Enerji uzmanı Karbuz: Avrupa için hiçbir alternatif kaynak Rus doğalgazının yerini dolduramaz
© Sputnik / Grigoriy Sisoev
/ Abone ol
Özel
Avrupa, Rusya’dan ithal ettiği doğalgazın yerini LNG ve Türkiye üzerinden yeni boru hatlarıyla doldurmaya çalışıyor. Enerji uzmanı Sohbet Karbuz ise Rusya’nın güvenilir bir tedarikçi olduğunun altını çizerek Avrupa için konuşulan hiçbir alternatif kaynağın Rus doğalgazının yerini dolduramayacağını ifade ediyor.
Rusya’nın Ukrayna’daki özel operasyonunun ardından art arda yaptırımlar açıklayan Avrupa ülkeleri Ukrayna’dan gelen ‘Rusya’dan petrol ve doğalgaz ihracatını yasaklayın’ talebi ve ABD’nin baskılarına rağmen bu konuda ambargolara tam manasıyla uyamıyor.
Uluslararası Enerji Ajansı’na göre, 2021'de ise Avrupa Birliği (AB), Rusya'dan 155 milyar metreküp doğalgaz ithal ederek AB gaz ithalatının yaklaşık yüzde 45'ini ve toplam gaz tüketiminin yaklaşık yüzde 40'ını oluşturdu. Rusya da operasyon döneminde dahi imzaladığı kontratlara uygun bir şekilde Avrupa’ya gaz aktarımını sürdürüyor.
Bu dönemde Avrupa ülkeleri sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) tedarikini artırma ve yeni boru hatları inşasını destekleme yoluyla ihtiyacını karşılamaya yönelik girişimlerde bulunuyor.
Akdeniz Ülkeleri Enerji Şirketleri Birliği Petrol ve Gaz Direktörü Sohbet Karbuz, Sputnik’e yaptığı değerlendirmede Avrupa’nın bir enerji krizi içinde bulunduğunu belirterek “Bu kriz Avrupa ekonomilerinde kalıcı izler bırakacaktır” yorumunda bulundu.
‘Rusya’dan gazı sıfırlamak önümüzdeki birkaç yıl içinde imkânsıza yakın bir durum olarak görülüyor’
Sohbet Karbuz, Avrupa’nın Rus doğalgazını ithalatını tamamen sıfırlamasının önümüzdeki birkaç yıl içinde imkânsız olduğunu vurguladı:
“AB, Rusya’dan ithal ettiği 155 milyar metreküp doğalgazın üçte ikisine karşılık gelen miktarı bu yılın sonuna kadar, tamamını da 2027 yılı sonunda kesmek istiyor. Bunlar çok iddialı hedefler. Birincisi bu kadar gazı hangi kaynaklardan nasıl telafi edecek, ikincisi ise mevcut uzun vadeli anlaşmaları nasıl sona erdirecek? Mevcut kontratları tek taraflı ihlal etmek tahkimin kapısını açacaktır. Bunu bir kenara koysak bile bu sene sonuna kadar 100 milyar metreküp civarında bir gazı başka kaynaklardan telafi etmek son derece zordur. AB planına göre bu sene sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ithalatının 50 milyar metreküp artırılması planlanıyor. Bu da üç nedenden ötürü son derece iddialı bir hedef. Birincisi LNG terminal kapasitesi ki burada önemli olan LNG ithalatının doğalgazın ihtiyaç duyulduğu ve Rus gazına en bağımlı olan ülkelere nasıl ileteceğidir. İkincisi, bu kadar LNG’nin nereden bulunacağıdır. Üçüncü konu ise alınan LNG’nin ağır maliyetine nasıl katlanılacağıdır. Uzun vadede şüphesiz Rusya’dan alınan gaz kademeli olarak azaltılabilir hatta sıfırlanabilir ama önümüzdeki birkaç yıl içinde bunu gerçekleştirebilmek imkânsıza yakın bir durum olarak görülüyor.”
‘Rusya güvenilir tedarikçi, Ukrayna ise güvenilir transit ülke olma izlenimini zedelememeye çalışıyor’
“Rusya bugüne kadar hiçbir müşterisine gaz akışını kesmedi” diye devam eden Karbuz, “2006 ve özellikle 2009 yılı başında Avrupa’ya gaz akışının 20 gün süreyle kesintiye uğramasının nedeni Rusya değil, Rusya ile Ukrayna arasında Ukrayna’nın aldığı gazın ödeme problemleri ve fiyatlar dahil bazı ticari ihtilaflardı. Ukrayna, Avrupa’ya gidecek gazı kendi iç piyasasına aktarıp kış şartlarında ihtiyacını karşılamak zorunda kalmasını neden göstererek Avrupa’ya gaz akışını kesmişti. Şimdi yaşanan krizde de benzer bir olay bekleniyordu. Olmadı. Şu anda Rusya güvenilir tedarikçi, Ukrayna ise güvenilir transit ülke olma izlenimini zedelememeye çalışıyor. Şimdiye kadar boru hatlarına yönelik herhangi bir kasti saldırı rapor edilmedi. Ben şahsen Rusya’nın gazı keseceğini tahmin etmiyorum. Ukrayna da bu işten para kazanıyor” dedi.
‘Belki de istenen; Rus petrol ve gaz üretim sektörünü öldürmek’
Rusya’nın Ukrayna’ya operasyonunun ardından doğalgaz kesintisinin aksine Avrupa’ya doğalgaz akışında artış yaşandığını vurgulayan Karbuz, şunları da ekledi:
“Ukrayna hattında bir ‘kaza’ yaşanır mı bilemeyiz ancak böyle bir durumda iki taraf da birbirini suçlayacaktır. Rusya doğalgazı politik silah olarak kullanıyor diyen Batılı ülkeler baktılar ki Rusya gazı kesmeyecek, bari biz Rus gazını almamak için formüller geliştirelim dediler ve ambargo ve yaptırımlara başvurdular. Tabii ki bu sadece doğalgaz için değil petrol ve kömür için de geçerli. Yani Avrupa kendi kendine ambargo uyguladı. Rusya’dan gaz akışının ciddi oranda kesilmesi demek üretilen gazın bir yere sevk edilmesini gerektirir. Rusya’nın yapacağı ilk iş depolarını ağzına kadar doldurmak olacaktır. Eğer üretilen petrol ve gazı depolayacak yer kalmazsa bu sefer Rusya mecburen gaz ve petrol sahalarında üretimi durdurmak zorunda kalacaktır. Rusya için en korkunç senaryo budur çünkü bir sahada üretimi durdurmak rezervuar yapısının ve dolayısıyla sahanın üretim yapısının bozulmasına neden olabilir. 2021 yılında Rusya’nın AB’ye sattığı gaz 155 milyar metreküptü. Bu miktarda üretimi durdurmak demek uzun vadede Rus gaz ve hatta petrol üretimin felç olmasına sebebiyet verebilir. Belki de istenen bu; Rus petrol ve gaz üretim sektörünü öldürmek.”
‘Amerikan LNG ihracatçılarıyla uzun vadeli anlaşma imzalayan Çin’li şirketler oldu’
Avrupa’nın içinde bulunduğu yeni kaynak arayışlarında ABD ve Katar’dan LNG ithalatı öne çıkıyor. Bu yöntemi “maliyet, kapasite, altyapı ve sürdürülebilirlik” açısından değerlendiren Sohbet Karbuz, görüşlerini şöyle anlattı:
“Avrupa’da yeni LNG kaynağı arayışı konusunda pek hareketlilik gözlenmiyor. LNG ithalatının artırılmasındaki sorun, Avrupalı alıcıların bahsi geçen alternatif tedarikçilerle uzun vadeli anlaşmalara henüz imza atmamış olmamalarıdır. Son 12 aydır özellikle Amerikan LNG ihracatçılarıyla uzun vadeli anlaşma imzalayan firmalar Avrupalı şirketler değil, Çin’li şirketler oldu. Yani kaynak arayışında Avrupalı şirketlerin pasif kaldığı gözlemleniyor. Dolayısıyla acaba öngörülen yıllık 50 milyar metreküplük ek gaz spot piyasadan mı alınacak sorusu ön plana çıkıyor. Eğer hedef spot piyasa ise bırakın maliyetini bir kenara, bu kadar spot LNG nasıl bulunacak? Çünkü 50 milyar metreküp LNG yaklaşık 500 spot LNG kargosu demektir. Yani dünyanın en büyük üçüncü LNG ithalatçısı olan Güney Kore’nin yıllık ithalatı kadar ek spot LNG kargosu temin etmek gerekir. Bu kadar spot kargo yok piyasada. Yani uzun vadeli kontratı olan ithalatçılarda bir anlaşma yaparak onların çekmediği kargoların Avrupa piyasasına yönlendirilmesi söz konusu olabilir. Bu da haliyle ihtiyaç fazlası olacak mı sorusunu ortaya çıkarmaktadır. Bunun cevabını şu an vermek mümkün değil.”
‘LNG sürdürülebilir bir politika değil’
Avrupa’da LNG sıvılaştırma kapasite konusunda bir hareketliliğin söz konusu olduğunu ifade eden Karbuz, “Mesela Almanya’da üç LNG sıvılaştırma tesisi yapma konusunda çalışmalar yapılıyor. Yunanistan’da da olumlu gelişmeler gözleniyor. Diğer bazı ülkelerde de planlar var ancak bu LNG ithalat tesislerinden gazı ihtiyaç duyulan talep merkezlerine iletme konusunda gereken altyapı çalışmaları yavaş kalıyor. Kısacası, kaynak arayışı konusunda şu anda izlenen spot piyasaya güvenme politikası fiyat konusu bir kenara bırakılsa bile sürdürülebilir bir politika değil” diye de ekledi.
‘LNG ithalatı alternatif kaynaklarda bel kemiği olacaktır’
Avrupa’nın doğalgaz için alternatif bir tedarik kaynağı arayışında Türkiye’nin transit ülke olduğu senaryolar da ele alınıyor. Bu kapsamda İsrail doğalgazı, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) doğalgazı ve Azerbaycan doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya aktarılması gündemde bulunuyor. Peki, bunlar Avrupa’nın ihtiyacını ne ölçüde karşılayabilir? Karbuz’un görüşleri şöyle:
“Her şeyden önce hiçbir alternatif tedarik kaynağının Rusya’dan ithal edilen 155 milyar metreküp doğalgazın yerini dolduramayacağını kabullenmek gerekir. Dolayısıyla Avrupa’nın asıl üzerinde durması gereken şey doğalgaz talebinin nasıl düşürüleceği ve doğalgazın nasıl ikame edilebileceği olacaktır. Azerbaycan’dan TANAP-TAP boru hatlarıyla Avrupa’ya giden gaz miktarı 10 milyar metreküp. TAP kapasitesi 10 milyar metreküpten 20 milyar metreküpe çıkarılsa bile, ki bu en az üç dört yıl alacaktır, ufak bir miktardır. Benzer şekilde Doğu Akdeniz’den de 10 milyar metreküp gazın Avrupa’ya iletilmesinden bahsediliyor. Bu da en iyimser olasılıkla üç-dört yıl alacaktır. Kuzey Irak gazı ise daha uzun vadeli bir alternatif kaynak olarak görülmektedir. Buna rağmen bahsedilen miktar yine 10 milyar metreküp civarı. Yani bu üç kaynaktan gelebilecek toplam miktar 30 milyar metreküp. Rusya’dan Avrupa’nın aldığı gazın en fazla yüzde 20’sine karşılık geliyor. Bir bu kadar gaz da Kuzey Afrika’dan orta vadede gelebilir. Her hâlükârda yine LNG ithalatı alternatif kaynaklarda bel kemiği olacaktır.”
‘İsrail gazı için karar verici sahanın operatörü olan ABD’li Chevron’dur’
İsrail doğalgazının Kıbrıs ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya aktarımı projesi, maliyet ve siyasi sorunlar da barındırıyor. Bu sorunlar gazın boru hattıyla taşınması durumunda Kuzey Kıbrıs’tan geçmesi ve Türkiye-İsrail ilişkilerinin geleceği siyasi sorunlar arasında bulunuyor.
“Öncelikle İsrail gazının hangi formda dış pazarlara satılacağına karar verilmesi gereklidir” diyen Karbuz, bu konuda şu değerlendirmelerde bulundu:
“Yani LNG mi yoksa boru hattıyla mı yoksa ikisinin karışımı hybrid bir mekanizma ile mi olacak bunun belirlenmesi gerekiyor. Burada karar verici merci hükümetler veya siyasiler değil, Leviathan sahasının ortakları ve özellikle bu sahanın operatörü olan ABD’li Chevron’dur. Siyasiler sadece yolu açar ama nihayetinde anlaşma alıcı ile satıcılar arasında olacaktır. Eğer Leviathan gazı Türkiye’ye bir boru hattı ile getirilecekse Kıbrıs sorunu sorun olmaktan çıkartılmak zorundadır. Aksi halde mevcut haliyle bu boru hattı projesinin önünde bir engel olarak duracaktır. Bu sorun bir şekilde aşılsa bile önemli olan Leviathan gazının ikinci fazında üretimin ne zaman başlayacağıdır. Bu konuda henüz bir yatırım kadarı yok çünkü öncelikle üretilen gazın nereye satılacağı konusunda bir anlaşma veya mutabakat yapılması gerekiyor. Ondan sonra finansman kaynakları aranır ve yatırım kararı verilir. Tüm bunlardan sonra üretimin başlama tarihi konusunda bir fikir sahibi olunabilir. Her hâlükârda bence 2025 yılından önce bir tarih vermek çok iddialı olur.”
‘Bu kriz Avrupa ekonomilerinde kalıcı izler bırakacaktır’
Tüm bu gelişmeler Avrupa’nın enerji arzı açısından büyük sorunlar teşkil ediyor. “Avrupa enerji piyasası şu anda zaten bir krizde” diyerek Avrupa’nın içinde olduğu durumu yorumlayan Sohbet Karbuz, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Bu krizde doğalgaz önemli bir rol oynamış olsa da tek neden olarak gösterilmesi doğru olmaz. Avrupa da kömür ve nükleerden çıkış politikaları sonucunda baz yük kavramı ortadan kaldırılarak yeşil mutabakat çerçevesinde rüzgar ve güneş ağırlıklı yenilenebilir enerji merkezli bir politikaya ağırlık verilmekteydi. Fransa’da derinleşen nükleer enerji sorunu yanında rüzgârın esmediği, güneşin ışıldamağı, yağmurun yağmadığı zamanlarda doğalgaza yüklenmek bir zorunluluk haline geldi. Ancak doğalgaz fiyatının aşırı pahalı seviyelere çıkması sonucunda elektrik üretiminde bırakın kömüre dönmeyi petrol ürünlerine bile dönüldüğünü gördük. Sonuç olarak elektrik fiyatlarında da tarihi zirveler yaşandı. Enerji maliyetleri kabul edilemeyecek seviyelere ulaştığı için birçok sanayi kuruluşunun faaliyetlerini durdurduğuna, birçoğunun da iflas ettiğine şahit olduk. Gıda enflasyonunun yanına enerji enflasyonu da eklenince ekonomilerin kırılganlaşmaya başladığına ve tüketiciyi koruma adına sübvansiyonların arttırıldığına tanık oluyoruz. Şu anda merak edilen konu bu krizin daha derinleşip derinleşmeyeceğidir. Eğer derinleşirse bu kriz Avrupa ekonomilerinde kalıcı izler bırakacaktır.”