Türkiye'nin gölleri alarm veriyor: 'Korumazsak kuraklık kaçınılmaz'
© Sputnik / Sertac KayarBitki Biyologu Prof. Dr. Selçuk Ertekin ayrıca "Sanayi tüketiminin suya olan ihtiyacı, kentsel su tüketimi tarımsal su tüketimi ve çevre için kullanılan su tüketimi gittikçe artmakta. Bunun sonucu olarak da kullanılan yer altı suları azalmakta ve bu azalmanın sonucu olarak da büyük kuraklıklar yaşanabilmektedir. Bu geçmişte de olmuştur ama son 50-100 yıl öncesi ile değerlendirdiğimizde büyük bir su sıkıntısı olduğunu, kuraklık olduğunu görüyoruz. Özellikle Anadolu yarımadasında sık sık bazı göllerin kuruduğunu görüyoruz. Van gölünün 1-2 km çekildiğini görüyoruz” ifadelerini de kullandı.
© Sputnik / Sertac Kayar
Abone ol
Türkiye'nin doğal gölleri her geçen gün kuraklıkla olan savaşı kaybediyor. Su Politikaları Derneği'nin hazırladığı rapora göre göllerin yüzde 60'ı kurudu. Dr. Erol Kesici, 70'e yakın sulak alanın tamamen yok olduğunu ve acil önlem alınması gerektiğini söyledi.
Su Politikaları Derneği geçen hafta Türkiye’deki göllerde yaşanan kuraklığın boyutunu gözler önüne seren bir rapor yayınladı.
72 sayfalık raporda verilen bilgilere göre Türkiye'de bulunan 300'e yakın gölün yüzde 60'ı kurudu.
'Doğal Göllerimizin ve Sulak Alanlarımızın Durumu ve Acil Önlem İhtiyacı' başlıklı raporda Türkiye’nin bir zamanlar beşinci büyük tatlı su gölü olan Akşehir Gölü'nün tamamen kuruduğu ve Beyşehir Gölü’nün su seviyesinin 26 metreden 6 metreye, Eğirdir Gölü 14 metreden 5 metreye düştüğü belirtildi.
Raporda kuraklık tehlikesinde gelinen nokta, bazı göllerin yıllara göre geçirdikleri değişim gösterilerek anlatıldı. Buna göre bu göllerden biri de özellikle 2009 yılından bu yana bilim insanlarının dikkat çektiği Karataş Gölü. Göller Yöresi'nin önemli sulak alanlarından biri olan Karataş Gölü, o yıllarda uzmanların ‘gölü tamamen kaybedebiliriz’ uyarılarına rağmen bugün gelinen noktada tamamen kurudu.
Burdur Gölü, Akşehir Gölü, Eber Gölü, Acıgöl’de kuruyan, kuraklıkla savaşan göllerden sadece birkaçı… Peki, Türkiye genelinde kuraklık ne boyutta? Türkiye’nin göllerini kurtarmak için alınması gereken önlemler neler?
Raporda kuraklık tehlikesinde gelinen nokta, bazı göllerin yıllara göre geçirdikleri değişim gösterilerek anlatıldı. Buna göre bu göllerden biri de özellikle 2009 yılından bu yana bilim insanlarının dikkat çektiği Karataş Gölü. Göller Yöresi'nin önemli sulak alanlarından biri olan Karataş Gölü, o yıllarda uzmanların ‘gölü tamamen kaybedebiliriz’ uyarılarına rağmen bugün gelinen noktada tamamen kurudu.
Burdur Gölü, Akşehir Gölü, Eber Gölü, Acıgöl’de kuruyan, kuraklıkla savaşan göllerden sadece birkaçı… Peki, Türkiye genelinde kuraklık ne boyutta? Türkiye’nin göllerini kurtarmak için alınması gereken önlemler neler?
Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) Bilim Danışmanı Dr. Erol Kesici, Türkiye'deki kuraklığın boyutuyla ilgili NTV'den Ayşe Çınar'a konuştu.
Türkiye'de kuraklığın çok ciddi bir seviyeye ulaştığını belirten Erol Kesici, son 60 yılda sulak alanların 70'ten fazlasının tamamen kuruduğunu söyledi.
Kesici, "Bizim ülkemizde en büyük kurumanın görüldüğü alanlar Akdeniz bölgesi, Ege bölgesi, Marmara bölgesi, İç Anadolu bölgesinde çok şiddetli kuraklığı görmekteyiz. Bundan Güneydoğu Anadolu bölgesi de etkilenmekte. Şu an bundan en az etkilenen Doğu Anadolu bölgesi ve Doğu Karadeniz dediğimiz kısımlar" bilgisini verdi.
Türkiye'de kuraklığın çok ciddi bir seviyeye ulaştığını belirten Erol Kesici, son 60 yılda sulak alanların 70'ten fazlasının tamamen kuruduğunu söyledi.
Kesici, "Bizim ülkemizde en büyük kurumanın görüldüğü alanlar Akdeniz bölgesi, Ege bölgesi, Marmara bölgesi, İç Anadolu bölgesinde çok şiddetli kuraklığı görmekteyiz. Bundan Güneydoğu Anadolu bölgesi de etkilenmekte. Şu an bundan en az etkilenen Doğu Anadolu bölgesi ve Doğu Karadeniz dediğimiz kısımlar" bilgisini verdi.
En büyük iki sorun: Kirlilik ve tarım
Kayıtlara göre doğal göllerde çok ciddi bir su kaybı yaşandığını vurgulayan Kesici, "70'e yakın doğal sulak alanımızın kurumasının yanı sıra bizim en büyük içme suyu kaynağımız olan örneğin Eğirdir Gölü, Beyşehir Gölü gibi tatlı su kaynaklarımızda su kapasitesi yüzde 70'in çok altına düşmüş durumda. Beyşehir Gölü'nün önceki yıllarda ortalaması 25 metreyken, 3-4 metreye kadar düştü. Yine Türkiye'nin en büyük doğal gölü olan Eğirdir Gölü'nün 16 metre olan ortalaması da 3-4 metre civarında" dedi.
Kesici, bu denli şiddetli kuraklığa neden olan en büyük iki sorunun kirlilik ve tarımda halen kullanılmaya devam eden sulama sistemleri olduğunu ifade etti.
Kesici, bu denli şiddetli kuraklığa neden olan en büyük iki sorunun kirlilik ve tarımda halen kullanılmaya devam eden sulama sistemleri olduğunu ifade etti.
'Kuraklığı en şiddetli yaşayan ülkeyiz'
Su kaybına neden olan sorunları sıralayan Kesici şunları kaydetti:
"Özellikle tatlı su kaynakları hızlı bir şekilde kirleniyor. Aşırı şekilde kirlenen su kaynakları da aynı hızda kuruuot. Göllerimizin su seviyesi azaldıkça buharlaşma da giderek artıyor. Bu şekilde de çok fazla su kaybı yaşanıyor.
Türkiye ile aynı coğrafik enlemde olan ülkeler arasında şiddetli kuraklığı en çok, en yoğun yaşayan birinci ülke. Bunun nedeni tarımda kullanılan sulama sistemleri. Ne yazık ki bu sulama sistemlerinin kullanımı yüzde 80. Yanlış tarım politikları bunun birinci nedeni. İç Anadolu bölgesi, kurak iklim kuşağında. Ama biz burada eskiden buğday yetiştirirken, buradaki insanları sulu tarıma teşvik ettik.
Bu şekilde oradaki göllerin neredeyse hepsi kurudu. Kuruyan göllerin yeniden geri gelmesi söz konusu değil. Akşehir gölü kuruyalı 13 sene oldu. Bugün Akşehir Gölü diye bir yerden bahsetmek söz konusu bile değil. Bugün orada artık göle ulaşamıyorsunuz"
Ayrıca kuraklıkla birlikte göllerde canlı çeşitliliğinin de yok olmaya başladığını söyleyen Kesici, "Göllerin temiz ve verimli olabilmesi için, biyoçeşitliliğinde korunabilmesi lazım. Ancak ne yazık ki şu an göllerimizde balık ve diğer su canlıların çeşitliliği de azaldı. Birçoğu istilacı türler nedeniyle yok oldu. Göllerin yaşamları sona erdi. Artık bana göre Türkiye'de doğal göl diye bir şey kalmadı" değerlendirmesinde bulundu.
"Özellikle tatlı su kaynakları hızlı bir şekilde kirleniyor. Aşırı şekilde kirlenen su kaynakları da aynı hızda kuruuot. Göllerimizin su seviyesi azaldıkça buharlaşma da giderek artıyor. Bu şekilde de çok fazla su kaybı yaşanıyor.
Türkiye ile aynı coğrafik enlemde olan ülkeler arasında şiddetli kuraklığı en çok, en yoğun yaşayan birinci ülke. Bunun nedeni tarımda kullanılan sulama sistemleri. Ne yazık ki bu sulama sistemlerinin kullanımı yüzde 80. Yanlış tarım politikları bunun birinci nedeni. İç Anadolu bölgesi, kurak iklim kuşağında. Ama biz burada eskiden buğday yetiştirirken, buradaki insanları sulu tarıma teşvik ettik.
Bu şekilde oradaki göllerin neredeyse hepsi kurudu. Kuruyan göllerin yeniden geri gelmesi söz konusu değil. Akşehir gölü kuruyalı 13 sene oldu. Bugün Akşehir Gölü diye bir yerden bahsetmek söz konusu bile değil. Bugün orada artık göle ulaşamıyorsunuz"
Ayrıca kuraklıkla birlikte göllerde canlı çeşitliliğinin de yok olmaya başladığını söyleyen Kesici, "Göllerin temiz ve verimli olabilmesi için, biyoçeşitliliğinde korunabilmesi lazım. Ancak ne yazık ki şu an göllerimizde balık ve diğer su canlıların çeşitliliği de azaldı. Birçoğu istilacı türler nedeniyle yok oldu. Göllerin yaşamları sona erdi. Artık bana göre Türkiye'de doğal göl diye bir şey kalmadı" değerlendirmesinde bulundu.
'Önümüzdeki yıllarda bizi çok ciddi bir kuraklık bekliyor'
Hemen önlem alınmazsa önümüzdeki yıllarda kuraklık felaketinin çok daha ciddi boyutlara geleceği konusunda uyarıda bulunan Kesici, "Bizi çok ciddi bir kuraklık bekliyor. Önümüzdeki yıllar şu ana kadar aldığımız önlemlerle çözümlenecek gibi değil. Sulak alanlarınız bol değilse yağmuru beklemeyin. Bütün dünya küresel ısınmanın zorluğunu yaşıyor. Ancak yanlış önlemlerle biz bunun etkilerinin kat kat fazlasını aşıyoruz. Biz artık kuraklık felaketinin merkezindeyiz. Bunu yaşamayı beklemememiz lazım" dedi.
Kuraklığa karşı alınması gereken önlemlerle ilgili de bilgi veren Kesici, ilk olarak tarımda yeraltından damla sulama sistemine geçilmesinin çok önemli olduğunu vurguladı.
"Ülkemizde damla sulama sisteminin kullanımının yüzde 1 seviyelerinde" diyen Kesici, "Biz aşırı bir şekilde yeraltı sularını kullanmaya başladık. Göller zaten yeraltı kaynaklarıyla beslenmekte. Ancak bu kaynakların da aşırı sayıda kuyu ve sondajlarla çekilmesi de büyük bir sorun. Doğal gölleri besleyen derelerin ve çayların da önlerine göletler yapılması da başlıca bir problem.
Kuraklığa karşı alınması gereken önlemlerle ilgili de bilgi veren Kesici, ilk olarak tarımda yeraltından damla sulama sistemine geçilmesinin çok önemli olduğunu vurguladı.
"Ülkemizde damla sulama sisteminin kullanımının yüzde 1 seviyelerinde" diyen Kesici, "Biz aşırı bir şekilde yeraltı sularını kullanmaya başladık. Göller zaten yeraltı kaynaklarıyla beslenmekte. Ancak bu kaynakların da aşırı sayıda kuyu ve sondajlarla çekilmesi de büyük bir sorun. Doğal gölleri besleyen derelerin ve çayların da önlerine göletler yapılması da başlıca bir problem.
'Önlem alınırsa çözümü var'
Böyle yapıldığında hem doğal gölün suyu çalınmış oluyor hem de sular parçalanmış oluyor. Sular parçalanınca, suyun akışı engellendiği zaman buharlaşmada artmakta. Bunlar kurumanın hızlanmasına neden oluyor. Bu konuda uzman birçok bilim insanımız, uzmanımız var. Onların önerilerini dinlememiz, uyarlarını görmezden gelmememiz gerekiyor" sözlerini kullandı.
Doğru önlemler alınırsa kuraklık tehlikesinden kurtulunabileceğini de kaydeden Kesici, "Mutlak suretle koruma ve kullanma ilkeleri kapsamında tüm göllerimiz, derelerimiz havza bazında tek tek ele alınmalı. Bunların kirletilmemesi gerekiyor. Su kaynaklarının bulunduğu bölgelerin kıyılarında yerleşim olmaması gerekiyor. Kıyılar, su kaynaklarının en iyi, en rahat temizlendiği alanlardır. Yeraltı suları bizim damarlarımız, göllerimiz suyun toplandığı dağıtıldığı alanlar bizim kalbimiz. Biz bunları korumazsak sularımızın kuruması kaçınılmaz. Bu nedenle bizi çok zor günler bekliyor. Ancak çözüm var. Gerekli önlemler alındığında önümüzdeki 8-10 yıl içinde bu durum toparlanabilir. Ancak bilimsel verilere göre davranırsak ve gerekli önlemleri alırsak bu mümkün olabilir" dedi.
Doğru önlemler alınırsa kuraklık tehlikesinden kurtulunabileceğini de kaydeden Kesici, "Mutlak suretle koruma ve kullanma ilkeleri kapsamında tüm göllerimiz, derelerimiz havza bazında tek tek ele alınmalı. Bunların kirletilmemesi gerekiyor. Su kaynaklarının bulunduğu bölgelerin kıyılarında yerleşim olmaması gerekiyor. Kıyılar, su kaynaklarının en iyi, en rahat temizlendiği alanlardır. Yeraltı suları bizim damarlarımız, göllerimiz suyun toplandığı dağıtıldığı alanlar bizim kalbimiz. Biz bunları korumazsak sularımızın kuruması kaçınılmaz. Bu nedenle bizi çok zor günler bekliyor. Ancak çözüm var. Gerekli önlemler alındığında önümüzdeki 8-10 yıl içinde bu durum toparlanabilir. Ancak bilimsel verilere göre davranırsak ve gerekli önlemleri alırsak bu mümkün olabilir" dedi.