00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
HABERLER
07:00
7 dk
HABERLER
09:00
6 dk
HABERLER
11:00
5 dk
DÜNYA HABERİ
11:07
13 dk
PARANIN HAREKETİ
11:21
16 dk
HABERLER
12:00
6 dk
HABER MASASI
13:30
35 dk
HABERLER
15:00
5 dk
HABERLER
16:00
5 dk
HABERLER
17:30
4 dk
HABERLER
19:00
5 dk
ARAMIZDAN AYRILANLAR
20:30
15 dk
HABERLER
07:00
5 dk
HABERLER
09:00
6 dk
HABERLER
11:00
4 dk
HABERLER
12:01
5 dk
YAPAY ZEKA GÜNLÜĞÜ
14:05
54 dk
HABERLER
16:00
5 dk
EKSEN
Ceyda Karan'la Eksen
16:05
85 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
17:30
1 dk
YOL ARKADAŞI
MHP neden mıntıka temizliği yapıyor
17:33
87 dk
HABERLER
Saat başı başlıkları
19:00
1 dk
DünBugün
Geri dön
Adana107.4
Adana107.4
Ankara96.2
Antalya104.8
Bursa101.4
Çanakkale107.2
Diyarbakır89.6
Gaziantep104.3
Hatay106.1
İstanbul97.8
İzmir91.0
Kahramanmaraş92.3
Kayseri105.5
Kocaeli90.2
Konya88.6
Malatya106.0
Manisa101.0
Mardin92.2
Ordu99.6
Sakarya90.2
Samsun107.7
Sivas104.2
Şanlıurfa95.3
Trabzon102.4
Van88.0
 - Sputnik Türkiye, 1920
EKSEN
Ceyda Karan’ın hazırladığı Eksen’de her gün dünyanın farklı bölgelerine dair gelişmeler masaya yatırılıyor.

'İsrail ile normalleşme süreci Arap Birliği'nin 3 yıl sonra topladığı zirvesine yansıyor'

'İsrail ile normalleşme süreci Arap Birliği'nin 3 yıl sonra topladığı zirvesine yansıyor'
Abone ol
Özel
Özuğurlu'ya göre, Cezayir'teki Arap Birliği zirvesini İsrail'le İbrahim anlaşmaları gölgeledi. Cezayir'in çok çalıştığını belirten Özuğurlu, Arapların 'Suriye'nin üyeliğiyle Arap Birliği'nin ruhunu da öldürdükleri' yorumu yaptı. Hem hükümetsiz hem cumhurbaşkansız kalan Lübnan'a atıf yapan Özuğurlu "Bu ülke uluslararası ilişkilerde tez konusu" dedi.
Arap Birliği zirvesi, Kovid-19 salgınının neden olduğu üç yıllık aranın ardından Cezayir'de toplandı. İsrail'le yapılan İbrahim/Abraham anlaşmalarının yarattığı normalleşme ikliminde Katar dışında Körfez bölgesinin Arap ülkelerinin liderleri zirveye katılmazken, üyeliği hala askıda olan Suriye de zirvede yerini alamadı. Suudi Arabistan veliaht prensi Muhammed bin Salman, kulağındaki rahatsızlığı gerekçe göstererek uzun uçuş yapmak istemediğini iletirken, Endonezya ve Hindistan ziyaretine çıkacağı belirtiliyor. Cezayir'le Batı Sahra sorunu yaşayan Fas'ın kralı da zirveye katılmazken, Cezayirli mevkidaşı Abdülmecid Tebbune'yi diyalog için Rabat'a davet etmeyi seçti. Cezayir'in çabalarına karşın Arap Birliği'nde yer alan ülkeler arasındaki sıkıntılar dikkatten kaçmıyor.
Zirvenin gündeminde Arap ülkeleri arasında ilişkiler ve dış müdahale, gıda krizi, Filistin sorunu, Lübnan ve Suriye gibi konular yer alıyor. Zirve kararları Arap Birliği tarafından resmi olarak “Cezayir Deklarasyonu” başlığını taşıyacak beyanname ile ilan edilecek.
Arap Birliği zirvesinde ciddi siyasi ve ekonomik krizden geçen Lübnan'ı ise vekaleten görevi yürüten Başbakan Necip Mikati temsil etti. Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Aun'un 31 Ekim'de görev süresinin dolmasıyla birlikte yeni hükümet de kurulamadığından tamamen 'başsız' kalmış görünüyor.
Uzun süre sonra Cezayir'de toplanan Arap Birliği zirvesi, İbrahim anlaşmalarının etkileri ve Lübnan'daki durumu gazeteci Musa Özuğurlu ile konuştuk.

‘Cezayir boşluğu doldurmaya çalışıyor ama...'

Musa Özuğurlu'ya göre, Arap Birliği zirvesi, İbrahim anlaşmalarının etkileri eşliğinde ve Arap ülkelerinin kendi aralarındaki anlaşmazlıkların bulunduğu bir ortamda toplandı. Cezayir'in büyük çaba harcadığını belirten Özuğurlu, ancak katılımın birliğin geleceğine dair sorular sordurduğunu dile getirdi:
“Arap medyasına baktım, hemen hemen her yerde aynı yorumlar yapılmış. Ortak yorum; bu zirvenin ittifak oluşmadan ve üyeler arasında ihtilafların bulunduğu bir dönemde toplanması. Cezayir bunun için çok çaba sarfetti. Fakat özellikle dikkat çekilen bir nokta daha var. Eski Arap zirvelerinde Suudilerin, BAE’nin ve Suriye’nin katılımıyla daha ciddi bir hava söz konusuydu. Ama şimdilerde bu tamamen kurumuş gibi görünüyor. Cezayir aslında bu boşluğu doldurmaya çalışıyor. Bu sadece Cezayir’in şu anda bu zirveyi düzenliyor olmasından kaynaklanmıyor. Buteflika’dan sonra Abdülmecid Tebbun geldi, özellikle Arap ya da Kuzey Afrika davalarıyla ilgili atak bir siyaset izlemeye başladı. Uzun süredir Tebbun’un, Muhammed Bin Salman’ın katılması için bir çabası vardı. Fakat mümkün olmadı. Bunun arkasında sadece sağlık sorunu değil başka sorunlar da aramak gerekiyor. Gerçekten de İsrail ile normalleşme sürecinin başlamasıyla Arap ülkeleri arasında biraz da herkesin kendi başına hareket etmeye başladığı bir dönem olduğunu görüyoruz. Bu da tamamen bu zirveye yansıyor. Bu da Arap Birliği’nin işlevinin ne kadar azaldığını gösteriyor. Gelecek için bu bir soru işareti. Gerçekten bir Arap Birliği var mı, sadece tabela olarak mı kalacak. Bundan sonra da bu şekilde devam edecek.”

'Suriye'nin üyeliğiyle birlikte Arap Birliği'nin ruhunu da öldürmüş oldular'

Özuğurlu, Arap ülkelerinin Suriye'nin üyeliğiyle adeta 'Arap Birliği'nin ruhunu da öldürdükleri' değerlendirmesi yaparken, Cezayir'in yeniden ortak Arap hareketin ruh vermeye çalıştığını söyledi.
“Yaptıkları sadece Suriye’ye karşı bir tavır içerisinde olmak değil aynı zamanda Arap Birliği’nin ruhunu da öldürmekti. El-Mecid kanalında şöyle bir yorum var; ‘Cezayir ortak Arap hareketine ruh vermeye çalışıyor’. Bu ne kadar mümkün olacak, büyük bir soru işareti. El Meyadin kanalında Cenevre’de yaşayan bir siyaset bilimci var. O da ‘Cezayir, Arap ve Afrika coğrafyasını toparlamaya çalışıyor’ gibi bir ifade kullanmış. Sadece Cezayir’den bahsediliyor olması ve diğer ülkelerin buna bir teveccühün olduğunun özellikle vurgulanmaması bile bu ruhun ne kadar ölmüş olduğunu da gösteriyor."

'Libya meselesi ve Arapların içişlerine karışılmaması hala önemli'

Yine Libya meselesinin ve Arapların 'iç işlerine karışılmasının' önemli bir konu olduğunu belirten Özuğurlu, zirve bildirisi için Türkiye ve İran'ın üzerinde durulduğunu aktardı. Özuğurlu enerji açısından zengin Arap ülkelerinin Ukrayna krizinde de bütün birlik üyelerini dikkate alarak rahatsızlık vermeycek bir bildiri üzerinde uzlaştıklarını aktardı:
"Libya meselesi hala önemli. El Meyadin, bazı ülkelerin dışişleri kaynaklarına dayanarak bildiride Türkiye ve İran’ın Arap işlerine karışmamaları yönünde vurgu olacağını duyurmuş. Hatta bazı bakanlar 'Türkiye ve İran' ifadeleri yerine 'Ankara ve Tahran' denmesini, yani daha da vurgu yapılmasını istemişler. Diğer yandan şöyle bir yorum var. Bütün ülkeleri rahatsız etmeyecek bir bildiri için çaba sarfediliyor. Konuştukları meseleler de Libya, Yemen, Suriye. Dünyanın içinde bulunduğu konjonktürle ilgili Ukrayna-Rusya krizinin getirdiği ekonomik zorluklar. Ama Ukrayna krizine değinilmeyecek. Arap Birliği’nden bahsediyoruz, petrol-gaz musluğunu elinde tutan dünyada önemli olan bloktan bahsediyoruz. Anonim, Rusya’nın ismi anmadan 'bir an önce barışın sağlanmasını istiyoruz' gibi bir ifade olabilir. Ama bu ağırlıklarının olmadığı anlamına geliyor. Suudi Arabistan ve BAE’nin de olduğu ortaklaşa bir hareket olsa elbette çok daha etkili olur. Fakat birçok ülke başkan düzeyinde katılıyor ama bazıları da katılmıyor. Buna bu şekilde önem vermedikleri için tam bir birlikten bahsedebilmek mümkün değil.”

‘Cezayir’in Filistin ile örgütleri bir araya getirme çabası var’

Cezayir’in son dönemde Filistin ile örgütleri bir araya getirme çabasının olduğunu ifade eden Özuğurlu, diğer Arap ülkeleriyle Cezayir arasında İsrail konusunda ihtilaf olduğunu anımsattı:
“Cezayir’in son dönemde Filistin ile örgütleri bir araya getirme çabası vardı. Cezayir’in zirveye katılan katılmayan, İsrail ile normalleşmeye giden birtakım ülkelerin aksine Filistin meselesine tam olarak önem vermeye devam ettiği yorumu var. Bir süre önce Cezayir’in ‘İsrail bize sızmaya çalışıyor’ diye bir açıklaması vardı. Zaten normalleşmelere karşı açıklamalar yapmıştı. Cezayir ile Fas arasında böyle bir kriz var. Diğer ülkelerle Cezayir arasında İsrail ile ilişkiler konusunda bir ihtilaf söz konusu. Cezayir’in buna verdiği önem ortaya çıkıyor. Bunu bildiriye yansıtıp yansıtamayacağını kestiremiyorum. Ama böyle bir şey muhtemelen yer alacaktır. Çünkü klasik olarak Arap zirvelerinde Filistin’e değinilir.”

‘Kriz Lübnan’ın artık doğal hali, bu ülke uluslararası ilişkiler bölümünde tez konusu olmalı’

Lübnan’da uzun süredir hükümet kurulamadığına dikkat çeken Özuğurlu, cumhurbaşkanının da süresinin bittiğini ve son kararnamesinin de başbakanın istifasının onayı olduğunu anımsattı. “Kriz Lübnan’ın artık bir doğal hali” diyen Özuğurlu, bu ülkenin uluslararası ilişkiler bölümünde tez olarak yer alması gerektiği görüşünde:
“Lübnan uluslararası ilişkiler bölümünde tez olarak yer almalı. Bu kadar karışıklığın, bahtsızlığın, tam kaotik bir düzen diyebileceğimiz bir şey var Lübnan’da. Zaten uzun bir zamandır hükümet kurulamıyor. Geçici olarak Necip Mikati hükümeti vardı. Cumhurbaşkanı’nın görev süresi bitti. Muhtemelen son imzaladığı kararname bu geçici hükümetin de istifa kararnamesi. Cumhurbaşkanı’nın kendisi de 2.5 yıl süren pazarlıklar sonunda seçilmişti, önceki de öyle seçilmişti. Kriz Lübnan’ın artık bir doğal hali. Bu sefer daha ciddi bir durum var. Lübnan anayasasına göre cumhurbaşkanı olmadığı zaman yetkilerini hükümet alıyor fakat şu anda hükümet de yok. Mişel Avn görevi bırakmasına rağmen hala çağrılara devam ediyor. 'Bir an önce bunu yapın çünkü cumhurbaşkanlığı makamında bu boşluk kaldırılamaz, işler daha da kötüye gidebilir' uyarılarında bulunuyor. Elinden geleni yapacağını da söylüyor. Fakat adayı sadece belli bir kesimden çıkarmak zorunda olan sistemde bütün Lübnan toplumu beklemek zorunda. Herhangi biri çıkıp ben adayım diyemiyor. Marunilerden çıkması lazım. Şu ana kadar bir aday ortaya çıkarabilmiş değiller. Lübnan iki yıldır çok karışık, patladı patlayacak diyorduk. Ama bu sefer daha ciddi bir durum var gibi görünüyor.”

‘Lübnan’da figürler belli, bu da toplumun yeni siyasal figür üretemediğini gösteriyor’

Lübnan’da başbakan adayının da belli olmadığını aktaran Özuğurlu, ülkede siyasi figürlerin belli olduğu ve toplumun yenilerini üretemediğine işaret etti. Özuğurlu, Şii Hizbullah hareketinin ise örgütlü gücüne karşın meseleye iktidarı almak değil ülke bütünlüğü açısından yaklaştığını anımsattı:
“Başbakan adayı da yok. Zaten bulamadıkları için aslında bir teknokrat olarak Necip Mikati’yi getirdiler. Sünniler de çıkartamıyorlar. Yeni başbakan tekrar Hariri de olabilir, hiç belli olmaz. Birkaç isim arasında gidip geliyorlar. Lübnan’da birtakım aileler, isimler belli. Bunlar arasında sürekli bir değişim söz konusu. Bu da toplumun yeni siyasal figür üretemediğini gösteriyor, bunun için de bir kısır döngü devam ediyor. Bir taraftan hükümet kurulacak, bir taraftan parlamento içinde dengeler var, kendi içlerinde kabine için anlaşmaları gerekiyor ki cumhurbaşkanlığı seçimi yapılsın. Hizbullah’ın geçmişte Hariri istifa etmeye niyetli olduğunu açıkladığında ‘Sakın istifa etme’ çağrısını gördük. Biliyoruz ki Hariri ile kanlı bıçaklılar, ona rağmen Hizbullah böyle bir tavır aldı. Çünkü Lübnan’ın büyük tehlike içerisinde olduğunu görüyorlar. Eğer patlarsa önünün alınması kolay olmaz. O yüzden Hizbullah biraz daha pasif, sessiz yaklaşıyor. Geçtiğimiz cumartesi Nasrallah’ın açıklamaları vardı. Bu konulara değinmedi. Sadece cumhurbaşkanının istifa edecek olmasıyla ilgili ifadeler vardı. Fakat bunun dışında yorumda bulunmadı. Daha çok İsrail ile yapılan deniz sınırı anlaşması üzerinde duruyorlar. Önümüzdeki günlerde Hizbullah tarafı tavrını tam olarak belli edecektir. Ama tahminim bir çağrıda bulunacaklardır. Bir an önce bir aday çıksın çünkü durum kötüye gidiyor gerçekten.”
Haber akışı
0
Tartışmaya katılmak için
giriş yapın ya da kayıt olun
loader
Sohbetler
Заголовок открываемого материала