AK Partili Kurtulmuş: Türkiye bu bölgede güçlü ve büyük olmak zorunda
20:52 27.12.2021 (güncellendi: 23:26 27.12.2021)
© AAAK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş
© AA
Abone ol
AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, "Dünya ekonomilerinde büyük geri gidişler oldu. Türkiye'de 2020'de en az olumsuz etkilenen ülkelerden birisi. 2020'de Türkiye 1.8 büyüdü. Türkiye de bu bölgede güçlü ve büyük olmak zorunda ki, bu coğrafyada kuvvetli şekilde ayakta durabilsin" dedi.
AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Habertürk TV'de Mehmet Akif Ersoy'un 'Nedir Ne Değildir' özel yayınında sorularını yanıtladı.
Kurtulmuş, Türkiye'nin ekonomik model tercihiyle ilgili olarak şunları söyledi:
"Yapılmak istenen piyasanın kendi dengesi içinde seviyeye gelmesiydi. Öyle olmayınca ilave tedbirlerle; hatta radikal tedbirlerle ekonomiyi serbest kurallar içinde rahatlatacak, dolarizasyonu azaltıp, Türk Lirasına güvenini arttıracak önlemlerle çok şükür o yangın sönmüş oldu. Dolarizasyonu önlemek, TL'ye yapılan yatırımları özendirmek, Türkiye'de vatandaşlarımızın daha çok tasarruf yapabilecekleri bir imkan ortaya koymak. BES'lere verilen destek fevkalade önemlidir. Şirketlerimizin, özel şahısların birtakım enstrümanları kullanarak TL üzerinden yapmış olduğu yatırımla destekleniyor. Bu adım tutmuştur. İnşallah kalıcı olur, istikrar sağlanır. Kurdaki oynaklık Allah'ın izniyle ortadan kalkar."
Kurtulmuş’un açıklamalarından satır başları şu şekilde:
"Bir günde aşağı yukarı 13 küsurlardan 18'lere çıkması, ekonominin doğal seyrinde açıklanması mümkün değil. Birden yükselmiş oldu, dövizin serbest piyasa ekonomisinde dengelenmesinin gözlendi. Merkez Bankamızın ürettiği bir şey olmadığı için Dolar, serbest piyasada bir dengeye gelmesi beklendi. Öyle bir noktaya geldi ki, iş zıvanadan çıktı. Piyasayı hareketlendirecek, spekülatif atakların tesirinin ortadan kaldıracak açıklama sayın Cumhurbaşkanımız tarafından yapıldı ve dengelenmiş oldu. Pandemi öncesi döneminde dünya piyasalarındaki büyük rekabet koşulları, Türkiye'nin ekonomik güçler tarafından rekabet alanı olarak görülmesi, değerli materyallerin, endüstriyel materyallerin, doğalgazın, petrolün iki katı fiyata satılması gibi. 2020 yılında kabus gibi bir dönem geçti. Dünya ekonomilerinde büyük geri gidişler oldu. Türkiye'de 2020'de en az olumsuz etkilenen ülkelerden birisi. 2020'de Türkiye 1.8 büyüdü. Türkiye'de bu bölgede güçlü ve büyük olmak zorunda ki, bu coğrafyada kuvvetli şekilde ayakta durabilsin. Şu anda ihracatımız fevkalade önemlidir. Doğru istikamete yöneldiğimizin göstergeleridir. Birtakım spekülatif ataklarla, tabii mecrasında olmayan bir şekilde döviz aşırı yükselmişti. Tamamen laboratuvar şartlarında işleyen bir ekonomi dünyada hiç olmadı. Hiçbir ekonomi politikası siyasi kararlardan uzak değildir. Hesabı siyaset verir. Burada üretim, istihdam, yatırım, ihracat eksenli bir modele gitmesi Türkiye'nin, siyasi bir tercihtir, doğru istikamette yapılan bir tercihtir. Türkiye serbest pazar ekonomisi şartları içerisinde kalkınacak olan bir ülkedir. Asla demokrasiden kısıtlama yapılarak kalkınması düşünülemez. Türkiye'de ekonomik kalkınma Menderes, Özal dönemini alın, AK Partili 20 yılı alın, bütün kalkınma demokrasiyle eş zamanlıdır."
‘İnşallah kalıcı bir istikrar sağlanır’
Bazıları serbest düşüş gibi saçma sapan lafı gündeme getirdiler o günlerde. Orada yapılmak istenen piyasanın kendi dengesi içinde seviyeye gelmesiydi. Öyle olmayınca ilave tedbirlerle; hatta radikal tedbirlerle ekonomiyi serbest kurallar içinde rahatlatacak, dolarizasyonu azaltıp, Türk Lirası'na güvenini arttıracak önlemlerle çok şükür o yangın sönmüş oldu. Dolarizasyonu önlemek, TL'ye yapılan yatırımları özendirmek, Türkiye'de vatandaşlarımızın daha çok tasarruf yapabilecekleri bir imkan ortaya koymak. BES'lere verilen destek fevkalade önemlidir. Şirketlerimizin, özel şahısların birtakım enstrümanları kullanarak TL üzerinden yapmış olduğu yatırımla destekleniyor. Bu adım tutmuştur. İnşallah kalıcı olur, istikrar sağlanır. Kurdaki oynaklık Allah'ın izniyle ortadan kalkar.
AK Partili Kurtulmuş: Türkiye, serbest pazar ekonomisi şartları içerisinde kalkınacak olan bir ülkedir. Asla demokrasiden kısıtlama yapılarak kalkınması düşünülemez https://t.co/Pu4pMSu54D pic.twitter.com/hudSqeDJTp
— Sputnik Türkiye (@sputnik_TR) December 27, 2021
‘Çok şükür geriye gelmesini gördük’
Maalesef politik söylem olarak ortaya konulmuş, atılan adım hakkında vatandaşlarımızın, geniş muhafazakar kitleler üzerine uydurulmuş bir sözdür. Örtülü veya açık faizle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Vatandaşlarımızın yatırımlarının korunmasıyla ilgili bir devlet garantisidir. Bu tür ekonomik krizlerde, dalgalanmalarda korkmanız gereken şey o andaki ülke ekonomisinin yapısal durumudur. Yapısal duruma baktığınızda 2021'de yüzde 10 büyüme, 221 milyar dolar ihracat, tarım dışı istihdam seviyesi ortada, fabrikalarınız harıl harıl çalışıyor, yüksek teknoloji alanında fevkalade üretim yapılıyor. Böyle bir yapı olmasaydı sadece kur üzerindeki oynaklıkların Türk ekonomisinde ağır, kalıcı neticeleri olabilirdi. Neredeyse artık şehirlerimize organize sanayi bölgeleri yetmiyor. Ekonomik yapısı sağlam bir Türkiye söz konusuydu, maalesef döviz kurları üzerinden tabii olmayan bir seyir söz konusuydu. Bunun geri döndürüleceğine elbette inanıyorduk. Kaygıyla elbette izliyorduk; ama çok şükür bunun geriye doğru gelmesini gördük.
‘Yüksek fiyatlarda her türlü denetim yapılacak’
Fiyatlar yukarıya doğru çıktığı için mesela asgari ücrette tarihi bir açıklama yaptı Türkiye. Şimdi inşallah memurlarımızla ilgili gerekli düzenlemeler yapılacaktır. İşçimizi nasıl enflasyona ezdirmediysek, memurumuz ve emekliler için aynı tedbirler alınacak. Herkes rahat olsun. Vatandaşımızın alım gücünü azaltmayacak ilave tedbir alınacaktır. Ticaretin içerisindeki sivil toplum kuruluşları da işin başından itibaren füze gibi fiyatları yukarıya çekenlerin fiyatları geriye alma noktasındaki davetleri var. Bu seferberlik halinde yapılacak bir şeydir. Birtakım denetimler sonucu değil, kuruluşlarımızın bu fiyatlarla ilgili milletin beklentilerine kulak vermesi lazım. Milletin alım gücünün azalmaması için Türkiye'de doğalgaz faturasının dörtte üçünü, elektrik faturasının yarısını devlet ödüyor. Bu olağanüstü bir destektir. Şimdi bir çalışma daha yapılıyor. Doğalgazın evlerin cinsine göre, gecekondudaki doğalgazdan alınacak fiyatla çok lüks malikanede yaşayan vatandaşlarımızdan alınacak ücretlerin farklı olması için çalışma yapılıyor. Herkesin denetleyecek yeri gönlüdür, zihnidir. Devlet burada her türlü denetimi yapacaktır.
‘Nihayet döviz hak ettiği yere gelecektir’
Bazı bilgilerle piyasaların yanlış yönlendirmesini temin etmek, bu şekilde bazı vatandaş ve şirketlerin zarar etmesinin önünü açtığı için BDDK bazı kişilerin cezalandırılmasını istiyor. Biz neredeyse dakika dakika takip ettik, yüreğimiz ağzımızda takip ettik. Bazıların 'oh ne güzel döviz yukarı çıkıyor' diye sevinmelerini anlamak mümkün değil. Herkesin bu anlamda vatandaşa yardımcı olması lazımdı. Bazıları yalan yanlış bilgilerle piyasayı yönlendirme içerisinde oldular, bazıları sevinç çığlıkları attı. Bunların içinde siyasiler, gazeteciler vardı. Aynı şekilde dövizin aşağı indiği dönemde 'teşekkür ederiz, iyi bir adım attınız' sözünü beklemek milletin hakkıydı. Bu tedbirler açıktır. Dolarizasyonun önlenmesi, TL'nin değerinin arttırılması, teknolojiyi teşvik eden bir sürü uygulamanın arttırılmasıyla Türkiye'nin ayakları üstünde duran, üreten, ihracat yapan ve dünyada rekabet bir ülke haline gelmesinin önemli bir ivme kazanacağını düşünüyorum. Önce yatay seyir olacak ve nihayetinde döviz de hak ettiği yere gelecektir.
'Türkiye bundan sonra inşallah rotasına oturmuştur'
Millet kızıyordu ama 'Bunu düzeltecekse sayın Tayyip Erdoğan ve siz düzelteceksiniz' diyordu o günlerde. Bu kararlar son derece önemli ve radikal kararlardır. Bu büyük bir türbülansın başlangıcıydı, aşmak kolay değildi. Cesur birkaç adımla aşılmış olmasına vatandaşın prim vereceğini düşünüyorum. Türkiye bundan sonra inşallah rotasına oturmuştur, bu tablonun kalıcı olmasını temenni ediyoruz, öyle olacağına inanıyoruz.
'Büyükşehir belediye başkanı ya da büyükşehir belediye başkanlığına açılmış soruşturma sözkonusu değil'
Burada büyükşehir belediye başkanı ya da büyükşehir belediye başkanlığına açılmış soruşturma sözkonusu değil. Büyükşehirde çalışan terör örgütleriyle irtibatlı, iltisaklı olduğu iddiasıyla bazı isimler tespit edilmiştir, tahkikat yapılacaktır. Bu belediye başkanın şahsıyla ilgili bir mesele değildir. Burada çalışan vatandaşlarımızın devlete sadakat prensibiyle çalışması bütün demokratik devletlerde aranan bir koşuldur. Ben hem kamuda çalışacağım ama rejimi değiştirmeye çalışacağım terör yapılarıyla iltisaklı olacağım, bunu hiçbir devlet kabul etmez. Burada çalışanlar içerisinde terörle ilgili isimler varsa ortaya çıkarmak hükümetin vazifesidir tabii ki. Bunu bir teftiş mekanizmasını kullanarak, tek tek her bir dosya ile ilgili incelemelerle karara varacak. Tekraren söylüyorum bu İBB Başkanı'yla ilgili bir mesele değildir.
"İBB BÜTÜN BİLGİ VE BELGELERİ VERMELİDİR"
Bu mevzubahis olan kişilerin tamamı yeni dönemde belediyeye alınmış kişiler. Bu kişilerle ilgili belediye yönetimi, belediye şirket yönetiminin bilgisi dahili ve tasarrufuyla alındığı görülüyor. Şu söylenemez; bu adam belediyenin kuruluşunda çalışıyor, bunu örtelim, böyle yapamayız. Türkiye terörle mücadele ediyorsa dağda, şehirde ve aynı şekilde kamu kurum ve kuruluşlarda da bu mücadeleyi yapar. TSK'da, Emniyet'te bazı FETÖ artıklarıyla ilgili soruşturmalar yürütülüyor, kimse 'nereden çıktı bu soruşturma' demiyor. Mücadeleyi sürekli yaparsınız. Aynı mantıkla devam edersek TSK'nın içerisinde bazı FETÖ'cülere karşı operasyon yapılması hükümetin TSK'ya karşı tavrını mı ortaya koyar. Hayır, terörle mücadelede bir süreklilik vardır. Milli Eğitim Bakanlığı'nda operasyon yapılırsa bakanlığı mı suçluyoruz? Bunlar ayıklamanın devletin bir gereğidir. Burada terör örgütlerine karşı mücadelenin doğal bir mücadelesi olarak bunu görmek lazım, İBB samimi ise bu noktada Bakanlık teftişlerine yardımcı olmaları gerekir, gereken bilgi ve belgeleri takdim etmek gerekir. Mesele budur.
"MESELEMİZ GÖNÜLLERDEN DÜŞMEMEYİ BAŞARMAK"
Seçim 2023 Haziran ayında yapılacaktır. Türkiye bunda sonra sık sık erken seçimler yapmasın, yeri ve zamanı bilinen vakitte o seçimleri yapabilelim. Türkiye bir istikrar rejimine kavuşsun isteriz. Geçen seçimde samimiyet, tevazu ve gayretle demiştik. İhtiyaçlara binaen çalışıldı. Toplumdan gelen eleştiriler gelince bunların üstüne gidildi, Cumhurbaşkanımız da 'aman bunlara dikkat edin' diye uyarmıştı. Bizim en büyük başarımız gönüllere girebilmek. Hemen hemen her kesimin, AK Parti'ye oy vermese bile gönüllerinin kazanılmış olmaları. 2023'deki kilit mesele, milletimizin gönlünden düşmemeyi başarabilmektir. Daha fazla gayretle çalışma, daha fazla mütevazı olmayı gerektiren bir süreçtir. İnsanların gönlünden düşmeyin manasında söylenmiş sözlerdir. Nihayetinde bizim siyasetimizdeki en büyük başarımız bire bir insanların içinde olabilmektir. Diğer partiler de AK Parti'nin çalışma yöntemlerini benimseyerek mesafe almaya çalışıyorlar.
"CUMHURBAŞKANIMIZIN UYARISI ZAAFA DÜŞÜLMESİN DİYEDİR"
Çok sayıda yeni üyeler yapılıyor. Çarşıda, pazardayız. Gittiğimiz her ilde arkadaşlarımıza soruyoruz. İlin büyüklüğüne göre yapılan üyeleri söylüyorlar. AK Parti'nin yeni üyeleri artıyor. Kadın kollarımız tek tek dolaşıyor. Bu bizim siyasi geleneğe kazandırmış bir şeydir, fakir sofrasına diz kırıp, tarhanasına kaşık sallamak hakikaten önemlidir. Hakem de hakim de millettir. AK Parti'nin milletvekilleri, genel merkez yöneticileri, teşkilat, kadın, gençlik kolları herkes sahada büyük bir gayret içerisinde çalışmalarını sürdürüyor. Arkadaşlarımızın tamamı halkla irtibatını sürdürmeye gayret ediyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın buradaki uyarılar bir zaafiyete düşülmesin diye yapılan uyarılardır.
"İSTİŞARELER HATALARI DÜZELTMEK İÇİN FIRSATTIR"
AK Parti düzenli olarak, pandemi sırasında biraz gevşedi ama sonuçta senede 2 kere bütün milletvekillerini toplayıp kamp yapan bir partidir. Belli aralıklarla belediye başktanlarını toplayıp istişare eden partidir. Durum tespitini yaptığımız için bugüne kadar gelindi. Hatalar, aksaklıklar, yanlışlıklar vardır, bunları düzeltebilmek için bu istişareleri fırsat olarak görüyoruz. Hatalardan, kusurlardan arınabilmenin yolu karşılıklı istişarelerdir. Tembihatın yapıldığı, hangi noktadayız gözden geçirildiği değerli toplantılardır bunlar. İnşallah sahaya da yansıyacaktır.
"ŞEYTANI CENNETTEN KOVDURAN KİBİR DUYGUSUDUR"
İktidar yıpratıcıdır diye bir şey vardır. Allah korusun onun için bu kibir meselesi üzerinde Cumhurbaşkanımız hassas bir şekilde üstünde duruyor. Şeytanı cennetten kovduran duygu kibirdir. Bir siyasetçinin hiç yapmayacağı şey kibirli olmasıdır. Bizim toplumumuz çok kibirli dolaşanlara 'Böbürlenme padişahım senden büyük Allah var' diye uyarı yapar. Cumhurbaşkanımızın bazı rehavetlere kapılınmaması için yaptığı uyarıdır bunlar.
"EN TEMEL OLAN LİYAKAT, EHLİYET VE MİLLETE SADAKATTIR"
Liyakat ve ehliyet meselesi, bir kamu düzeninin en temel meselelerinden birisidir. Liyakatten ziyade bizim yanımızda olsun, yakınımızda olsun diye yapılan tercihlerin devletin içine sızan FETÖ'cüler vasıtasıyla görülmüştür. En temel şeyimiz kamu yönetiminde ehliyet, liyakat ve millete sadakat olmalıdır. KPSS ile söylenen şeylerin önemli kısmı, genelde KPSS sınavına göre sıralama yapılıyor, mülakatların tamamında sınavda hangi notu almışsa o dengeleme yapılıyor. Burada aksi bir şeyle karşılaşanlar varsa müracaatlarını yapabilirler.
"BİZE KIZANLAR BİLE 'DÜZELTİRSE ERDOĞAN DÜZELTİR' DEMİŞTİ"
Türkiye'de bütün anketlerde AK Parti birinci partidir. Sürekli alanımızı genişleterek, her bir +1'lerimizi çoğaltarak, AK Parti'nin 2023'te Cumhurbaşkanımızın rahatlıkla seçileceğine inanıyorum. Parti teşkilatlarımızın çalışmalarını alabildiğince güçlü bir şekilde yerine getirmeye çalışıyor.Şu anda bütün anketlerin ortak hususlarından birisi de rakamları değişmek suretiyle ciddi bir kararsız seçmen kitlesini görüyoruz, bunu AK Parti karşıtı olarak düşünmemek gerektiğine inanıyorum. Kızıyor, böyle olmaz diyor, milletvekiline, belediye başkanına kızıyor, hele hele dövizin alıp başını gittiği günlerde atmosferi düşünün, kızıyor. Sonuçta 'Düzeltirse Tayyip Erdoğan, AK Parti düzeltir' diye düşünüyor.
"ALLAH'IN İZNİYLE SAYIN ERDOĞAN SEÇİMDEN ZAFERLE ÇIKACAK"
Karşı taraftaki ittifakın adayı kim? Orada çok bilinmeyenli bir denklem var. Karşı tarafın kimi aday göstereceği bizi ilgilendirmez. Karşı tarafın zorluğunu anlatmak bakımından söylüyorum. Bizim adayımız belli. Allah'ın izniyle sayın Erdoğan seçimden zaferle çıkacak. Her gün erken seçim diyorsunuz, hem sandık ilan edildikten sonra adayımızı açıklarız diyorsunuz, bu ne yaman çelişkidir.İ ki tane açık, bir tane gizli müttefik var. Bunların arasında Türkiye'nin temel meselelerine bakışta fevkalade derin ayrılığı var. Bunların tek ortak noktası AK Parti ve Tayyip Erdoğan karşıtlığıdır. Demokraside hakem de hakim de millettir.Millet anayasa değişikliğinde oy verdi ve ben Cumhurbaşkanlığı sistemini istiyorum dedi. Bunu değiştirmenin yolu kapalı kapalı ardılar pazarlıkta değil, önce seçimi kazanacaksınız, parlamentoda yeterli sayıyı bulup, milletin önüne getireceksiniz.
"KARŞI TARAFIN ADAYINI SÖYLEMEK BİZE DÜŞMEZ"
Biz nasıl Cumhurbaşkanlığı sistemini milletle konuştuysak, siz de lütfen milletin önünde bunları anlatın. Şu andaki 2023 sistemi Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemine göre yapılacak. Sanki Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi Türkiye'nin şu andaki anayasal sistemi değilmiş gibi konuşmanın büyük haksızlık olduğu kanaatindeyim. Karşı taraftaki ittifakın nasıl bir aday belirleyeceğini söylemek bize düşmez. Türkiye'nin ikinci partisi olan CHP Genel Başkanı'nın aday olması en doğal hakkıdır. İttifak içinde değerlendireceğini söylüyor. Esas zorluğun burada olduğunu düşünüyorum. Aday tespit etmek son derece zorlaşmıştır. Kenardan zaman zaman ayar veren HDP'nin varlığı, bizi yok sayarak devam edemezsiniz sözleri aday tespitini daha da zorlaştırmaktadır. Şahsi fikrimi söyleyeyim; siyasi tabanı, parti gücü olmayan, kitleye malolmamış, bürokrat kökenli, eski bir siyasal kökenden gelen isim üzerinde durabilirler.
"CUMHUR İTTİFAKI MASADA DEĞİL 15 TEMMUZ GECESİ KURULDU"
Bizim gittiğimiz yol belli, stratejimiz belli, milletimizle yolumuza devam edeceğiz. Görebildiğim kadarıyla çok zor bir denklem bu. Diğer bileşenlerin de belirleyeceği bir süreç olacaktır. Allah kolaylık versin. Bizim en önemli rahatlığımız Cumhur İttifakı masa başında kurulmadı. 15 Temmuz gecesinde millet tarafından meydanlarda kuruldu. Karşı taraftaki ittifak müzakere masasında çalışıldı. Aslolan milletin ittifakıdır.
Meselenin iki tarafı var. Türkiye dışarıdan yönetilecek bir hukuk sistemine sahip değildir. AB bu davaları biraz da Türkiye'ye karşı politik baskı aracı olarak kullanıyor. Bunun doğru olmadığını ifade etmek isterim. Bu şahıslarla ilgili davaların bir an evvel yargıçlar tarafından sonlandırılması doğru olan bir karardır. Bu konu bir şekilde gündemden çıkmalıdır. Biz bağımsız yargıya güveniyoruz, bizim aleyhimize karar verse bile, bu dava için söylemiyorum, yargının bağımsızlığını gözetmeliyiz. Bu anlamda yargının üzerine düşen bir an evvel adil karar vermesi ve kendi üzerine düşeni yerine getirmesidir. Hangi aşamada bilmiyorum ama bir an evvel bu işi bitirmesinin doğru olduğu kanaatindeyim.
Bizim Türkiye olarak en büyük avantajımız bu bölgede oynanan oyunun farkındayız. BAE, Suriye, Mısır, Suudi Arabistan'ın halkları ile Türkiye olarak hiçbir problemimiz olmadı. Zaman zaman bu ve benzeri ülkelerde çıkan sorunların hiçbirisinin kaynağı Türkiye değildir. Buna Yunanistan ve Ermenistan meselesini ekleyebilirsiniz. Böl, parçala, yönet, bu coğrafyada oynanan oyundur. ABD'nin Irak'ı işgaliyle başlayan süreç tamamen böyledir. İmkanlar, şartlar ve hepsinin üzerindeki çerçeve milli menfaatlerdir. Biz bölge halkları ile işbirliği kardeşliğin daha fazla arttırılmasından yana, emperyalistlerin ise dağılmasından yanadır. Zaman zaman aramızda gerginlikler oluyor. Bunların hiçbirinin sebebi Türkiye değildir. Biz hiçbir ülkeyle gerilimler zamanında müzakereler masasından kalkmadık. Müzakere, karşılıklı rıza ile sorunların böyle çözülebileceğine inandık. Türkiye'nin menfaatleri sözkonusu olduğunda büyük güçlerle bile gerilimi göze aldık.
Devletler arasındaki ilişkilerin yeniden tamir için müzakare masasına değer veriyoruz. Bölgedeki geçtiğimiz 20 yıllık süreçte yaşadığımız kavganın, kaosların, krizlerin hangi bölge ülkesine zerre miskal faydası olmuştur? Biz sorunlarımız varsa, halklar arasında olmadığına göre, ülkeler arasında varsa müzakere ile ortadan kaldırmak en akılcı yol değil midir? Suriye'de bir anda karşımıza 80 bin militanı olan DEAŞ'ı boşuna koymadılar, PYD'yi silahlandırıp, hatta bakan yardımcısı düzeyinde sözde generalleri ağırlamadılar mı? Bunun sebebi, Türkiye ile Suriye arasına kalıcı düşmanlığı koymak. Biz oyunu biliyoruz, bozmak irademiz olsa bile tek başımıza gücümüz yetmez. Orada sınır ötesi operasyonları yaparak PYD/YPG'yi, DEAŞ'ı bölge halklarına zarar veremez hale getirdik.
‘Biz Mısır'ı, Suriye'yi şu yönetecek diye bir şey söylemiyoruz’
Mısır demokrasisinin emekli safhasında birileri darbe yaptı ve demokrasi ortadan kalktı. Çok farklı görüşler, siyasi gruplar olabilir. Darbe en fazla o milletin halkına zarar verir. Onun için içimiz kan ağlıyor. Baştaki yönetim her türlü çabayı ortaya koysun, Türkiye olarak bunu isteriz. Türkiye, Suriye'de evlerinden edilmiş, hayatlardan koparılmış insanlara ev sahipliği yaptı. Suriye'den söz gelecekse Türkiye'ye teşekkür etmesi gerekir. Biz Mısır'ı, Suriye'yi şu yönetecek asla demiyoruz. Bütün herkesin temsil edildiği, katılımcı, kuşatıcı demokrasi oradaki halkların lehinedir. Biz bütün tecrübemizi paylaşmaya hazırız.
Mısır Arap dünyasının, en büyük üç dört ülkesinden birisidir. Bırakın, hazır önü açılmış. Millet demokrasi tecrübesini gerçekleştirmeye çalışıyor. Uluslararası camianın en büyük desteği demokrasi cephesini güçlendirmesidir. Biz en kriz olduğu anda bile masada olmayı tercih ettik. Bu dönemde diplomasinin biraz daha ağırlıklı olacağı görülüyor. Dünya barışının kapısı Ortadoğu, kilidi ise Filistin meselesidir. Suriye'nin toprakları olan Golan tepelerine iki katı yerleşimci getireceğim diyorsunuz. Sürekli işgal etmek, oralara yerleşimciler getirmek. İsrail, Ortadoğu'da barış istiyorsa, daha fazla illegal yerleşimciler getirmek değil, o bölgenin halklarını koruyarak iki devletli çözümdür.
Biz dış politikayı ilkeler çerçevesinde gerçekleştiriyoruz. Arkasında kim durursa dursun, geçmişte orada yeni Ortadoğu'nun planları yapıldı, onun olmayacağı görülüyor. Tek başına İsrail, arkamda falanca var dediği herşey İsrail'in başına derde sokmuştur. Kalıcı çözüm istiyorlar maksimalist isteklerinden vazgeçmeleri lazım. Biz Türkiye olarak dünyadaki bütün ülkeler bizim kadar egemen ve bizim kadar eşittir. Burada tavsiyemiz, yayılmacı, agresif ve başkalarını adam saymayan bu tavırlarından vazgeçmeleri lazımdır.
‘Taliban herkesi kuşatacak adımlar atmalıdır’
ABD'nin apar topar Afganistan'dan çekilmesini dünya tarihi için önemli kırılma noktalarından birisi olarak görüyorum. Afganistan uzun süre Rusların işgalinde kaldı, arkasından 20 küsuryıl Amerika'nın işgali altında kaldı. Taliban'a silah vereceğinize o parayı eğitim ve sağlık hizmetlerine harcasaydınız. Emperyalizmin ülke halklarının durumunun iyileşmesine hiçbir katkısı yoktur. Burada Amerika'nın çıkmasıyla birlikte emperyalizm bir kez daha gerilemiştir. Bundan sonra sorumlluk Taliban'ın üstündedir. Toplumun bütün farklı kesimlerini kuşatacak bir rejim kurması lazımdır. İnsan hak ve onuruna saygılı bir Afganistan'ı geliştirmeleri lazımdır. Afganistan bütün Orta Asya ülkelerine ilham kaynağı olabilir. Taliban'ın kendisini ispat edecek ve kapsayıcılığı ortaya koyacak adımlar atması lazımdır.