Amerikan denizaltısı Güney Kıbrıs’a demirledi: Türkiye’ye mesaj mı veriliyor?
© Fotoğraf : Wikimedia CommonsUSS San Juan (SSN 751)
© Fotoğraf : Wikimedia Commons
Abone ol
Özel
Doğu Akdeniz ve Ege’deki krizlerde açık bir şekilde Yunanistan’ın yanında yer alan ABD, Kıbrıs sorununda da Türkiye karşıtı pozisyonunu koruyor. ABD donanmasına ait USS San Juan (SSN 751) denizaltısının Güney Kıbrıs’a demirlemesi de gelinen son nokta oldu.
6. Filo olarak bilenen USS George HW Bush uçak gemisini Yunanistan’a demirleyen ABD, Güney Kıbrıs’a da USS San Juan (SSN 751) denizaltısını gönderdi.
Buna karşılık Kuzey Kıbrıs Dışişleri Bakanlığı, “Amerika Birleşik Devletleri’ne ait USS San Juan saldırı denizaltısının bir Rum deniz limanına demirlemesini şiddetle kınıyoruz. ABD’nin GKRY’a uyguladığı silah satış kısıtlamasını kaldırması ve Kıbrıs Türk halkının güvenliğini tehlikeye atacak müteakip adımlarının Güney Kıbrıs Rum Yönetimini silahlanmaya teşvik edeceğini defaatle ifade etmekteyiz. Nitekim GKRY Savunma Bakanı Mihalis Yorgallas yaptığı açıklamada ‘ABD’nden silah sistemleri satın alacaklarını’ duyurmuştur. Gelişmeler, ABD’nin GKRY’nın sistematik bir şekilde silahlanmasına yardımcı olduğunu göstermektedir” açıklamasında bulundu.
Türk Dışişleri Bakanlığı ise “KKTC ile birlikte birçok kez vurguladığımız üzere, ABD’nin Kıbrıs Adası’ndaki dengeyi bozma pahasına attığı ve GKRY’yi silahlanmaya teşvik eden adımlar, bölgenin istikrarına ve Kıbrıs meselesinin adil, sürdürülebilir ve kalıcı çözümüne hiçbir şekilde katkıda bulunmamaktadır. ABD’yi bir kez daha bu politikalarını gözden geçirmeye çağırıyor; ülkemizin her şart ve koşulda, garantörlüğün verdiği sorumluluk çerçevesinde, KKTC’nin hak ve çıkarlarını kararlılıkla savunmaya devam edeceğini hatırlatmak istiyoruz” ifadeleriyle sert bir uyarıda bulundu.
ABD, Kıbrıs sorununda Türkiye’nin karşısında yer alıyor
ABD, Türkiye’nin 1974’te Kıbrıs’a müdahalesi engellemek için yazılan ‘Johnson Mektubu’ ile tehditlerde bulunmuştu. Kıbrıs Barış Harekatı’nın ardından ise 1975-1978 yılları arasında ABD tarafından silah ambargosu uygulanmıştı. Türkiye’nin buna cevabı ise ülkedeki ABD ve NATO üs ve askeri faaliyetlerini yasaklamak olmuştu.
Son dönemde de Doğu Akdeniz ve Ege Denizi’ndeki Türkiye-Yunanistan arasındaki ihtilaflarda açıkça Yunanistan tarafından yer alan ABD, Eylül 2022’de de Kıbrıs’ta gerilimi artıracak kararlar almıştı. ABD Dışişleri Bakanlığı, Güney Kıbrıs'a yönelik silah ambargosunu 2023 mali yılı için kaldırdıklarını açıklamış İki hafta sonra ise Güney Kıbrıs ABD Savunma Bakanlığının Ulusal Muhafızlar Bürosu Eyalet Ortaklığı Programına dahil edilmişti.
Türk Dışişleri Bakanlığı, ABD’nin silah ambargosunu kaldırmasına, “Ada’daki iki tarafın eşitliği ilkesiyle çelişen ve Rum tarafını daha uzlaşmaz kılacak bu karar, Kıbrıs meselesinin çözülmesi yönündeki çabaları olumsuz etkileyecek; Ada’da bir silahlanma yarışına yol açacak ve Doğu Akdeniz’de barış ve istikrara zarar verecektir. ABD’yi bu kararı gözden geçirmeye ve Ada’daki iki tarafa karşı dengeli bir politika izlemeye davet ediyoruz” şeklinde yanıt vermişti.
Nisan ayının başında ABD'nin New Jersey Eyaleti Milli Muhafızları'nın, Güney Kıbrıs Savunma Bakanlığı ile anlaşma imzalaması da Türkiye’den tepkiyle karşılanmıştı.
‘Tarafların silahlanmasını gerektirecek bir durum yok’
Sputnik’e değerlendirmelerde bulunan emekli Tümamiral Deniz Kutluk, “Kıbrıs sorununun içeriğinde ABD’nin bir rolü ve yeri bulunmuyor” dedi ve şunları kaydetti:
“Sonuçta 1959-60 anlaşmaları sonucunda denklemi kurulmuş bir ada var. İki ayrı devlet tarafından bölünmüş bir ada bulunuyor. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi açısından bir ‘devletçik’ diyorum çünkü anayasası bile kendine özgü değil. Türkiye’nin bu adada soydaşlarımızı korumak için 1974’te uluslararası yasalara uygun şekilde yaptığı müdahale adada barış ve istikrarı fiilen sağlamış durumda. Kuzey Kıbrıs da 1983’ten bu yanda bir cumhuriyet olduğunu ilan ettiğine göre ortada aslında tarafların ayrıca silahlanmasını gerektirecek bir durum yok. ABD bu denklemin dışında fakat Amerikan Kongresi’ndeki denklemler bakımından sempati uyandıran Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni desteklemek ABD’nin benimsediği işlerden biri görünüyor. Bunun için de önce öldürücü olmayan silahların Güney Kıbrıs’ta serbest bırakılmasıyla başlayıp sonra da ortak müşterek tatbikatlara ve daha etkili askeri destek vermeye yönelen adımları oldu. Şimdi de bir denizaltısını oraya gönderdi.”
‘ABD’nin gücü yetmez’
Peki, ABD bu adımlarla Kıbrıs’ta durumu değiştirmek için mesaj mı veriyor? Kutluk, “Bundan 50 sene önce Türkiye son derece olumsuz askeri imkan ve kabiliyetiyle Kıbrıs’ı kurtardığına göre bugünkü çok daha gelişmiş nitelikleri itibarıyla Kıbrıs’ta Türkiye’nin yarattığı güvenlik yapısını hiç kimsenin bozabileceğini düşünmemek lazım. Buna ABD de dahildir” diyerek cevap verdi.
‘Sismik araştırma ve sondaj gemilerinin Akdeniz’de tekrar faal hale gelmesi gerekiyor’
Emekli Tümamiral Kutluk, Türkiye’nin Kıbrıs ve Doğu Akdeniz politikalarına dair ise şunları söyledi:
“Türkiye, Kıbrıs’ta iki devletli çözümün arkasında duruyor. Kıbrıs halkı da bunu benimsemiş bulunuyor. Bu yapı adanın kurtuluşu demektir. Adada çatışmayı isteyenler açısından bu çatışmanın olmayacağını ve iki tarafın birbirleriyle istediği kadar iletişim kurup istediği kadar uzak kalacağını gösteren bir siyasi pozisyondur. Buradan hiç kimsenin taviz vermeyi düşünmemesi lazım. Bunu şimdiki hükümet zaten vermiyor gelecekteki hükümetlerin de başka türlü düşünmeyeceğini varsayıyorum. Doğu Akdeniz’deki zengin hidrokarbon yataklarına el atılması noktasında ise Kıbrıs’ta iki devletli çözümün benimsenmesi ile bu sorun da doğal olarak çözüm sürecine giriyor. Benimsenmemesi halinde, bu işin emrivakilerle yapılması halinde ise Türkiye’nin Doğu Akdeniz için elde ettiği yüksek kabiliyetli sismik araştırma ve deniz sondaj gemilerini tekrar bu bölgeye çekerek kendisinin ve Kuzey Kıbrıs’ın haklarını korumak için çalışmalara tekrar başlaması gerekiyor. Bu iki yıldır sürümcemede bırakılmış görünen bir durum. Bu gemiler Karadeniz’e çekildi ama orada pek de ihtiyaç yok çünkü Karadeniz’de kiralık gemi kullanılabilir. Ama Akdeniz’de kiralık gemi bulunamadığı için bunlar alınmıştı. Dolayısıyla bu gemilerin Akdeniz’de tekrar faal hale gelmesi gerekiyor.”