'DANIŞMANI RÖPORTAJ SIRASINDA ERDOĞAN'A SÜREKLİ NOT UZATTI'
Bunun, Erdoğan’ın 5 yılın ardından bir Alman gazetesine verdiği ilk röportaj olduğuna dikkat çeken Alman yayın yönetmeni “Tüm röportaj boyunca Erdoğan’ın basın danışmanı ona sürekli, anahtar kelimeler ve bazı ifadelerin yer aldığı not kartları uzattı” dedi.
Der türkische Staatspräsident Erdoğan fordert ein Rederecht in Deutschland. Das Interview mit @DIEZEIT (Abo) https://t.co/R8B8XA42xh
— ZEIT ONLINE (@zeitonline) July 5, 2017
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Die Zeit’e verdiği ve Grihat tarafından tercüme edilen röportajın bazı bölümleri şu şekilde:
'ALMAN MEDYASI BİZE KARŞI KARALAMA KAMPANYASI YÜRÜTÜYOR'
Erdoğan: Şimdi kendimize sorarsak Almanya’yla ilişkimizde neden çatlama oldu, benim cevabım net: Alman medyası bize karşı karalama kampanyası yürütüyor. Bu kampanyanın bir parçası da teröristlerle yaptıkları görüşmeler.
'BAĞIMSIZ BİR MEDYA OLDUĞUNA İNANMIYORUM, OLSAYDI BU PROBLEMLERİ YAŞAMAZDIK'
Erdoğan: Dünya üzerinde herhangi bir yerde bağımsız bir medya olduğuna inanmıyorum. […..] Bağımsız medya gibi bir şey olsaydı, bu yaşadığımız problemlerin hiçbirini yaşamazdık. Olan biteni açıkça görüyoruz: Rüzgâr nereden eserse oraya gidiyorlar. Alman medyasının da farkı yok. Kimse bunun böyle olmadığını söyleyemez. Ne olup bittiğini çok iyi biliyoruz.
ZEIT: Her gazetenin ideolojik yakınlıkları vardır. Daha liberal olanları var, muhafazakâr olanları var. Bazıları da sola yakın. Ama kural olarak, Almanya’da hiçbir yayıncı ve özellikle hiçbir politikacı, gazetecilere veya yayın yönetmenlerine ne yazacağını söyleyemez. Bağımsız medyadan kastım budur.
Erdoğan (gülüyor): Buna inanmamı mı bekliyorsun?
ZEIT: 13 yıldır Zeit’in yayın yönetmeniyim ve hiçbir zaman, ne yayıncıdan ne politikacıdan böyle bir müdahaleye tanık oldum. Ve böyle bir şey olsaydı, anında istifa ederdim çünkü artık bağımsız olmadığım anlamına gelirdi bu.
'İŞİD'LE FİNANSAL İLİŞKİYİ YAZDINIZ'
LORENZO: DÜNYANIN HİÇBİR ÜLKESİNDE TÜRKİYE'DEKİ KADAR GAZETECİ TUTUKLU DEĞİL
Erdoğan: Aldığınız bilgi yanlış. Ve bu yanlış bilgiye dayanarak yanlış varsayımlar geliştiriyorsunuz. (Üzeri yazı dolu birkaç not kartını seçerek baktı)
[Çevirmenin notu: Erdoğan gazetecilerden 48’inin terör suçu işlediği, gazetecilikten hapiste olmadığı tezini uzun uzun anlatıyor röportajın bu kısmında. Akabinde uzun uzun Deniz Yücel’in halkı kin ve nefrete teşvik suçundan terör örgütü üyeliğiyle cezaevine atıldığını anlatıyor ve muhabire soru sormaya devam ediyor.]
Binlerce kişinin bizim cezaevlerinde olduğunu, işlerini kaybettiklerini söylüyorsun. Sana şunu söylemek isterim: Doğu ve Batı Almanya yeniden birleştiğinde, kaç insanın işini kaybettiğini biliyor musun? 500 binden fazla.
'TÜRKİYE'NİN KENDİ ZORUNLULUKLARI VAR'
Erdoğan: Bundan niye bahsetmiyorsun, çok sayıda insanın işinden atıldığından? Bunu yayınlayacaksın tamam mı, silmek yok.
ZEIT: Tabi ki. Deniz Yücel’e dönersek kendisi hakkında hala iddianame hazırlanmış değil. 140 gündür hapiste, hücre hapsinde. Hakkı olmasına rağmen konsolosluktan danışmanlık yardımı almasına izin çıkması çok uzun sürdü. Ve Almanya’da, bir gazeteci, Deniz Yücel’in suçlandığı eylemlerin hiçbirinden ötürü (Kürt liderle röportaj, Kürtler ve Türklerle ilgili yaptığı şaka vb.) bir tek gün bile cezaevinde tutulamaz.
Erdoğan: Burası Almanya değil. Türkiye’nin kendi zorunlulukları ve kuralları var.