GÖRÜŞ

2026’da İsrail-Filistin için iyi ve kötü senaryolar

© AA / Hassan JediGazze Şeridi'nin orta kesimindeki Al Mughraqa bölgesi
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Al Mughraqa bölgesi - Sputnik Türkiye, 1920, 16.12.2025
Abone ol
Özel
Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Ufuk Necat Taşçı Sputnik Türkiye’ye İsrail-Filistin çatışması ve ateşkes sürecinde 2025’i yorumlarken, 2026’nın ABD-İsrail ilişkileri açısından da kritik olacağını söyledi ve "Bugün nasıl Hamassız Gazze konuşuluyorsa, 2026'de Netanyahusuz İsrail de konuşulmaya başlayabilir" dedi.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika üzerine çalışmalar yapan Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Ufuk Necat Taşçı, Gazze’de yaşanan yıkımı, ateşkes sürecini ve 2026’ya giderken Filistin’i bekleyen olası senaryoları değerlendirdi. Taşçı’ya göre son iki yılda yaşananlar, Filistin meselesini bölgesel bir çatışma olmaktan çıkararak küresel bir vicdan ve siyasi ahlak sınavına dönüştürdü.

‘Binlerce bomba atıldı'

Gazze’de yaşananların yalnızca askeri bir çatışma olarak ele alınamayacağını vurgulayan Taşçı, Filistin’in özellikle Gazze özelinde son iki yılda ağır bir yıkıma maruz kaldığını söyledi.
“Öncelikle Filistin’in, hassaten Gazze’nin ne denli büyük bir bedel ödediğini hepimiz gördük. Gözlerimizin önünde bir soykırım işlendi. Hiroşima ve Nagazaki’ye atılanın mislince bomba, bir avuç toprağa sıkıştırılmış masumların üzerine atıldı” diyen Taşçı, İsrail’in saldırılarının yalnızca can kaybıyla sınırlı olmadığını ifade etti.
Çeşitli araştırmalara dikkat çeken Taşçı, “İsrail’in katlettiği Filistinlilerin sayısı, enkaz altındakiler ve kayıplarla birlikte resmi rakamların mislince olarak hesaplanıyor. Hedef alınan kitlenin büyük çoğunluğu ise kadın ve çocuklar” ifadelerini kullandı.
7 Ekim 2023-Ekim 2025 sürecinde Gazze’de toplam ölüm sayısı en az 67 bin ölü var. 10 Ekim'de ateşkes yürürlüğe girdikten sonraki ihlallerde en az 391 kişi öldü.

‘Bu süreç İsrail-Filistin savaşını aştı’

Gazze’nin ödediği ağır bedele rağmen direnişin sürdüğünü vurgulayan Taşçı, bunun tarihsel bir kırılma yarattığını söyledi.
“Gazze çok büyük bir bedel ödedi ancak iki senelik soykırıma rağmen direnmeye de devam etti. Bu süreç, onlarca yıldır Batı merkezli resmi tarihin yalanlarını da çürüten bir noktaya evrildi” dedi.
Filistin meselesinin tanımının değiştiğini belirten Taşçı, “1948 itibarıyla literatürde Arap-İsrail çatışmasından bahsediyorduk. Oslo süreciyle birlikte bu, Filistin-İsrail savaşına dönüştürüldü. Diğer bölge ülkeleri ve Araplar da bundan rahatsız değildi. Ancak son iki yıllık soykırım artık bu süreci insanlık ve İsrail arasındaki bir mücadeleye dönüştürdü” değerlendirmesinde bulundu.
Taşçı’ya göre bu dönüşüm, Filistin davasının en önemli kazanımı oldu.

‘İsrail küresel vicdanı kaybetti’

Bu sürecin uzun vadeli etkilerine işaret eden Taşçı, özellikle kamuoyu düzeyinde İsrail’in ciddi bir meşruiyet kaybı yaşadığını söyledi ve ekledi:
“Gelecek birkaç jenerasyon boyunca son iki yılın İsrail açısından çok daha büyük bedeller anlamına geleceğini görüyoruz. Devlet başkanları ve siyasal iktidarlar dengeli olmaya çalışsa da İsrail kamuoyunu, küresel vicdanı kaybetti” dedi.
Taşçı, bundan sonra Filistin meselesinin küresel ölçekte bir ahlaki ölçüt haline geleceğini belirterek, “Bölgede ve dünyada önümüzdeki birkaç jenerasyon boyunca siyasi ahlakın turnusol kağıdı Filistin meselesine sahip çıkmak olacak” ifadelerini kullandı.

‘Diplomatik başarı değil, zorunluluktu’

Ateşkesi diplomatik bir başarı olarak görmediğini vurgulayan Taşçı, bunun ABD açısından stratejik bir zorunluluk olduğunu söyledi.
“Diplomatik bir başarıdan ziyade ABD açısından bir zorunluluktu bu. Ateşkesten ziyade İsrail’i dengelemek, savaşın Atlantik’ten Pasifik’e kaydığı bir süreçte ABD için kaçınılmaz hale geldi” dedi ve ekledi:

Tekrar izolasyonist bir politikaya dönüş yapmaya hazırlanan, Transatlantik ittifakındaki Avrupalı müttefiklerine dahi ayakta kalabilmek adına sırt çeviren ve Rusya ile yakınlaşmayı amaçlayan bir ABD söz konusu. Dolayısıyla Gazze’de ateşkesin sağlanması, ABD’nin Abraham Anlaşmaları ile Ortadoğu’yu siyasi olarak dizayn edip Pasifik’e odaklanma perspektifinin önemli bir sac ayağı. İsrail’in Katar’a saldırısı sonrası ABD’nin bölgedeki askeri ve siyasi nüfuzunu diri tutabilmek, Arap ülkelerle tasavvur ettiği siyasi dizayn sürecini gerçekleştirebilmek adına Netanyahu İsrail’ini dengelemeye ihtiyacı var.

2026 senaryoları: İyi ihtimal, kötü ihtimal

Ocak ayı itibarıyla ikinci aşamaya yönelik beklentiler olduğunu belirten Taşçı, özellikle müşterek bir barış gücü ve Gazze’ye yerleştirilmesi fikrinin gündemde olduğunu söyledi.
Ancak bu sürecin ciddi riskler barındırdığına dikkat çeken Taşçı, “1967 sınırlarına dayanan bir çözümü İsrail’in kabul etmeyeceği açık. 2026’da İsrail’de seçimler var ve Netanyahu, ABD’ye rağmen yeni bir kaos ve savaş çıkarmak isteyebilir” dedi.
‘Netanyahu’nun siyasi kariyeri uğruna geçmişte neler yapabildiğinin görüldüğünü’ belirten Taşçı, 2026’nın ABD-İsrail ilişkileri açısından da kritik olacağını söyledi.
“Ben açıkçası 2026’da artık ABD-İsrail arasında eski hesapların da görüleceği bir yıl öngörüyorum” diyen Taşçı, ABD’de yönetim değişse bile İsrail’e sınırsız desteğin eskisi kadar mümkün olmayacağı görüşünde.

‘Hegemonya sadece silahla kurulmaz’

ABD’nin küresel güç mücadelesinde kamuoyu ve sosyolojinin önemine dikkat çeken Taşçı, “Hegemonya savaşları sadece askeri ve siyasi olarak değil, aynı zamanda sosyolojiyi kazanmaya çalışarak yapılır” dedi.
Bu nedenle Trump’ın sık sık 'kaç tane savaş bitirdiğini' vurguladığını söyleyen Taşçı, olası bir senaryoda Netanyahu’ya Hizbullah veya İran üzerinden “onurlu bir çıkış” yolu açılabileceğini de güçlü ihtimaller arasında gördüğünü ifade etti.

‘Netanyahusuz İsrail konuşulmaya başlanabilir’

İsrail’in Katar’a saldırısı sonrası ABD’nin bölgedeki nüfuzunu korumak zorunda kaldığını belirten Taşçı, Netanyahu hükümetinin bu nedenle dengelenmeye çalışıldığını söyledi.
“Gazze’deki soykırımı çok dert ettiğinden değil, kendi uzun vadeli çıkarları için bunu yapmak zorundaydı. Çünkü iş öyle bir noktaya geldi ki; Arap liderler ABD baskısıyla İsrail’le normalleşmek istese bile toplumlar buna izin vermeyecek” dedi.
Bu çerçevede Taşçı, “Bugün Hamassız Gazze konuşuluyorsa, 2026 itibarıyla Netanyahusuz bir İsrail de konuşulmaya başlanabilir” değerlendirmesinde bulundu.
Tom Barrack - Sputnik Türkiye, 1920, 16.12.2025
DÜNYA
Uzmanları anlatıyor: İsrail neden Türkiye’yi Gazze’de istemiyor? Türkiye'ye F-35 satışına neden karşı çıkıyor?
Haber akışı
0
Tartışmaya katılmak için
giriş yapın ya da kayıt olun
loader
Sohbetler
Заголовок открываемого материала