Doç. Dr. Ersoy: Bilirkişi heyeti, bakanlığın hazırladığı raporun 'kamu zararına' olduğunu saptadı
07:07 03.05.2023 (güncellendi: 16:18 03.05.2023)
Doç. Dr. Ersoy: Bilirkişi heyeti bakanlığın hazırladığı raporun ‘kamu zararına’ olduğunu saptadı
Abone ol
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Boğaziçi Üniversitesi kampüsündeki sit statü değişikliğinin bilimsel olmadığını söyleyen Doç. Dr. Ersoy, ilgili kararın İstanbul İdare Mahkemesi tarafından iptal edilmesini ve verilen hukuki mücadeleyi Radyo Sputnik’e anlattı.
Radyo Sputnik’te Ali Çağatay’la Seyir Hali programına konuk olan Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Ahmet Ersoy, İstanbul İdare Mahkemesi’nin Boğaziçi Üniversitesi’nin yapılaşmaya açılacağı yönündeki kararı iptal etmesini değerlendirerek süreç hakkında şunları söyledi:
“Biz üniversite hocaları ve öğrencilerimiz ile iki senedir kayyum yönetimine karşı ilkeli bir mücadele içerisindeyken, 2021 yılının eylül ayında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Boğaziçi Üniversitesi’nin tarihi binaların olduğu güney kampüsü ve çevresini kapsayan bir yeni sit derecelendirme düzenlemesine gittiğini öğrendik. Bu durumun mücadele ettiğimiz kayyum yönetim ile bir alakası var mı bilemeyiz ama olumsuz örneklerden hareketle bu tarz sit statüsü değişikliklerinin hayırlı sonuçlar vermediğini biliyoruz. Örneğin, Ankara’da Atatürk Orman Çiftliği’nin eski ve yeşil olarak korunan bölgelerinin bugün tamamen talan edilmiş durumda olduğu aşikâr.”
‘En tehlikelisi Boğaziçi arazisinin yeşil ve tarihi kısımları kullanıma açılabilir’
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın getirmek istediği düzenleme ile Boğaziçi Üniversitesi’nin yeşil ve tarihi kısımlarının yapılaşmaya açılma tehlikesini vurgulayan Doç. Ahmet Ersoy şu ifadeleri kullandı:
“Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın düzenlemelerinin üç kademesi bulunmaktadır. Bunlar kesin, nitelikli ve sürdürülebilir koruma alan statüleridir. Siz nitelikli korunacak alan statüsü içerisinde yeşil alanlara tesis ve kamplar gibi günü birlik tesisler yapabilirsiniz. Sürdürülebilir koruma alan statüsü içerisinde ise yapılaşmaya izin vardır. Boğaziçi arazisinin yeşil kısmı nitelikli korunacak alan statüsünde iken tarihi binaların olduğu bölge sürdürülebilir alan olarak değerlendirilmiş ki bu en tehlikelisi çünkü 19. yüz yıldan kalma binaların kullanıma açılmasına neden oluyor.”
Bakanlığın getirdiği statü değişikliğinin bilimsel bir dayanağı olmadığını ifade eden Doç. Ahmet Ersoy, “Bu tip statü değişiklikleri Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Raporlarına (ETBAR) dayandırılmak zorundadır” diyerek cümlelerini şöyle sürdürdü:
“Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bir statü değişikliğine gidiyor ama Boğaziçi İmar Kanunu kaldırılmadığı için iki kanun birbiriyle çelişiyor. Daha da ilginci, bu tip statü değişiklikleri Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Raporlarına (ETBAR) dayandırılmak zorundadır. Biz dava ettikten çok uzun bir süre sonra bu rapora ulaşabildik. Rapor çevrebilim ve botanik uzmanlarının bulunduğu bir bilirkişi heyeti tarafından incelendi ve raporun hukuksal ve bilimsel olmadığı hatta kamu zararına olduğu saptandı. Hakim de bunu olduğu gibi değerlendirerek mezunlarımızın ve bizim açtığımızı davalardan iptal kararı çıkarttı.”
Ersoy, konuşmasının sonuna ek yaparak, “Boğaziçi İmar Kanunu bir gül bahçesi değildir. Özellikle deprem riskinden dolayı düzenleme yapılarak binaların tamir edilmesi ve güçlendirilmesi gereklidir” dedi.