Kurtulmuş: BRICS’in güçlenmesi ve bir denge oluşturması dünya barışının korunmasında etkili olacak
"Muhataplarımızın tamamı biliyor ki, Rusya-Ukrayna krizinin çözülmesinde Türkiye çok yoğun bir gayret sarf etti. Belli bir noktaya da gelinmişti zaten. Sayın Putin ile görüşmemizde ben Dolmabahçe Mutabakatı’nı dile getirdim. Ama Dolmabahçe görüşmelerinde maalesef Ukrayna’yı masadan kaldırdılar. Rusya da bu gelişme neticesinde ‘Biz zaten anlaşmayı kabul etmiştik, dolayısıyla anlaşmayı biz bozmadık. Karşı taraf bozdu’ demişti.
İlkeli, çok taraflı bir tutum izlenmiş olması, sorunlara takılmak yerine onları çözme iradesiyle davranılması, Türkiye'ye olağanüstü yüksek bir güvenilirlik kazandırdı. ‘Türkiye bir şey söylerse bunu yapar.’ Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsında da böyle çok yüksek bir güven duygusu oluşmuş. Rusya’da, beklediğimizin üstünde bir teveccühün olmasının temel nedenlerinden birisi de Türkiye'nin izlediği bu ilkeli ve etkili tutumdur.
Rusya Federal Meclisi Federasyon Konseyi Genel Kurulu’na hitap etme imkânı vermeleri de fevkalade önemli. Türkiye’den bir siyasetçi ilk kez Genel Kurul’da konuşuyor. Bu çok anlamlıydı. Konuşmayı başından itibaren dikkatle izlediler. İnşallah faydalı olur."
"BRICS ağırlıklı olarak ekonomik iş birliği teşkilatı, NATO bir savunma iş birliği teşkilatı. Türkiye NATO üyesi ama aynı zamanda Rusya'yla da iş birliği içerisinde. Türkiye hiçbir zaman bu ilişkileri birbirinin alternatifi olarak görmedi. Böyle düşünmediğimizi, kategorik olarak böyle bir anlayışa karşı olduğumuzu başından itibaren söyledik. Bu Türkiye'nin dış politikada elini rahatlatacak bir yaklaşımdır. Açıkçası BRICS’in güçlenmesinin ve bir denge oluşturmasının dünya barışının korunmasında etkili olacağı kanaatindeyim."
"Yeni sistem iki temel eksen üzerinde kurulmalıdır. İnsanların yaratılışta eşitliği ve devletlerin egemenlikte eşitliği... Ülkeler, 'Biz veto hakkına sahibiz' diyerek böylesine çarpık bir düzenin devam etmesini umarım savunmazlar. Çünkü krizin ve çatışmanın gittikçe yükseleceği bir döneme doğru hızla ilerliyoruz. Büyük bir uluslararası kriz patladığında veto hakkı kimseye bir avantaj sağlamayacak. Bu nedenle yeni sisteme bir hazırlık süreci, olgunlaşma süreci gerektiğini düşünüyorum."
'Asıl olan, Suriye'de istikrar ve toprak bütünlüğünü sağlayacak adımların atılmasıdır'
"Türkiye, Suriye'deki iç savaşın çıktığı ilk andan itibaren, Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunan bir ülkedir. Çünkü Suriye'nin dağılması, parçalanması Orta Doğu'nun istikrarsızlığını arttıracak bir faktördür. Dolayısıyla asıl olan, Suriye'de istikrar ve toprak bütünlüğünü sağlayacak adımların atılmasıdır. Bunun için Suriye'nin açık bir şekilde Türkiye'ye ihtiyacı vardır. Biz hiçbir ülkenin toprağında kalıcı olmak istemeyiz. Hiçbir zaman böyle bir emperyal düşüncemiz olmadı. Ama aksini iddia edenler önce şu soruya bir cevap versinler; PYD'yi, YPG'yi, PKK'yı kimler, niçin destekliyor, istikrarsızlık merkezi olarak bunları bölgenin ortasında kimler kolluyor? Bu örgütlere kimler lojistik, silah, istihbarat desteği veriyor? Suriye'yle ilgili problemin ne olduğunu, bu soruya cevap verdiklerinde ancak anlayabilirler."
Kurtulmuş: Bir madde dahi hazır bir şey yok
"Bazı siyasetçilerimiz maalesef yanlış cümleler kuruyorlar, yanlış şeyler söylüyorlar; 'Meclis Başkanı’nın elinde hazır bir anayasa var, dolaşıyor, partileri ikna etmeye çalışıyor' diye. Külliyen yanlış! Eğer kasıt varsa külliyen yalandır. Bir madde dahi hazır bir şey yok. Aksine diyoruz ki, bütün partiler, kendi politik kimlikleri çerçevesinde görüşlerini dile getirsin. Ekim ayından başlayan bir yıllık bir takvim oluşturduk."
'İlk dört madde tartışması, lüzumsuz yere vakit kaybetmektir'
"İlk dört madde tartışması, lüzumsuz yere vakit kaybetmektir. Mecliste temsil edilen partilerin çoğunluğu hatta tamamına yakını ilk dört maddeyle ilgili en ufak bir problemleri olmadığını ısrarla söylüyor. Dolayısıyla ilk dört madde konusu gündeme gelmeyecektir. Nihayetinde anayasa yapmak bir aritmetik meselesi. Meclisin kahir ekseriyeti ilk dört maddeyi tartışmayı uygun görmüyorsa bu ısrarla gündeme getirmek lüzumsuz bir zaman kaybıdır. Sanki böyle bir tartışma varmış gibi ilgili ilgisiz herkes topa giriyor ve bunun üzerinden vatan bekçiliğine soyunuyor. 1920’den beri bu vatanın bekçisi, egemenliğin kayıtsız, şartsız sahibi olan Türk Milleti ve onun yetkilendirdiği TBMM’dir."
"Anayasayla ilgili fikirler netleştikten sonra bir süreç içinde nasıl yasalaşacağı bellidir. Mecliste konuya ilişkin gerekli tartışmalar yapılır. Bugüne kadar içerik tartışmalarından ziyade usulle ilgili konuların gündeme getirilmesini uygun bulduğumu ifade ettim. Nasıl bir komisyon oluşacak, nasıl çalışacak, usül nasıl işletilecek bunlar partiler arası diyaloğun bir sonucu olarak ortaya çıkar."
"Birkaç tur daha olacak. Partiler kendi tekliflerini yapacaklar. Önemli bir nokta, yeni anayasaya ilişkin tartışmaların, toplumda yeni bir kamplaşma, kutuplaşmaya vesilesi olarak kullanılmamasıdır. Partilerin anayasası olmaz, halkın, milletin anayasası olur. Nihayetinde anayasalar bir toplumsal sözleşmedir."
"Bir kere şunu görmemiz lazım; bazıları 'çok maddesini değiştirdiniz, daha ne istiyorsunuz' diyor ama 12 Eylül Anayasası’nın ruhu anayasa metinlerinin içerisindedir. Hâlâ özgürlükçü bir ruha kavuşamamıştır. Geçmiş dönemlerde vesayet mekanizması işlevi gören kurumların bundan sonraki görev ve yetkilerinin ne olacağı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildikten sonra, yetki, denetim mekanizmalarının neler olacağı, güçler ayrımının nasıl sağlanacağı gibi çok temel konularda bir ihtiyaç var. Anayasa bundan dolayı gündeme geliyor. Türkiye'nin darbe anayasasından kurtulmasının zamanı geldi. 'Hayır, bırakalım başka bir zamana kalsın' demek böylesine bir ihtiyacı ötelemektir."
"Biz de siyaseti gayet yakından izliyoruz. Kamuoyu yoklamalarında 'yeni bir anayasa yapılsın mı?' diye sorduğunuz zaman anayasa meselesinin ilk sırada olmadığı aşikardır. Meclisteki en çok oy almış iki parti başta olmak üzere, diğer partiler de birlikte ortak bir noktaya gelinirse, yeni anayasa zaten partiler üzerinden kitleselleştirilmeye başlamış demektir. Partilerin müzakere ettiği ve üzerinde uzlaştığı bir metin, halkın da benimseyeceği bir metindir."
"Bu bir süreç meselesi. Şu anda herhangi bir partinin 'şöyle bir taleple geldim' dediği bir durumda değiliz. Ama ihtiyaçların neler olduğu belli. Zaman zaman Sayın Cumhurbaşkanımız da 'Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde bazı revizyonlara gidilebilir' diye açıklamalarda bulundu. Öncelikle temel prensipleri koyarak; denge denetim işlevlerinin sağlanması, güçler ayrımının çok hassas bir şekilde korunması, hatta yargı üst yönetiminin yeniden düzenlemesi gibi birçok konuda teklifler gelebilir. Bu teklifler gündeme geldikçe müzakere edilir. Eğer partiler ortak bir noktada buluşursa değişiklik yapılır."