Dış Politika uzmanı Prof. Dr. Cengiz Aktar, Türkiye’nin Avrupa ile olan ilişkilerini ve Biden’ın Türkiye’ye karşı tutumunu RS FM’de Ali Çağatay’la Seyir Hali programında değerlendirdi.
Prof. Dr. Aktar, devam etmekte olan Avrupa Konseyi toplantısının içeriğini ve Türkiye’nin Avrupa Konseyi ile ilişkilerini anlattı:
“Avrupa Konseyi 47 ülkeyi bir araya getiren çok kadim bir topluluktur. 1949 tarihinde kuruldu. Bugünkü siyasi boyutta AİHM kararlarının uygulanıp uygulanmadığına ve neden uygulanmadığına bakan mutat (olağan) bir toplantı aslında. Şöyle bir toparlarsak, Avrupa Konseyi ile ilişkiler berbat. Her şeyden önce Nisan 2017’den beri Türkiye, izleme sürecinde yani Avrupa değerlerine aykırı hareket eden ülkelerin tabii tutulduğu süreçte.
‘Türkiye, insan hakları ihlal başvurularında şampiyon, ihlallerinde ikinci sırada’
İş orada da bitmiyor. Genel Sekreter Hırvat Marija Pejčinović Burić, sürekli Türkiye ile ilgili beyanatta bulunuyor. Geçenlerde Türkiye’ye hitaben ‘Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanması lüks değildir, bir koşuldur’ dedi. Avrupa Konseyi bünyesindeki alt birim olan İşkenceyi Önleme Komitesi’ndeki raporlar bugüne kadar hiç iç açıcı değil. Yolsuzluğa Karşı Devletler Heyeti (GRECO), 2019’daki yolsuzluklarla ilgili Türkiye raporunda 32 öneri vermiş. Bu 32 önerinin sadece 2 tanesi yerine getirildi. Türkiye muhibi İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi Başkanı dahi bu yılın başında yaptığı mutat toplantıda insan hakları ihlalleri 50 ülke arasında ne kertede bunu anlatmak için her yılın başında bir toplantı yapar. Orada Türkiye’yi işaret etti, tabii. Başvurularda artış şampiyonu, ihlallerde de ikinci sırada”
‘Bakanlar Komitesi’nin Osman Kavala eylem planı toplantısında öncekilerin üstünde bir karar beklenmiyor’
Prof. Dr. Aktar, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş konularında devletin kararlarını, bilgilendirmeleri ve sivil toplum kuruluşlarının duruşunu değerlendirdi:
“İki konu var, birisi Osman Kavala öbürü Selahattin Demirtaş. Bunlar artık sembol isimler haline gelmiş durumda. Osman Kavala ile ilgili bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin Bakanlar Komitesi toplantısında devletin sunduğu bir eylem planı görüşülecek. Eylem planı ne demek? ‘Ben AİHM kararını uygulamadım dolayısıyla uygulamak için şunları yapacağım’ diyor. Yalnız 42 sayfalık bir eylem planı, sıkılmazsanız okuyabilirsiniz. Web sitesinde var, kabus bir belge. Şunu diyor kabaca: Osman Kavala AİHM kapsamında bir suçtan tutuklu değildir, aksine bu siyasal ve askeri casusluk suçlarıyla ilgili. Türk Ceza Kanunu’nun 328. Maddesi temeline dayalı olduğunu söylüyor. Osman Kavala’nın kendisi de bu Bakanlar Komitesi toplantısına bir mektup yazdı. O mektupta gerçeküstü kurgulardan bahsediyor. Hakikaten de öyle, herkes aşağı yukarı bu mahkemenin nasıl mesnetsiz suçlamalarla ilerlediğini biliyor. Kavala konusunda bizim Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararını daha açıklamadı. Dolayısıyla bu Bakanlar Komitesi’nin toplantısında bir önceki kararın üzerine geçen bir karar beklenmiyor.
‘Selahattin Demirtaş için her seferinde yeni suç uyduruyorlar’
Selahattin Demirtaş’a gelecek olursak gene bu AİHM kararını niye infaz etmediği ile ilgili devlet bilgilendirme yapacak. ‘Türk makamları olarak şunu belirtmek isteriz ki başvuranın mevcut tutukluluğu iddia edilen başka bir suça dayanmaktadır.’ Yine aynı şeyi söylüyor. Her seferinde yeni suç uyduruyorlar.
‘AİHM’nin Kavala hakkında kararına uyulmaması üzerine STK’lar Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nden ihracını istiyor’
Osman’la ilgili İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch), ondan sonra Uluslararası Hukukçular Komisyonu ve Türkiye İnsan Hakları Davalarına Destek Projesi bir çağrıda bulundu bugünkü toplantıya. ‘Türkiye’nin AİHM’in Kavala’nın serbest bırakılması kararına bariz bir şekilde kayıtsız kalması Bakanlar Komitesi’nin Türkiye’ye karşı ihraç sürecini başlatmasını tetiklemelidir’ diyor. Bu ihraç süreci çok karışık bir mesele, bunu hayata geçirebilmek için elli üyenin üçte iki çoğunluğu gerekiyor mahkemede"
‘Avrupa Birliği Komisyonu’nun Ankara temsilcisi üst düzey bir diplomat, normal bir şey değil’
Merkel’in başbakan olduğundan beri Türkiye yanlısı politika izlediğini söyleyen Prof. Dr. Aktar, Avrupa Birliği Komisyonu’nun Ankara’ya Nicholaus Meyer-Landrut’u temsilci atamasının önemini “Avrupa’da Türkiye’nin hiç yabana atılmayacak bir hamisi var bir kere, yıllardır var hem de. Bu şahsiyet adı da Angela Merkel ve neredeyse başbakan olduğu günden bu yana Türkiye’yi her şekilde kolluyor. 2005’teki ilişkiyle 2013 sonrası ilişki aynı değil, aynı Türkiye değil daha doğrusu. Merkel aynı şekilde Türkiye’yi sonuna kadar destekliyor. Türkiye ile ilgili yanlış bir karar çıkmasın diye Avrupa Birliği toplantılarında ve kurumlarında canla başla çalışıyor. Ankara’da Avrupa Birliği Komisyonu’nun bir temsilcisi var şimdi, Nicholaus Meyer-Landrut. Alman Dışişleri'nden gelme bir şahsiyet ve son derece üst düzey bir diplomat kendisi. Avrupa ile ilişkilerin ahının gittiği vahının kaldığı bir dönemde bu kalitede birisinin Ankara’ya tayin ettirilmesi takdir edersiniz ki normal bir şey değil. Almanya’nın Paris Büyükelçisi idi. Komisyonun temsilcisi olarak geldi” diye aktardı.
‘Macron-Erdoğan görüşmesi sonrası Macron bir şey yayınlamadı’
Prof. Dr. Aktar, Erdoğan ve Macron’un görüşmesi konusunda “Macron’la konuştu, o da çok ilginçtir. Ülkeleri yönetenler bu tip görüşmeleri neredeyse anında web sitelerine yansıtırlar. Ne konuşulduğuna dair kısa notlardır bunlar. Macron-Erdoğan görüşmesi sonrası Erdoğan tarafı İletişim Başkanlığı alelacele bir şey yayınladı. Dişe dokunur bir şey yok tabi. Macron tuhaf bir şekilde hiçbir şey yayınlamadı. Manasız bir görüşme oldu herhalde, Türkiye ile Fransa arasındaki sorunlar o kadar derin ki” dedi.
‘Avrupa’da yedi ülke Türkiye’nin yanında’
Prof. Dr. Aktar, kendi çıkarları doğrultusunda Türkiye’yi destekleyen ülkeleri “Burada bir Mihver devletleri var. Avrupa’da yedi ülke Türkiye’nin yanında ama bunlar da çıkarları doğrultusunda yanındalar. Almanya ile birlikte İtalya ve İspanya; Türkiye’ye silah satan iki ülke. Bulgaristan; Borisov Ankara taraftarı. Malta; neden Türkiye taraftarı biliyorsunuz. Polonya ve Macaristan; bunlar da zaten gayrı demokratik iki Avrupa ülkesi ve Brüksel ile sorunları giderek artıyor” diye sıraladı.
‘Biden, kurumların Türkiye ile ilgili sorunları mahkemede çözeceği mesajını veriyor’
Prof. Dr. Aktar, Beyaz Saray sözcüsü Jen Psaki’nin ‘bir noktada görüşme olacaktır’ sözlerini “Bu ‘Benim için hiçbir önceliği yok. Trump’la konuştuğu S-400, Halk Bankası ve başka konuları zaten benimle konuşmuyorsun ki benim işim değil’ demeye getirmektir. Trump’la bunlar konuşuluyordu. Kurumlar, Türkiye ile ilgili sorunları mahkemelerde çözecekler. Konuşmanın arkasında bu var. Türkiye, kendi boyutlarında olup da aranmayan tek ülkedir. Bu çapta olup Biden’ın aramadığı yegane yer” diye yorumladı.