Türk uzman: Donbass operasyonu ile Kıbrıs Harekatı arasında benzerlikler olduğunu söylemek mümkün
11:49 11.03.2022 (güncellendi: 12:55 11.03.2022)
© Sputnik / Selin UludağHasan Erel
© Sputnik / Selin Uludağ
Abone ol
Özel
Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un Donbass operasyonu ile Türkiye’nin 1974’teki Kıbrıs Barış Harekatı’nı benzetmesi Türk kamuoyunda büyük yer kapladı. Açıklamayı Sputnik’e değerlendiren Dış politika uzmanı-gazeteci Erel, “Her iki ülke de kendi soydaşlarını korumak için harekete geçti” yorumu yaptı.
Rusya’nın sınır güvenliğini sağlamak amacıyla Ukrayna’ya başlattığı askeri operasyon ikinci haftasını geride bıraktı. Rusya’nın Donetsk ve Lugansk'ın talebi üzerine Rus asıllı bölge halkını Ukraynalı neo-Nazilerden korumak adına harekete geçerek başlattığı operasyonun ilk günlerinde Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’dan çarpıcı bir açıklama gelmişti. Lavrov, 22 Şubat’ta Rus kanalında konuşarak, Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetlerini tanıma yönünde alınan kararda Kuzey Kıbrıs’ı örnek gösterdi. Rus bakan “Kıbrıs'a bakın. Kuzey’de ‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ tek taraflı olarak ilan edildi. BM Güvenlik Konseyi kararlarına uymayı reddediyor, ancak kimse Kuzey Kıbrıs temsilcilerinin diyaloğun bir parçası olma hakkını inkar etmiyor” ifadelerini kullanmıştı.
Lavrov’un Türkiye’nin 1974’te başlattığı Kıbrıs Barış Harekatı benzetmesi Türk medyasında da geniş yer buldu. Türk kamuoyunda memnuniyet uyandırırken Güney Kıbrıs’tan büyük tepki toplayan bu açıklamayı, Dış Politika Uzmanı ve Gazeteci Hasan Erel, Sputnik’e değerlendirdi. Erel, Rusya’nın Ukrayna operasyonu ve Türkiye’nin ‘Kıbrıs Barış Harekatı’nı bölgesel ve tarihsel şartlar altında değerlendirerek bundan sonra yaşanabilecek olası süreçleri anlattı.
‘Bu durumun Türkiye'nin de lehine olabileceği dile getirildi’
Yıllardır Yunanistan, Rusya ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin geleneksel Ortodoks yakınlığı ve kardeşliği çatısı altında yakın ilişkileri olduğuna vurgu yapan Erel, “Özellikle Rusya’nın Ukrayna harekatından sonra bu bölgelerde bir tepki doğdu. Burada en önemlisi de Lavrov’un, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni olduğu gibi söylemesiydi. ‘Sözde’ bir cumhuriyetten bahsetmeden sanki devlet olarak tanıyormuş gibi bir ifade kullanması kritik bir unsurdu. Bu Türkiye’de de yankı yaptı. Bazı kesimler bunun Türkiye'nin de lehine bir durum olabileceğini dile getirdiler. Yunan ve Rumlarsa buna çok büyük bir öfke duygular. Hatta o kadar büyük bir tepki doğdu ki Lavrov'a daha önce verilen nişanların iade edilmesini bile talep ettiler” dedi.
‘Ukrayna devleti, devletin içine sızmış NATO ve neo-nazi örgütleri, aynı Kıbrıs'taki EOKA üyelerinin Türklere yaptığı gibi ciddi katliamlar yapmışlar’
Erel, Lavrov’un açıklamasından sonra gündeme gelen konulardan bahsederek şu ifadeleri kullandı:
“Tartışılmaya başlanılanlar arasında ‘Acaba Türkiye'nin 1974’te yaptığı Kıbrıs Barış Harekatı ile Rusya'nın Ukrayna'ya düzenlediği özel harekat benzer miydi?’gibi sorular ortaya çıktı. Tarihsel açıdan baktığınız zaman benzerliklerin olduğunu görüyoruz. Yani Türkiye’de o zaman Batı topluluklarından çok büyük tepki almıştı. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve diğer Batılılar, Türkiye'ye çok sıkı ambargo uygulayarak Türkiye'yi işgalci ilan ettiler. Halbuki tamamen hukuki bir harekat yapmıştı. Çünkü 1963’ten beri Kıbrıs'ta Rumlar, İngilizlerin de desteğiyle Türklere çok ciddi katliamlar yapılıyordu. 1974’teki Kıbrıs barış harekatı sonrasında katledilmiş pek çok Türkün toplu mezarları ortaya çıkarıldı. Ukrayna'da da 2014’ten beri bu Donbass bölgesindeki Rus kökenli insanlara karşı bir saldırı var. Ukrayna devleti, devletin içine sızmış NATO ve neo-nazi örgütleri, aynı Kıbrıs'taki EOKA üyelerinin Türklere yaptığı gibi ciddi katliamlar yapmışlar. Avrupa ve Amerika basını vermiyor ama Rus basınına baktığımız zaman orada toplu mezarların ortaya çıktığını görüyoruz. Veriler, 13-14 bin insanın orada katledildiğini ortaya koyuyor.”
‘Rusya’nın yaptığı, operasyon bölgesindeki Rus asıllı ve Rusça konuşan Ukraynalıların hak ve hukukunu korumak için bir adım’
Sadece Türklere değil, Rumlara da barış ve huzur götürmek için bu harekatın düzenlendiğini söyleyerek Bülent Ecevit'in sözlerini hatırlatan Erel, “Gerçekten de 1974 ten sonra Kıbrıs'ta ciddi anlamda bir kan dökülmedi. Böylelikle savaş bitmiş oldu ve bir konsensüs ortaya çıktı. Her ne kadar sadece Türkiye tarafından tanınıyor olsa da şu anda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti var. Sonuçta Rusya'nın yaptığının da aslında operasyon bölgesindeki Rus asıllı ve Rusça konuşan Ukraynalıların hak ve hukukunu korumak için bir adım olduğu görülüyor. Rusya açısından bakıldığı zaman bu konuda Minsk-1 ve Minsk-2 adlarında anlaşmalar var. Bu anlaşmalara Kiev yönetimi de imza attı. Bu anlaşmalarda Türkiye'nin Kıbrıs'ta olduğu gibi Rusya da bir nevi garantör ülke konumundaydı. Fakat daha sonra 2014’ten beri bölgedeki Rus asıllı insanlara yönelik süren terör hareketleri ve saldırı olayları Minsk anlaşmalarını geçersizleştirdi” dedi.
‘Her iki ülke de kendi soydaşlarını korumak için harekete geçti’
Erel iki harekatı da amaçları çerçevesinde değerlendirerek, “Baktığınız zaman her şeyi birebir aynı olmasa da Rusya'nın Ukrayna harekatı ile Türkiye'nin Kıbrıs Barış Harekatı arasında benzerliklerin olduğunu söylemek mümkün. Her iki ülke de kendi soydaşlarını korumak için harekete geçti. En azından bunu güçlü bir argüman olarak ortaya koydular” dedi.
‘Belki Türkiye’nin KKTC’yi tanıtmak için eli güçlenecektir’
Erel, bundan sonra yaşanabilecek süreçleri değerlendirerek dikkat edilmesi gereken noktalara dair şu uyarılarda bulundu:
“Bu durum, Rusya ile Türkiye ve Rusya'nın Yunanistan ve Rum Kesimi ile ilişkilerinde belirleyici olacaktır. Belki Türkiye’nin KKTC’yi tanıtmak için eli güçlenecektir, Yunanlıların Rusya ile o geleneksel iyi ilişkileri bozulacaktır. Belki Türkiye'nin NATO üyeliği tartışmaya açılacaktır ki zaten epeydir tartışılıyor. Türkiye'nin çıkarları ve NATO'nun yayılmacılığı pek üst üste oturmuyor. Türkiye'nin kendi bölgesel menfaatleri, ticari ve ekonomik ilişkileri var. Montrö ve Lozan gibi Türkiye'nin tapu senedi olabilecek büyük anlaşmalara NATO’dan gelebilecek sorgulamalar söz konusu. O yüzden önümüzdeki zamanda ben küresel olarak jeopolitiğin çok ciddi ve hızlı bir şekilde değişeceğini düşünüyorum. Yunanistan'ın son zamanlarda Türkiye'ye karşı çok ciddi saldırgan ve provokatif adımları var. Mesela balıkçılarımıza ateş edildi ve bir balıkçı da Yunan sahil güvenliği tarafından yaralandı. Yani Türkiye'ye karşı Batı’dan tehditkar bir durum var. Amerika liderliğinde içinde Kıbrıs Rum Kesimi’nin de olduğu çeşitli koalisyonlar, ittifaklar kuruluyor. Burada Türkiye'nin çıkarları ile Batı'nın çıkarları uyuşmuyor. Belki Türkiye’nin çıkarları burada Rusya'nın çıkarları ile uyuşacak. Bugün Ankara'nın bu konuda çok akıllı, menfaate dayalı, bölge merkezli, olarak hareket etmesi gerektiğine inanıyorum.”