‘Türkiye-Suriye arasında deniz yetki alanı anlaşması imzalanması Rum Kesimi’nin kabusu olur’
19:43 10.03.2025 (güncellendi: 12:37 11.03.2025)
Abone ol
Gazeteci Ceyhun Bozkurt, hazırlayıp sunduğu Bölgenin Kalbi programında Suriye'nin sahil kesiminde yaşanan çatışmaları, İsrail'in Suriye topraklarına müdahalesini ve Amerika faktörünü ele aldı.
İsrail'in Suriye'nin sahil bölgesinde yaşanan mezhepsel çatışmalardan ve kaostan fayda sağlayabileceği uyarısında bulunan Ceyhun Bozkurt, diğer yandan İsrail'in Türkiye-Suriye arasındaki olası bir deniz yetki alanı anlaşmasını da engellemek isteyebileceği değerlendirmesinde bulundu. Bozkurt, olası deniz yetki alanı anlaşmasının özellikle son dönemlerde İsrail ile askeri işbirliğini artıran Güney Kıbrıs için kabus senaryosu olacağını dile getirdi:
“İsrail, bugün Suriye topraklarının bir bölümünü işgal etmiş durumda. Nasıl işgal etti? Golan Tepeleri’ni zaten yıllar önce işgal etmişlerdi. Şimdi Golan Tepeleri’ni de aşarak Şam ile Golan arasında bulunan belirli bölgeleri ele geçirmeye çalıştılar. Birçok bölgeye saldırdılar. Şeyh Dağı olarak bilinen, İsrail’in Hermon dağı dediği bölgeyi ele geçirdiler. Şam’ı gören hakim tepelere yöneldiler. Böyle bir dengede, İsrail’in işine gelebilecek yerlerden birisi de sahil hattıdır. Böylece Suriye’nin sahil ve Akdeniz ile bağlantısını kopartarak Şam’ı kuşatmayı hedefliyorlar. İsrail dün Esad ile çatışmış olabilir ama bugün gerekirse Şam’ı baskılamak için Esad ile de işbirliği yapabilir. Elbette geçmiş rejime ait belli unsurlar hala varlığını koruyor olabilir. Bunları hareketlendirmek mümkün. Lazkiye ve Tartus gibi Suriye’nin sahil hattıyla ilgili şöyle bir risk de var: Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni, NATO’yu ve ABD’yi ilgilendiren bir durum var. Eğer Suriye ve Türkiye arasında, Libya benzeri bir deniz yetki alanı anlaşması imzalanırsa o zaman Yunanistan ve Rum Kesimi için kabus senaryosu olur. Bu sahil hattındaki olaylarda böyle bir arka plan olabilir. Peki olması gereken ne? Eğer Alevilere yönelik saldırılar varsa ki bu konuda duyumlar geliyor, bu saldırılar mutlaka engellenmeli ve sorumlular cezalandırılmalı. Eğer Sünnilere yönelik saldırılar varsa ki bu konuda da duyumlar var, o saldırganlar da yakalanıp cezalandırılmalı. Suriye gelecekte mezhep kaosuna girmemeli. Çünkü böyle bir mezhep kaosu, İsrail’in Şam güneyi ve Suriye sahil kesimi bölgelerindeki etkinliğini artırır. Kaos, YPG’nin de kalıcılaşmasını sağlar. Yıllarca mezhepsel kaostan beslenerek Rakka ve Deyrizor hattına kadar inen bir terör örgütünden bahsediyoruz. Türkiye Fırat Kalkanı, Barış Pınarı, Zeytin Dalı gibi harekatları yapmasaydı belki YPG, sahil hattına kadar ilerleyecekti. Amaçlanan oydu zaten. Bu operasyonlar yapılırken konuştuğumuz askeri kaynaklar, o koridorun Amerikan-İsrail koridoru olduğunu ifade ediyordu. Türkiye, Amerikan-İsrail koridorunu paramparça etti. Bu kaostan faydalananlardan biri de Amerika’ydı.”
