Ayhan Bilgen: Göçmenlerle ilgili en büyük tehlike toplumsal linç riskidir
12:43 13.08.2021 (güncellendi: 12:48 13.08.2021)
© SputnikAyhan Bilgen - Sinan Onuş
© Sputnik
Abone ol
Eski Kars Belediye Eşbaşkanı Ayhan Bilgen, göçmen krizi için ‘Küçük bir kıvılcım, basit bir kavga, silahlı çatışmaya dönebilir’ uyarısında bulundu. Yeni parti tartışmaları için de “İçinde bulunduğumuz dönem, bir yeni doğumu zorunlu kılıyor diye düşünüyorum, bir sancı yaşıyoruz” yorumunu yaptı.
Eski Kars Belediye Eşbaşkanı Ayhan Bilgen, RS FM’de Sinan Onuş’la Ankara Masası programının konuğu oldu. Bilgen’in siyasete girmeden önce insan hakları örgütlerinden Mazlumder’de görev alması ve göç meselesiyle yakından ilgilenmesi nedeniyle Suriyelilerin yoğun olarak ikamet ettiği Altındağ’da yaşanan gerginlikler programda öne çıkan başlıklar arasında yer aldı. Bilgen konunun ‘siyasi çıkar’ üzerinden düşünülmemesi gerektiğini dile getirdi ve şunları ifade etti:
“Mülteci haklarından da baksanız kabul edilemez bir durum. Hepimizi kaygılandıran bir tablo var. Kimse son durağı Türkiye olsun diye buraya gelmiyor. Avrupa’nın Türkiye’ye yüklemeye çalıştığı rol de sorunlu. Batı’dan gelenlere ‘mülteci’ diyoruz, Doğu’dan gelene ‘mülteci’ statüsü bile vermiyoruz. ‘Geçici sığınmacı’ pozisyonu tarif ediyoruz. Türkiye’ye biçilen rol, ‘Parası neyse verelim ama bunları burada durdurun’ düşüncesi ise bu gayet tabii eleştirilmesi gereken bir şey. Bizim de siyaset dilimizi tartışmamız gerekiyor. Bu insanlar, canımız istediğinde başkalarını tehdit edeceğimiz bir aparat değil. En tehlikelisi, ‘toplumsal linç’ riskidir. Türkiye’deki bildiğimiz etnik fay hatlarının üzerine üçüncüsü oturdu. Göç ve yabancı düşmanlığı, Türkiye’yi tehdit eden bir gündem olarak önümüzde duracak. Bu kadar ciddi sorunu oy hesabına kurban etmeden tartışmalıyız.”
‘Linç körüklenmemeli’
Bilgen, Türkiye’nin özellikle Suriye ve son dönemde Afganistan’dan göç edenler konusundaki tavrını eleştirdi ve ‘Türkiye’de sorunun yönetilemediğine’ dikkat çekti:
“Türkiye ilk defa bu kadar yoğun bir göç alıyor. Suriye, arkasından da Afganistan ve Pakistan’dan yoğun göçe maruz kalıyoruz. İktidar ve muhalefet, insan hakları ve hak temelli olarak ve tabii ülke çıkarlarını gözeterek hareket etmeli. Afganistan’da niye 1970’lerin sonunda beri istikrar olmuyor? Bu sorunun sebebine yönelik tartışmayı yapmazsak, karşımıza çıkan muhatabı tehlike olarak görür ve öfkeyi ona yansıtırız. Siyaset dili, nefret söylemine son derece yakın. Bunun ne doğurabileceğini düşünmeden kaygı ve korkuyu kaşımak yanlış. Mülteci sorununda çözüm eksenli ve asla linçi körüklemeyecek bir özenin gösterilmesi gerekiyor.”
‘Kimi mahallelerin etnik yapısı değişti’
Ayhan Bilgen’in göçmen krizi ile ilgili çözüm önerisi ise ‘yerinde çözüm’:
“Derneklerin hazırladığı raporları, 3-4 yıldır yapılan uyarıları ne yazık ki dikkate almadık. Bunun adım adım sosyal çatışmaya doğru gittiğini isyan edercesine haykıran açıklamalar yapıldı. Felaket göstere göstere geliyordu. Ya çok rahattık bu konuda ya da komplo teorisi olarak birileri bunu istiyor. 3-4 yılın nüfus hareketliliğine baktığımızda doğu illerimizde kimi mahallelerin etnik gerçekliği değişti. ‘Gitsinler’ diyecek halimiz yok ama bu biriktikçe, çözümü zorlaşacak. Mülteci sayısına ve sizin ortaya koyduğunuz çözüme baktığınızda, bu sorunu bu araçlar çözemez. Yerinde çözüm, iltica sorununun en temel başlığıdır. Afganistan’dan çıkmayı durduracak çaba arayışında olmak gerekiyor. Türkiye’nin uluslararası ilişkileri, sorunu yerinde çözmeye odaklanmalı.”
‘Çatışma kaygısı taşıyorum’
Göçmen krizine ilişkin en büyük kaygısının ‘çatışma’ olduğunun da altını çizen Bilgen, kritik bir riske dikkat çekti ve “Sorun, halının altına süpürülüyor. Bir süre sonra sorun bir kıvılcıma bakıyor. Basit bir park kavgası ya da bazen kadın erkek ilişkileri, dükkân kirası kavgası gibi sokaktaki küçük kıvılcım, sopalı taşlı silahlı kavgayı yaşatabilir, risk büyük” dedi.
‘Kendimi asla HDP düşmanlığı gibi bir pozisyonda konumlandırmıyorum’
Eski Kars Belediye Eşbaşkanı Ayhan Bilgen’in cezaevine giriş sürecinde partisi HPD’ye yönelik eleştirileri gündem olmuş, ‘yeni bir parti mi geliyor’ sorularını gündeme getirmişti. Programda, ‘Siyasete HDP’de mi devam edeceksiniz?’ sorusuna Bilgen, şu şekilde yanıt verdi:
“İstifayı gerektirecek bir durum olursa buna saygı duyarım. HDP üyesiyim ve yönetici olmam gerekmiyor. Benim açımdan siyaset bir kariyer değil. Tıkanmış bir Türkiye siyasetinde HDP’nin payına düşen bir bölüm var. HDP kapatma davası, tutuklamalar, bütün bunlar gerçeğin bir yüzü ama HDP’nin çözmesi gereken sorunlar, Türkiye siyasetine katkı sunması gereken boyutlar da var. Ben kendimi asla HDP düşmanlığı gibi bir pozisyonda konumlandırmıyorum. Bundan sonra yapılması gereken işler olduğunu düşünüyorum.”
‘Benim de bir partim olsun amacında değilim’
Bilgen, hakkında çıkan ‘yeni parti’ kuracağına yönelik iddialara ilişkin, "Bir partim olsun amacı taşımıyorum" dedi ve sebeplerini şu şekilde açıkladı:
“Parti kurup kurmama tartışmasının ötesinde parti, Türkiye siyasetinde en önemli siyaset yapma aracı ama Türkiye’de 100 civarında parti var. Benim de bir partim olsun amacında değilim. İhtiyaç gördüğüm şey şu; Türkiye siyasetindeki kutuplaşmayı aşacak çözüm odaklı siyaset, çözüme katkı yapacak zemini masaya yatırmak. Bunun için bir partinin temsili yöneticisi olmaktan daha önemlisi, köprü olabilmektir. Yeni role ihtiyaç var, sağduyu inşa etmemiz gerekiyor. İktidar kaynaklı tıkanıklığı aşmanın çözümü, iktidar ile muhalefetin sağlıklı ilişkisinden geçiyor. Siyasetten uzak duran çevreler var, güvenini kaybetmiş olan kişiler var.”
‘Tarihsel gerçeklikle gelecek kurgusunu birbirinden ayırmalıyız’
Bilgen, ‘PKK’yı nerede konumlandırdığına’ dair de şunları ifade etti:
“Tarihsel gerçeklikle gelecek kurgusunu ayırarak tartışmalıyız. Tarihsel analiz bir bagaja dönüşmesin. Bugün için şuna ihtiyaç duyuyoruz, ‘Demokratik siyaset nasıl güçlenir’ konusunda HDP’nin de sorumlulukları var. Şiddetin hiçbir surette siyaseti kilitlememesi gerekir. Demokratik siyasi partilerin kapatılması derdimize deva değil. Sorumluluğu kimseye yıkmadan herkese nasıl bir katkı sağlar? ‘HDP ne yaparsa güven verici adımları atar’, bunu tartışabilmeliyiz.”
‘Öfkelerimizi yarıştırmamalıyız’
7 Haziran seçimlerini hatırlatan Bilgen, HDP’nin bu başarısını büyütecek adımlar atması gerektiğine dikkat çekti:
“7 Haziran’da toplum HDP’ye bir el uzattı. Bu, bir dayanışma tavrıydı. HDP tarafından bunun takdir edilmesi, sadece kişisel başarı olarak görmeyip bunu büyütecek adım atmalıyız. Eski tartışmalarda boğulmamalıyız, insanların çok acıları var. Acıları vuruşturmak, öfkeleri yarıştırmak değil, gelecekte nasıl bir Türkiye inşa ediyoruz, buna odaklanmalıyız.”
‘HDP’den bir parça koparayım derdim yok’
Ayhan Bilgen’e, birlikte siyaset yapmak istediği isimler de soruldu. Bilgen, isim vermedi ve “HDP’den küçük bir parça koparayım derdim yok, bu şekildeki kuruluş süreçlerinin ülke sorunlarını çözmediğini görüyoruz. Bizler yolu, yürüyüşü değerli görüyoruz. Menzilden daha değerli bu. Çözüm, siyaset yapma ahlakında. Bizimkisi bir inat, kuru sevda değil. Bu arayışın ne kadar mesafe alacağı konusunda vicdanlarımıza hesap vereceğiz. Arkadaşlarımızla birkaç platform kurabileceğimizi düşünüyorum. İsim vermem şık olmaz ama ‘siyasi sorunlar nasıl çözülür’ diye tartışıyoruz. Ama tanınan simalara yönelik siyaset yapmaktan yana değilim. Her tanınmışlığın bir de bagajı oluyor. Bir de tanıdığı için siyasilerin birbiri ile çekişmesi oluyor. Dolayısıyla şöhretler kadrosundan çok, farklı mahallelerden gelen ama ortak Türkiye sevdasını isteyen bir siyaset biçimi inşa etmeliyiz” dedi.
‘İçinde bulunduğumuz dönem siyasette yeni doğumları zorunlu kılıyor’
Hem dünya siyasetinin hem de Türkiye’deki siyasetin yeni açılımlara ihtiyaç duyduğunu vurgulayan Bilgen, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“İçinde bulunduğumuz dönem, bir yeni doğumu zorunlu kılıyor diye düşünüyorum, bir sancı yaşıyoruz. İktidar tarafından metal yorgunluğu deniyor. Dünya siyaseti yeni doğumlara, Türkiye siyaseti de yeni açılımlara gebe. Kendini yenileyen, değişen, değiştirmeyi de başarır. Değişimin karşısında duramazsınız. Önümüzdeki dönem yenilenme yaşanacak. Bu yenilenmeyi yönetebilen parti ayakta duracak, yapamazsa yeni aktörler çıkar, bu kaçınılmazdır.”