bunu bir ülkeye “satır aralarına gizlenmiş” bir düşmanlığın malzemesi yapmak hem ayıptır, hem haksızlıktır.
Çünkü dün de Cezayirli bir gazeteci, Erdoğan’a “Türkler burayı işgal etmedi mi?” diye sormuş.
Erdoğan’ın yanıtı güzel: “Eğer öyle olsaydı siz bu soruyu bana Fransızca değil, Türkçe soruyor olurdunuz.”
Öyle ya, çok değil 1960’larda Cezayir’den kanlı hatta çok kanlı bir şekilde çekilen Fransa Cumhurbaşkanı’na böyle bir soru sormayıp da 500 yıl önce yapılan bir fütuhatın hesabını sormaya kalkışmak, ancak “sömürge aydını” olmanın derine işlemiş bir ruh hali haline dönüşmesiyle olabilir.
Fransa’nın Cezayir halkına geçtiğimiz yüzyılda, modern zamanlarda yaptığı zulüm ortadayken ve tüm Mağrib’e kültürünü dayatmışken Osmanlı’yı işgalci olarak nitelemek ne aydınlıktır, ne yazarlıktır, ne de adamlıktır.
İngiltere Hindistan’da insanları topların önüne bağlayıp öldürürken, Fransa Cezayir’i kana bularken, Belçika Afrika nehirlerini kan nehri haline getirirken Osmanlı’nın böyle bir sicili yok.
Galiba sorun da aslında burada.
Celladına âşık olan bu sömürge aydınlarının beyinleri öyle bir yıkanmış ki, üzerinden bir kuşak bile geçmemiş sorunlu yakın geçmişi hatırlamazlar, ama bilmedikleri uzak geçmişin hesabını sorarlar.
Belli ki sadece kaynakları değil, beyinleri de sömürülmüş bunların…"