https://anlatilaninotesi.com.tr/20240424/avrupa-birliginden-turkiyedeki-siginmacilara-iliskin-rapor-goc-anlasmasinin-etkisi-zayifliyor-1083094489.html
Avrupa Birliği'nden Türkiye'deki sığınmacılara ilişkin rapor: 'Göç anlaşmasının etkisi zayıflıyor'
Avrupa Birliği'nden Türkiye'deki sığınmacılara ilişkin rapor: 'Göç anlaşmasının etkisi zayıflıyor'
Sputnik Türkiye
Avrupa Sayıştayı tarafından yayımlanan 'Türkiye'deki mültecilere yönelik AB yardımı: Yeterli etki yok' adlı raporda, 'Türkiye'nin kötü insan hakları sicili ve... 24.04.2024, Sputnik Türkiye
2024-04-24T11:21+0300
2024-04-24T11:21+0300
2024-04-24T11:27+0300
türkiye
eca (avrupa sayıştayı)
avrupa birliği sayıştayı
sığınmacılar
suriyeli sığınmacılar
sürdürülebilirlik
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/07e6/0b/08/1063197450_0:63:1200:738_1920x0_80_0_0_26bd6c92a332b092acd1ecfaf9e0d1b9.jpg
Avrupa Birliği'nin mali kaynaklarının gereğince ve etkin bir şekilde kullanılıp kullanılmadığını denetleyen kurum olan Avrupa Sayıştayı (ECA) raporunda, Türkiye'nin 'kötü insan hakları sicili ve ekonomik faktörlerin' Avrupa Birliği'nin Ankara ile yaptığı göç anlaşmasının etkinliğini zayıflattığını öne sürüldü.Raporda, "2016 yılında varılan anlaşma uyarınca Ankara, Türkiye topraklarında bulunan dört milyondan fazla mültecinin finansmanı için AB'nin yapacağı yardım karşılığında topraklarından Avrupa'ya geçen göçmenleri geri almayı kabul etmişti" cümlesine yer verilirken AB'nin aynı anlaşmalar Tunus, Mısır, Moritanya ve diğer ülkelerle de benzer anlaşmalar imzaladığı bilgisine yer verildi.Söz konusu raporda, Türkiye'nin 2016'daki yılındaki darbe girişiminden bu yana otoriterleşmesi ve muhalefete yönelik baskılar gibi etmenler iddası öne sürülürken sivil toplum kuruluşlarının anlaşma kapsamında öngörülen projeleri yürütme kabiliyetine ilişkin endişelerden bahsedildi. Zira raporda bu endişelerin kaynağının ise söz konusu yürütme projelerininin tamamının Türkiye'ye devredilmesi fikrinden kaynaklandığını belirtildi.Denetçiler tarafından yayımlanan raporda, "STK'ların faaliyet durumu 2015'ten bu yana sürekli olarak kötüleşti ve Türkiye'deki başarısız darbe bağlamında daha da kötüleşti. STK'lar daha sonra çeşitli yasalarla hedef alındı" denildi.'AB yardımları bittikten sonra Türkiye'deki projelere ne olacağı kesin değil'Avrupa Sayıştayı raporunda ayrıca Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik kriz ve Ankara'nın 'hukukun üstünlüğü ve temel haklar konusundaki gerilemesi' bağlamında AB yardımlarını yönetmenin zorluğuna da yer verildi.Yine raporda, AB'nin yürütme organı olan Avrupa Komisyonu'nun maliyetlere ilişkin yeterli bir analiz sunmadığı ve yardım sona erdiğinde ne olacağının belirsiz olduğu belirtildi.ECA raporunu yöneten Bettina Jakobsen, "Mülteciler ve ev sahibi toplumlar için faydalı ancak yine de etkinin gösterilmesi, sürdürülebilirliğin sağlanması ve paranın karşılığının alınması açısından iyileştirmeler görmek istiyoruz" dedi.Jakobsen, "Zorlu bir siyasi bağlamda AB'nin Türkiye'deki Mülteciler için Mali Yardım Programı mültecilere ve ev sahibi toplumlara uygun destek sağlamıştır. Ancak paranın karşılığı daha fazla alınabilir ve daha fazla etki yaratılabilirdi. AB yardımları bittikten sonra Türkiye'deki projelere ne olacağı kesin değil" cümleleriyle rapora ilişkin yorumda bulundu.'Türkiye'den yeterli veri elde edilemiyor'Mültecilere yönelik iş eğitimi ve iş yardımı gibi planlanan projeler genel olarak hayata geçirildiğini ancak izlemenin yetersiz olarak ifade edildiği raporun tanıtımında, mültecilerin daha sonraki istihdam ve iş durumlarına ilişkin herhangi bir takip yapılmadığı hususu öne sürüldü. Ayrıca yine sğınmacılar için yapılan yeni okulların bu kimseler üzerindeki etkisini değerlendirmek için ilgili Türk bakanlığından yeterli veri elde edilemediği iddiasına yer verildi.Avrupa Sayıştayı'nın raporunun yayımladığı sitedeki tanıtım metninde, "AB müdahalelerinin sürdürülebilirliği ve Türkiye'nin ortak sahipliği büyük önem taşıdığından Komisyon, projelerin Türk makamlarına devredilmesi üzerinde çalışmaktadır. Ancak sadece okullar ve hastaneler gibi altyapı projelerinin sürdürülebilirliğini sağlamayı başarmış, sosyo-ekonomik desteğin yani istihdamın sürdürülebilirliğini sağlayamamıştır. Esas mesele olan eğitim ve sağlık projelerinin ise AB desteği olmadan devam edemeyeceği kesindir. AB yürütme organı ayrıca uluslararası STK'lar için çalışma ortamını iyileştirmeye çalışmış, ancak ulusal makamların siyasi irade eksikliği çabalarının etkisini azaltmıştır" cümlesine yer aldı.'Sığınmacıların Türk eğitim sistemine entegre edilmesi için öğretmen ve okul sayısı yetersiz'Raporda dikkat çeken başlıklardan biri ise eğitim oldu. Raporda okul listelerinin Komisyon'a iletilmemesinin yarattığı zorluklardan bahsedilirken söz konusu alandaki projelerin sığınmacıların tüm ihtiyaçlarını karşılayacak kadar büyük olmadığından 'şikayet' edildi. Türkiye'de 1 milyon olduğu iddia edilen sığınmacı çocuğun Türk eğitim sistemine entegre edilebilmesinin önünde ise öğretmen ve okul sayısının eksikliği olduğu iddia edildi.Raporda Dünya Bankası'ndan elde edilen verilere yer verilerek Ocak 2023 itibarıyla örgün öğrenime ihtiyaç duyan Suriyeli öğrencilerin yalnızca yüzde 65'inin okula gittiği öne sürüldü.'Suriyelilerin sağlık merkezlerine olan ihtiyacı daha fazla'Yine raporda sağlık hususu önemli bir yer tuttu. Avrupa Birliği tarafından finanse edilen ve 2016 yılından bu yana Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen SIHHAT Projesi'nden bahsedildi. SIHHAT projesine ilişkin raporda, "Türkiye'de Göçmen Sağlığı Hizmetlerinin Desteklenmesi (SIHHAT I) projesi kapsamında finanse edilen göçmen sağlığı merkezleri, Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan ihtiyaç analizine göre seçildi. Bu değerlendirmede 4 bin mülteci başına bir göçmen sağlığı biriminin gerekli olduğu belirtildi. Bu, Türkiye'deki aile sağlığı merkezlerinde kullanılan standardın aynısıdır" bilgilerine yer verildi.Suriyelilerin hastanelerde karşılaştıkları dil engeli nedeniyle ilk etapta sağlık merkezlerine gitmeyi tercih ettiği belirtilen raporda, "Suriyelilerin sağlık merkezlerine olan gerçek ihtiyacı, ev sahibi topluluklarınkinden daha fazladır. Ancak hükümet, Suriyeli ve Türk uyruklu kişiler arasında ayrım yapmak yerine aynı standardı uygulamaya karar verdi" iddiası öne sürüldü.
https://anlatilaninotesi.com.tr/20240420/afyonkarahisar-belediye-baskani-koksal-ruhsati-bulunmayan-siginmacilarin-is-yerlerini-muhurledik-1082963409.html
türkiye
Sputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rossiya Segodnya“
2024
Sputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rossiya Segodnya“
SON HABERLER
tr_TR
Sputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rossiya Segodnya“
https://cdn.img.anlatilaninotesi.com.tr/img/07e6/0b/08/1063197450_68:0:1133:799_1920x0_80_0_0_a49def8c9a3adca5fba12b444e9ff938.jpgSputnik Türkiye
feedback.tr@sputniknews.com
+74956456601
MIA „Rossiya Segodnya“
türkiye'deki sığınmacılar, türkiye'deki suriyeli, avrupa birliği göç anlaşması, avrupa birliği türkiye
türkiye'deki sığınmacılar, türkiye'deki suriyeli, avrupa birliği göç anlaşması, avrupa birliği türkiye
Avrupa Birliği'nden Türkiye'deki sığınmacılara ilişkin rapor: 'Göç anlaşmasının etkisi zayıflıyor'
11:21 24.04.2024 (güncellendi: 11:27 24.04.2024) Avrupa Sayıştayı tarafından yayımlanan 'Türkiye'deki mültecilere yönelik AB yardımı: Yeterli etki yok' adlı raporda, 'Türkiye'nin kötü insan hakları sicili ve ekonomik faktörlerin Avrupa Birliği'nin Ankara ile yaptığı göç anlaşmasının etkinliğini zayıflattığını' iddia edildi.
Avrupa Birliği'nin mali kaynaklarının gereğince ve etkin bir şekilde kullanılıp kullanılmadığını denetleyen kurum olan Avrupa Sayıştayı (ECA) raporunda, Türkiye'nin 'kötü insan hakları sicili ve ekonomik faktörlerin' Avrupa Birliği'nin Ankara ile yaptığı göç anlaşmasının etkinliğini zayıflattığını öne sürüldü.
Raporda, "2016 yılında varılan anlaşma uyarınca Ankara, Türkiye topraklarında bulunan dört milyondan fazla mültecinin finansmanı için AB'nin yapacağı yardım karşılığında topraklarından Avrupa'ya geçen göçmenleri geri almayı kabul etmişti" cümlesine yer verilirken AB'nin aynı anlaşmalar Tunus, Mısır, Moritanya ve diğer ülkelerle de benzer anlaşmalar imzaladığı bilgisine yer verildi.
Söz konusu raporda, Türkiye'nin 2016'daki yılındaki darbe girişiminden bu yana otoriterleşmesi ve muhalefete yönelik baskılar gibi etmenler iddası öne sürülürken sivil toplum kuruluşlarının anlaşma kapsamında öngörülen projeleri yürütme kabiliyetine ilişkin endişelerden bahsedildi. Zira raporda bu endişelerin kaynağının ise söz konusu yürütme projelerininin tamamının Türkiye'ye devredilmesi fikrinden kaynaklandığını belirtildi.
Denetçiler tarafından yayımlanan raporda, "STK'ların faaliyet durumu 2015'ten bu yana sürekli olarak kötüleşti ve Türkiye'deki başarısız darbe bağlamında daha da kötüleşti. STK'lar daha sonra çeşitli yasalarla hedef alındı" denildi.
'AB yardımları bittikten sonra Türkiye'deki projelere ne olacağı kesin değil'
Avrupa Sayıştayı raporunda ayrıca Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik kriz ve Ankara'nın 'hukukun üstünlüğü ve temel haklar konusundaki gerilemesi' bağlamında AB yardımlarını yönetmenin zorluğuna da yer verildi.
Yine raporda, AB'nin yürütme organı olan Avrupa Komisyonu'nun maliyetlere ilişkin yeterli bir analiz sunmadığı ve yardım sona erdiğinde ne olacağının belirsiz olduğu belirtildi.
ECA raporunu yöneten Bettina Jakobsen, "Mülteciler ve ev sahibi toplumlar için faydalı ancak yine de etkinin gösterilmesi, sürdürülebilirliğin sağlanması ve paranın karşılığının alınması açısından iyileştirmeler görmek istiyoruz" dedi.
Jakobsen, "Zorlu bir siyasi bağlamda AB'nin Türkiye'deki Mülteciler için Mali Yardım Programı mültecilere ve ev sahibi toplumlara uygun destek sağlamıştır. Ancak paranın karşılığı daha fazla alınabilir ve daha fazla etki yaratılabilirdi. AB yardımları bittikten sonra Türkiye'deki projelere ne olacağı kesin değil" cümleleriyle rapora ilişkin yorumda bulundu.
'Türkiye'den yeterli veri elde edilemiyor'
Mültecilere yönelik iş eğitimi ve iş yardımı gibi planlanan projeler genel olarak hayata geçirildiğini ancak izlemenin yetersiz olarak ifade edildiği raporun tanıtımında, mültecilerin daha sonraki istihdam ve iş durumlarına ilişkin herhangi bir takip yapılmadığı hususu öne sürüldü. Ayrıca yine sğınmacılar için yapılan yeni okulların bu kimseler üzerindeki etkisini değerlendirmek için ilgili Türk bakanlığından yeterli veri elde edilemediği iddiasına yer verildi.
Avrupa Sayıştayı'nın raporunun yayımladığı sitedeki tanıtım metninde, "AB müdahalelerinin sürdürülebilirliği ve Türkiye'nin ortak sahipliği büyük önem taşıdığından Komisyon, projelerin Türk makamlarına devredilmesi üzerinde çalışmaktadır. Ancak sadece okullar ve hastaneler gibi altyapı projelerinin sürdürülebilirliğini sağlamayı başarmış, sosyo-ekonomik desteğin yani istihdamın sürdürülebilirliğini sağlayamamıştır. Esas mesele olan eğitim ve sağlık projelerinin ise AB desteği olmadan devam edemeyeceği kesindir. AB yürütme organı ayrıca uluslararası STK'lar için çalışma ortamını iyileştirmeye çalışmış, ancak ulusal makamların siyasi irade eksikliği çabalarının etkisini azaltmıştır" cümlesine yer aldı.
'Sığınmacıların Türk eğitim sistemine entegre edilmesi için öğretmen ve okul sayısı yetersiz'
Raporda dikkat çeken başlıklardan biri ise eğitim oldu. Raporda okul listelerinin Komisyon'a iletilmemesinin yarattığı zorluklardan bahsedilirken söz konusu alandaki projelerin sığınmacıların tüm ihtiyaçlarını karşılayacak kadar büyük olmadığından 'şikayet' edildi. Türkiye'de 1 milyon olduğu iddia edilen sığınmacı çocuğun Türk eğitim sistemine entegre edilebilmesinin önünde ise öğretmen ve okul sayısının eksikliği olduğu iddia edildi.
Raporda Dünya Bankası'ndan elde edilen verilere yer verilerek Ocak 2023 itibarıyla örgün öğrenime ihtiyaç duyan Suriyeli öğrencilerin yalnızca yüzde 65'inin okula gittiği öne sürüldü.
'Suriyelilerin sağlık merkezlerine olan ihtiyacı daha fazla'
Yine raporda sağlık hususu önemli bir yer tuttu. Avrupa Birliği tarafından finanse edilen ve 2016 yılından bu yana Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen SIHHAT Projesi'nden bahsedildi.
SIHHAT projesine ilişkin raporda, "Türkiye'de Göçmen Sağlığı Hizmetlerinin Desteklenmesi (SIHHAT I) projesi kapsamında finanse edilen göçmen sağlığı merkezleri, Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan ihtiyaç analizine göre seçildi. Bu değerlendirmede 4 bin mülteci başına bir göçmen sağlığı biriminin gerekli olduğu belirtildi. Bu, Türkiye'deki aile sağlığı merkezlerinde kullanılan standardın aynısıdır" bilgilerine yer verildi.
Suriyelilerin hastanelerde karşılaştıkları dil engeli nedeniyle ilk etapta sağlık merkezlerine gitmeyi tercih ettiği belirtilen raporda, "Suriyelilerin sağlık merkezlerine olan gerçek ihtiyacı, ev sahibi topluluklarınkinden daha fazladır. Ancak hükümet, Suriyeli ve Türk uyruklu kişiler arasında ayrım yapmak yerine aynı standardı uygulamaya karar verdi" iddiası öne sürüldü.