00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
18:56
HABERLER
07:00
6 dk
HABERLER
09:00
6 dk
HABERLER
11:00
6 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
12:00
6 dk
90 SANİYE
13:28
2 dk
HABERLER
16:00
6 dk
HABERLER
18:00
12 dk
HABERLER
19:00
9 dk
HABERLER
07:00
7 dk
HABERLER
09:00
6 dk
HABERLER
11:00
5 dk
DÜNYA HABERİ
11:10
10 dk
PARANIN HAREKETİ
11:21
8 dk
HABERLER
12:00
4 dk
HAFTANIN KEYFİ
14:06
54 dk
HABERLER
15:00
8 dk
HABERLER
16:00
6 dk
HABERLER
18:00
14 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
19:00
1 dk
ÖZEL HABER
Uzman Diyetisyen anlattı: Ramazan sonrası doğru beslenme nasıl olmalı?
19:29
3 dk
ÖZEL HABER
Silivri sonrası gündemde: Müzeye dönüşen cezaevleri
19:49
6 dk
DünBugün
Geri dön
Adana107.4
Adana107.4
Ankara96.2
Antalya104.8
Bursa101.4
Çanakkale107.2
Diyarbakır89.6
Gaziantep104.3
Hatay106.1
İstanbul97.8
İzmir91.0
Kahramanmaraş92.3
Kayseri105.5
Kocaeli90.2
Konya88.6
Malatya106.0
Manisa101.0
Mardin92.2
Ordu99.6
Sakarya90.2
Samsun107.7
Sivas104.2
Şanlıurfa95.3
Trabzon102.4
Van88.0
 - Sputnik Türkiye, 1920
EKSEN
Ceyda Karan’ın hazırladığı Eksen’de her gün dünyanın farklı bölgelerine dair gelişmeler masaya yatırılıyor.

‘Seçim sonuçları Alman toplumunun memnuniyetsizliğini gösteriyor’

Ceyda Karan'la Eksen
00:00
1
  • 0,8
  • 1
  • 1,5
  • 2
iBölüm hakkında
EKSEN
Ceyda Karan'la Eksen - RS FM'nin Dış Haberler Programı Eksen
Tüm bölümleri izle
Ceyda Karan'la Eksen
Abone ol
Erdal Tekin’e göre Almanya’da CDU/CSU’nun buruk zaferi ekonomi ve göç sorununun yansıması. AfD’nin başarısında egemen siyasetin ötekileştirilmiş Doğu’ya yönelik hatalarının etkili olduğunu belirten Tekin, BSW’ye ise müesses nizamın engel çıkarmış olabileceğini vurguladı. Tekin’e göre ‘büyük koalisyon’ zorlanacak.
Almanya Seçim Kurulunun açıkladığı geçici resmi sonuçlara göre, Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partileri yüzde 28.6 ile genel seçimi önde tamamladı. Almanya için Alternatif (AfD) partisi bir önceki seçimlere göre oy oranını ikiye katlayıp 10.4 puan artırarak yüzde 20.8 ile ikinci sırada yer aldı.
Sosyal Demokrat Parti (SPD) yüzde 16.4 oy oranıyla üçüncü olurken İkinci Dünya Savaşı sonrasının en kötü sonucunu elde etti. Yeşiller Partisi de yüzde 11.6 ile dördüncü olarak sıralandı.
Sol Parti ise sürpriz yaparak oyunu önceki seçime göre 3.9 puan arttırdı, yüzde 8.8 ile yarışı tamamladı.
Hükümetten ayrılarak ülkede erken genel seçime gidilmesine neden olan Hür Demokrat Parti (FDP) yüzde 4.3 oy oranıyla, yüzde 5'lik barajın altında kaldı.
İlk kez genel seçimlere katılan "Sahra Wagenknecht İttifakı-Anlayış ve Adalet İçin" (BSW) Partisi de yüzde 4.9 oy oranıyla barajı aşmayı kıl payı kaçırdı. Parti, yurtdışı oylarda ve özel konuma sahip Danimarkalılar Partisi yüzünden oy kayıpları yaşadığını söylüyor.
Almanya'da yapılan 23 Şubat seçimlerini Gazeteci ve Siyasi Analist Erdal Tekin ile konuştuk.

‘Katılım oranı yüksek, ancak merkez siyasi partiler seçimden güçlenerek çıkmadı’

Erdal Tekin’e göre Almanya seçimlerinde yüzde 82’yi bulan katılım oranı dikkat çekici çıktı ancak asıl mesele merkez siyasetin sancıları. Tekin, seçimlerin asıl kazananının Hristiyan Demokratlar değil, yükselen oy oranları ile Die Linke ve AfD olduğunu belirtti. Büyük koalisyonun ufukta göründüğünü belirten Tekin, müesses nizamın ülkeyi hükümetsiz bırakmayacağını dile getirdi:

“23 Şubat Almanya’daki seçim sonucunu siyasal sosyoloji olarak değerlendirdiğimizde evet, katılımın son yıllarda en yüksek olduğu bir oranı yakaladı. Fakat sonuçlara bakıldığında geçmiş dönemde oy alan merkez siyasi partilerin bu seçimde güçlenerek çıktığını ifade edemeyiz. Aslında seçimin kazananı sol parti (Die Linke) ve aşırı sağ parti AfD olmuştur. Kaybedeni II. Dünya Savaşı’ndan sonra en kötü sonucu alan sosyal demokratlardır. Merkel sonrası Hristiyan Birlik partileri de çok da başarılı bir sonuç almamıştır. Ama gelinen noktada şunu ifade etmemiz gerekir ki; Almanya’da sosyal demokratlar veya sol nüanslı seçmen kanadının sandığa gittiğini ve sandığa giderken de sanki muhafazakâr siyasi partilere yönelik ve sol partilere yönelik tercihlerini kullandıklarını görebiliyoruz.

Gelinen noktada Hristiyan Birlik partileri ve Sosyal Demokrat Parti’nin bir koalisyonu söz konusu. Ancak Almanya’nın müesses nizamı Almanya’yı hükümetsiz bırakmaz. CDU/SPD koalisyonunda her ne kadar istemez bir durum sergilense dahi Almanya Nisan ayının ilk haftasına, Paskalya dönemine kadar bu büyük koalisyon SPD/CDU Hristiyan Birlik koalisyonu ile yoluna devam edecektir diye düşünüyorum.”

‘Seçim sonuçları Alman toplumunun memnuniyetsizliğini gösteriyor’

Tekin’e göre seçim sonuçları Alman toplumunun memnuniyetsizliğini gösteriyor. Söz konusu memnuniyetsizliği sosyo-ekonomik sorunlar ve göç sorununa bağlayan Tekin, şunları söyledi:
“Buraya nasıl gelindi? Burayı çok iyi bir şekilde analiz etmemiz gerekiyor. Bence şu andaki 23 Şubat’ta Almanya’da çıkmış olan siyasal sosyolojinin unsurlarına baktığımızda toplumun bir memnuniyetsizliğinin bir sonucu olarak değerlendiriyorum bunu. Toplumda bir memnuniyetsizlik var ve bu memnuniyetsizliğin sandığa yansıdığı bir seçim sonucu ile karşı karşıya kaldık. Çıkan bu siyasal sosyolojiye baktığımızda bu sonucu oluşturan iki temel esas var. Bir: ekonomik sorunlar; iki: göç politikalarındaki başarısızlıklar. Bundan 3 yıl önce Avrupa’nın doğusunda başlamış olan Rusya-Ukrayna savaşına yönelik Almanya’nın Transatlantik yanlısı siyaseti sonucunda bu savaşın en önemli etkilerinin Kıta Avrupa’sında ve Kıta Avrupa’sının lokomotif ülkesi olan Almanya’da yaşandığını ifade etmem gerekiyor. Bu bir; sosyo-ekonomik sorun. İkinci sorun: 2010 yılından itibaren dünyamızın başka coğrafyasındaki savaşların sonucunda Kıta Avrupa’sına göç eden mülteci ve sığınmacı statüsüne dönüşmüş milyonlarca insan topluluklarının göç sorunu. Bu göç sorununa yönelik göç politikalarının başarısızlıkları. Bu başarısızlıklar beraberinde maalesef 23 Şubat’ta Sosyal Demokrat Parti’nin çok ağır bir sonuç almasını ve diğer bir şekilde de iktidardan olmasına sebebiyet vermiştir diye düşünüyorum.”

‘Doğuda ötekileştirilen topluluk bir lider arayışına girdi’

Doğu Almanya’da AfD’nin oylarının yükselişinin nedenini eğitim ve istihdam gibi alanlarda yaşanan eksiklikler olduğunu belirten Tekin, daha ziyade sol tercihlere sahip olan doğu bölgelerindeki siyasal sosyolojideki değişimlere atıfta bulundu. Tekin, AfD’nin elde ettiği zaferde birleşmeden beri yaşanan dışlanma etkili:

“Almanya İçin Alternatif Partisi yüzde 21’e yakın bir oy alarak ikinci parti olarak Meclis’e girmiş oldu. Yalnız kamuoyu, AfD’nin Almanya’nın doğusu ile ilgili çok güçlü bir şekilde orada bir siyasal sosyolojiyi oluşturduğunu düşünüyor. 23 Şubat’a kadar o coğrafyada sol ve sosyal demokratlar öne çıkarken bir anda bir siyasal sosyolojinin değişikliğe uğramasını oluşturan elementleri çok iyi bir şekilde görmemiz ve değerlendirmemiz gerekiyor.

1990 yılında Batı Almanya ile Doğu Almanya’nın birleşmesi uluslararası çerçevede büyük bir başarı olarak kabul edildi ve her iki toplum nezdinde de sevinç ile karşılandı. Ama eşit olmayan bir birleşme söz konusu oldu. O coğrafyaya baktığımız zaman totaliter bir rejimden devraldıkları topluluk demokrasiyi tanımıyor, bilmiyor. O topluma Batı tarafı ve Almanya’nın o anki siyasi otoritesi günümüze kadar gerekli katma değeri sağlayamadı, gerekli unsurları oluşturamadı. Yetmez, oradaki toplum kendisini bir süre Batı’dan aşağılanmış hissetti ve siyasi otorite bunu da ortadan kaldırmak için gayret göstermedi. Yetmez, eğitim ve istihdam alanlarında büyük eksiklikler vardı. Gerekli yatırımları hükümetler iyi bir noktaya getiremedi.

Somut olarak şöyle bir örnek vereyim; Almanya’nın Batı’sında kişi başına düşen milli gelir 46 bin dolar. Bavyera eyaletinde daha fazla, 53 bin dolar ile ifade edilirken bu coğrafyada kişi başına düşen milli gelir 38 bin dolar. Yani gelişmemiş. Hem eğitim noktasında toplumun gelişmesini sağlamak için gerekli politikaları oluşturamamışsınız, istihdam alanlarını güçlendirip insanların refah düzeyini yükseltememişsiniz. Bu da yetmez, bunlarla birlikte göç karşıtlığına yönelik politikaların o coğrafyada da başarısız olduğunu görüyorsunuz ve bu coğrafyadaki yalnızlaştırılan, ötekileştirilen topluluk bir lider arayışına da girdi. Bu lider arayışı şu andaki AfD konusunda değil, ama eşit olmayan birleşmenin sonucunda oluşan bu tablo AfD’nin o coğrafyada birinci parti olarak Meclis’e girmesine imkân sağladı.”

‘Göçmen topluma yönelik bir tehdidin olabileceği kanaatinde değilim’

Tekin’e göre AfD, ülkenin son yıllarda aldığı göçün yarattığı rahatsızlıklar ile daha önceki göçlerdeki entegrasyon sorunlarını birleştirerek kamu düzeni ve toplumsal huzurdaki sorunları dile getiriyor. Partinin doğu bölgelerinin refahını yükseltme vaadinde bulunmadığını belirten Tekin, Almanya mevcut sistemi içerisinde AfD’nin göçmen topluma tehdit teşkil etmediği görüşünü dile getirdi:

“Teorik olarak kapitalizmin var olduğu sürece milliyetçilik ve aşırı sağ tehlikesi her zaman olmuştur ve olmaya devam edecektir. Çünkü vahşi kapitalizmin refah toplumunun sürekliliğini sağlayamadığını görüyoruz. Bugün Almanya’nın iktisadi yapısı güçlü olsa dahi toplumunun refahını, sürekliliğini sağlamakta 2010 yılından sonra büyük bir kesintiye uğradığını söyleyebiliriz. Almanya İçin Alternatif Partisi de; Almanya toplumunun refah düzeyinin düşmesinde son yıllarda ülkeye gelen göç toplumunun büyük bir sorun ve tehdit teşkil ettiğini söyledi. Diğer taraftan önceki 10-20 yıldır Almanya’da olan göçmen toplumun sağlıklı bir entegrasyonunun sağlanamadığını dile getirdiler. Hem kamu düzeni hem toplumsal barışı tehdit eden unsurların siyasi olarak da kabul edilemeyeceğini ifade etmeleri ve Almanya’nın toplumsal barışı, refahı ve huzuru için yapılması gerekenin, gerekirse göçmen politikalarında kısıtlamalara gidilmesi olacağını ifade eden bir sosyolojik ve siyasal söyleme sahipler.

Bunu tabii iç siyasal tahkimatında ne kadar yerine getirebilir? Çünkü dünyada hâkim olan diğer bir anlayış da popülizm. Bunu da bir popülist söylem altında söylediğini ifade edebilirim. Ancak gelinen bu noktada Almanya’nın Doğu’sundaki topluma ‘sizin refahınızı yükselteceğiz, Batı’da yaşayan Almanya toplumuyla beraber aynı çerçevedeki unsurlara sahip olacaksınız’ gibi bir iç siyasi tahkimat kullanmadı. Böyle bir metafor da kullanmadı. Ama Almanya İçin Alternatif Partisi’nin özellikle ülkenin doğusu olmak üzere sosyolojik olarak belirgin bir siyasetin oluşmasında güç kazandığını ifade edebiliriz. Ama var olan ve hukuksal yapısı oluşmuş göçmen topluma yönelik popülist söylem kullansalar dahi göçmen topluma yönelik bir tehdidin olabileceği kanaatinde değilim. Çünkü iki gün içinde ana akım siyasi partilerin söylemleri bize bunun olmayacağı gerçeğini net bir şekilde karşımıza koyuyor.”

‘Wagenknecht partisinin siyasal programını kamuoyuna mal etmekte eksiklik yaşadı’

Yaklaşık 13 bin oyla Federal Meclis’e girmeyi kaçıran Sahra Wagenknecht İttifakı’nın (BSW) ise siyasi programını kamuoyuna aktarmakta eksik kaldığını dile getiren Erdal Tekin, diğer yandan müesses nizamın da ‘bu kadarına izin vermiş olabileceğini’ söyledi:

“BSW Sol Parti’den ayrılan bir hareketti. Sahra’nın bir liberal demokrasi yönü var. Alman demokrasisine de yakın duran bir siyasal kimlik. Ama siyaset boşluk tanımaz. Sahra Sol Parti’nin sahip olduğu ilke ve prensiplerden yani 2021 seçimlerinde kendisini sanki ciddi anlamda bir iktidar adayı olarak seçmen kitlesinin karşısına çıkmasını eleştirmesi doğruydu. Sol Parti esasında emek kesimiyle, üreten kesimle, sendikayla, diğer kitle kuruluşlarıyla siyasetini yürüten bir siyasi partiydi. Fakat o anlayıştan uzaklaşınca 2021’de birkaç milletvekilinin birinci sıradan liste başı olarak Meclis’e girmesiyle yüzde 5 barajını yakalayabildi. Sahra bu noktada partisinin veya hareketinin siyasal programını kamuoyuna mal etmekte biraz eksiklik yaşadı diyebilirim.

Belki de Almanya’nın müesses nizamı buna bu kadar müsaade etti. Çünkü Almanya’nın müesses nizamının Rusya-Ukrayna savaşına yönelik, Almanya-Transatlantik ilişkilerine yönelik, Almanya-NATO ilişkilerine yönelik politikalarını ve yaklaşımlarını biliyoruz. Sahra bu noktada siyasete bir zenginlik katabilir miydi? Liberal demokrasi çerçevesinde katabilirdi. Ama Sahra’nın şu anda seçilmemesine sevinen en önemli kitlenin de Hristiyan Birlik partileri ile Sosyal Demokrat partilerin siyasi otoriteleri olduğunu söyleyebilirim.”

‘Koalisyon hükümetini bekleyen zor şartlar var’

Almanya’da kurulacak koalisyon hükümetinin zor şartlar ile karşılaşacağını belirten Tekin, şunları kaydetti:
“Daha önce üçlü koalisyon kurulduğu zaman bu koalisyon hükümetinin çok kırılgan bir hükümet olduğunu ve önümüzdeki süreçte bu hükümeti bekleyen çok zor şartların ve koşulların olduğunu, ömrünün 4 yıllık seçim sürecini yakalayamayabileceğini ifade etmiştim. Şu anda gelinen tablo ikili bir koalisyonu, yani büyük bir koalisyonu gösteriyor. Ama aralarında siyaseten hem ülke siyasetini hem de dış siyasete yönelik çok büyük fikir ayrılıkları var. Şu anda dünyanın kutuplaştığı süreçte, diğer ifadeyle 20. yüzyılın bittiği, 21. yüzyılın yeni siyasal değerler sistemiyle oluştuğu bu noktada bu koalisyon hükümeti nasıl bir süreçte ilerleyeceğini bize önümüzdeki süreçler gösterecek.”
Haber akışı
0
Tartışmaya katılmak için
giriş yapın ya da kayıt olun
loader
Sohbetler
Заголовок открываемого материала