İkbal Dürre: Ukrayna, Batı için bir anlamda sapsız bavul oldu; bırakmak da olmuyor, taşımak da zor
© AFP 2023 / DIMITAR DILKOFFVladimir Zelenskiy- Joe Biden
© AFP 2023 / DIMITAR DILKOFF
Abone ol
Özel
NATO zirvesi hem Türkiye hem de Rusya’yı ilgilendiren kararların alınacağı bir yer olacak. Erdoğan’ın Ukrayna’nın NATO üyeliğine yeşil ışık yakması ve Azov Taburu liderlerinin Rusya ile yapılan anlaşma ihlal edilerek verilmesi ise tartışılıyor. Moskova’yı yakından bilen Doç. Dr. İkbal Dürre gelişmeleri Sputnik’e değerlendirdi.
Yarın başlayacak NATO Zirvesi iki gün boyunca Rusya sınırına yaklaşık 300 kilometre mesafedeki Vilnius'ta düzenlenecek. NATO liderlerini bir araya getirecek zirvede Türkiye’yi de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki üst düzey heyet temsil edecek.
Zirveye, nisanda Finlandiya'nın katılmasıyla sayısı 31'e çıkan üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarının yanı sıra üyeliğe davet edilen ancak henüz onaylanmayan İsveç ile Japonya, Güney Kore, Avustralya ve Yeni Zelanda'nın liderleri katılacak. Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy'nin de zirve için Vilnius'a gideceği açıklandı. Zirvenin ana gündemini ise Ukrayna krizi, İsveç’in üyeliği, yeni askeri konseptler gibi önemli konular oluşturuyor.
Bu süreçte en hareketli günler ise Türkiye hattında yaşanıyor. Özellikle seçimlerin ardından Türkiye ve ABD arasındaki temasların artması da dikkat çekiyor. Bu sürecin en önemli gelişmeleri Zelenskiy'nin Türkiye ziyaretinde yaşandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Zelenskiy ile yaptığı görüşmenin ardından ortak basın toplantısında açıklamalarda bulunarak "Ukrayna NATO'ya üyeliği hak ediyor" dedi. Bu fikre ABD ve Avrupa’nın birçok ülkesi bile sıcak bakmazken Erdoğan’ın bu çıkışı gündeme bomba gibi düştü. ABD Başkanı Joe Biden, Erdoğan’ın ardından yaptığı açıklamada, Ukrayna’nın NATO üyeliğine hazır olmadığını söyledi ve ittifaka girmesi durumunda Rusya ile savaş halinde olunacağını ifade etti.
Türkiye’den Rusya’ya ‘Azov’ sürprizi
Diğer bir başlık ise Ukraynalı aşırı milliyetçi oluşum Azov Taburu elebaşlarının Rusya ile yapılan anlaşmaya aykırı olarak Zelenskiy ile birlikte Ukrayna’ya dönmesi oldu. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Sputnik’e demecinde Azov Taburu liderlerinin Türkiye’den Ukrayna’ya dönüş koşullarının hem Türkiye hem de Ukrayna tarafından ihlal edildiğini ifade etti. Kremlin Sözcüsü, “Hiç kimse bize bu konuda bilgi vermedi. Anlaşmaların şartlarına göre bu elebaşları, belirtilen bu kişiler ihtilafın sonuna kadar Türkiye Cumhuriyeti’nde kalmaları gerekirdi” diye konuştu.
‘Ukrayna’ya yapılacak her yardımda karşılıklı olarak can kayıpları artacaktır’
Peki bu gelişmeler bize ne anlatıyor, NATO zirvesinden ne gibi kararlar çıkabilir?
Moskova Devlet Dil Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Yurtdışı Bölgesel Araştırmalar Teorisi Bölümü’nde Doç. Dr. İkbal Dürre, Sputnik’e yaptığı değerlendirmede, “Bu zirve öncesinde Ukrayna’nın karşı ataklarını sonuçsuz kalması aslında Rusya’nın pozisyonunu güçlendiren bir durum. Ama diğer taraftan da Batı’yı Ukrayna’ya destek anlamında daha da ciddi hamleler yapmaya yönlendiren bir durum” dedi ve şunları ekledi:
“Rusya’da bir deyim var; Ukrayna Batı için bir anlamda sapsız bavul oldu; bırakmak da olmuyor, taşımak da zor. Bu durumlar gösterdi ki Batı’nın Ukrayna’ya daha fazla yardım yapması gerekiyor ama bu yardımlar savaşın gidişatını değiştirecek boyutta olamaz. Sadece uzatma boyutunda olur. Ukrayna’ya yapılacak her yardımda karşılıklı olarak can kayıpları artacaktır. Ama buna rağmen Batı bunu yapacak, NATO zirvesinde de bu yönde bir karar çıkacaktır. Çünkü onların zaten istediği bu savaşı uzatmak, ne kadar insan ölmüş onların çok umurumda değil. Dolayısıyla Biden’ın Ukrayna için İsrail modelini gündeme getirmesi de önemli bu çerçevede zirvede bazı hazırlık kararları alınabilir.”
‘Bu Erdoğan’ın Rusya’nın hassasiyetlerini dikkate almayacak anlamına gelmiyor’
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ukrayna’nın NATO üyeliğine dair açıklamasını da yorumlayan Dürre, “Seçim öncesinde konuştuğumuz konu Kemal Kılıçdaroğlu’nun kazansa Batı yanlısı bir politika izleyeceğiydi. Ama her zaman Erdoğan’ın da tekrar kazandığı takdirde yönünü biraz daha Batı’ya döndüreceğini ifade etmiştik” diyerek şunları söyledi:
“Bu Erdoğan’ın bundan sonraki süreçte Rusya’nın hassasiyetlerini dikkate almayacak ya da daha az dikkate alacak anlamına gelmiyor. Seçim öncesi dönemde Erdoğan’ın ciddi bir kazanma riski vardı. Bu anlamda da Rusya’dan alabileceği siyasi ve ekonomik destek Avrupa’dan ve Batı’dan alabileceğinden çok daha fazla ve etkiliydi. Erdoğan bu yüzden seçim öncesinde ondan alabileceğini maksimum şekilde almak için daha çok Kremlin’in çizgisinde politika yürütmeye baktı. Seçim sonrasındaki 5 yıllık iktidarında ise Ankara daha uzun vadeli ana hedeflere yönelik kararlar alıyor. Bunu yaparken de ister istemez Moskova’nın hoşuna gitmeyecek bazı kararlar alması öngörülebilirdi. Ancak bu aynı zamanda Türkiye’nin devlet kodları itibarıyla Batı yanlısı bir siyasetten yana olduğunun da göstergesi. Türkiye’nin dış politikası Batı endekslidir. Erdoğan’ın bazı çıkışları konjektüreldir, Türkiye’nin Batıcı politikası Erdoğan’ın da üzerinden bir durumdur.”
‘Erdoğan da Ukrayna’nın NATO üyesi olamayacağını ve olmasının iyi olmayacağını biliyor’
Diğer yandan da ‘bunun aslında formalite icabı bir açıklama’ olduğunu ifade eden Dürre, şunları kaydetti:
“Sadece Erdoğan’dan Batı’ya verilen bir sinyal. Bu zamana kadar Batı’da Erdoğan ile ilgili Moskova’nın suyunu giden politikalar yapan bir lider imajı oluştu. Erdoğan’ın bu imajı silmek için attığı bir adımdır bu. Yoksa Erdoğan da Ukrayna’nın NATO üyesi olamayacağını ve olmasının iyi olmayacağını biliyor. Bu sadece pratikte karşılığı olmayan kendisinin Batı’ya sinyalidir. ‘Aslında siz bile Ukrayna’nın üyeliğine karşıyken ben bu durumdayım; benim İsveç’in NATO üyeliğine karşı duruşum prensipler dışında bir karşı duruş değil, eğer böyle olsaydı ben Ukrayna girsin der miydim?’ demek istiyor. Tabii bu aynı zamanda ABD’nin F-16 konusunda İsveç’in NATO üyeliği dayatmasına karşı da bir hamledir. İsveç’in NATO üyeliğine karşı duruşun sadece PKK ve terör örgütleri ile ilgili olduğunu göstermek istiyor. Bence de çok rasyonel bir açıklama olmasa da Erdoğan’ın bu zamana kadar dış politikadaki bazı çıkışlarını da hesaba katarsak çok da anormal değil, onun açısından.”
‘Moskova’nın cevabı ilişkilere darbe vuracak nitelikte olmaz’
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün ABD Başkanı Biden'la yaptığı görüşmede, ‘Vilnius Zirvesi'nde Avrupa Birliği'nin önde gelen ülkelerinin ve AB liderliğinin Türkiye'nin üyeliğine açık ve güçlü destek mesajı vermesini istediklerini belirtmesine’ dikkat çeken Dürre, bunu şöyle yorumladı:
“Erdoğan-Biden görüşmesindeki ‘Avrupa ile ilişkilerde yardım talebi’ de önemliydi. Bütün bunlar ülkenin içinden geçtiği ekonomik zorluklarla da üst üste geldiğinde Erdoğan’ın bu söylemi anlaşılabilir bir durum. Rusya bunu bir süre daha tolere edebilecektir. Peskov’un buna karşı açıklaması da mülayim bir açıklamadır. Önemli olan Erdoğan’ın bu hassasiyetleri büyük oranda dengelemesidir ama tabii ki süreç bu haliyle bir Moskova’da bir rahatsızlık yaratır. Moskova’nın da bunu vereceği cevaplar olacaktır ama bunların ilişkilere darbe vuracak nitelikte olacağını düşünmüyorum.”
‘Türkiye’nin arabuluculuk rolüne negatif olarak yansıyacak’
Azov Taburu elebaşlarının Zelenskiy’e teslim edilmesini ‘beklenmedik bir durum’ olarak yorumlayan İkbal Dürre, “Bu adım şu andaki Türkiye-Rusya ilişkilerinin karakterine uygun bir davranış olarak görünmüyor. Bu Türkiye’nin arabuluculuk rolüne negatif olarak yansıyacak bir durum. Diğer taraftan Rusya-Ukrayna arasında bu zamana kadar arabuluculuk yapmak isteyen Fransa, Almanya, İsrail ve Çin gibi ülkelere baktığımızda en efektif rolü Türkiye üstlendi. Dolayısıyla her ne kadar bu olay Türkiye’nin arabuluculuğuna zarar veriyor olsa da bunu tamamen Ankara’nın rolünü kaybettiği şekilde algılamak da yanlış olur. Darbe vuruldu şeklinde algılamak şu durumda yeterlidir” değerlendirmesinde bulundu.
‘Rusya’yı kozları devreye sokacak seviyeye de getirmemek lazım’
Dürre’nin Türkiye-Rusya ilişkilerine dair son vurguları ise şu şekilde oldu:
“Türkiye’de ‘Rusya’ya ne yapsak kabul etmek zorunda kalacak’ şeklinde bir algı olabilir. Bu çok yanlış ve tehlikeli bir durumdur. Evet, Rusya zor durumda olabilir ama bu Türkiye’ye ‘her konuda kafasına göre davranmak’ hakkını vermiyor, tehlikeli olabilir. Mesela Suriye bağlamında ve enerji gibi diğer konularda Rusya’nın elinde önemli kozlar var. Rusya’yı bu kozları devreye sokacak seviyeye de getirmemek lazım. Ekonomik olarak Rusya Türkiye’ye muhtaç ama Türkiye de bu işten çok para kazanıyor ve en az Rusya’daki kadar önemli bu ekonomik ilişkiler.”