ABD’de Joe Biden yönetiminin Ortadoğu politikaları yavaş yavaş şekillenirken, yeni başkanın Arap dünyasında ilk aradığı lider Irak Başbakanı Mustafa el Kazımi oldu. Bölgeden İsrail Başbakanı Netanyahu ile göreve geldikten bir ay kadar sonra ilk görüşmesini gerçekleştiren Biden'ın, İran ile nükleer anlaşmaya geri dönme vaadini de rafa kaldırmış göründüğü bir sırada, işe Irak ile başlaması dikkat çekti. Irak, 2003 savaşı ve ABD işgali sonrasındaki süreçte ABD ile İran arasında örtülü savaşın sahası olurken, son 10 yılda işe Suriye de eklendi. Irak son dönemde giderek NATO'nun 'göreve alanına' havale edilmiş görünüyor. Trump'ın asker çekme kararının aksine Biden, 'IŞİD henüz bitmedi' ve 'Irak ordusunu eğitim' temasıyla askeri güçlerin artırımını gündeme aldı. Suriye sınırındaki İran yanlısı milis güçleri ve Suriye Kürtlerinin Şam karşısındaki pozisyonları da önemli bir gündem.
Biden yönetiminin Irak ve Suriye dosyalarını nasıl ele alacağı henüz bilinmezken, Irak'a ve Suriye'deki Astana ortakları Türkiye, Rusya ve İran bağlamında son durumu Gazete Duvar yazarı ve Artı TV yorumcusu Musa Özuğurlu ile konuştuk.
‘ABD için Irak, İran’a yakınlığı sebebiyle büyük önem arz ediyor’
Musa Özuğurlu’ya göre, Irak, ABD açısından İran’a yakınlığı ve 'sıçrama tahtası' olmasından ötürü önem arz ediyor. Biden'ın İsrail liderini geç araması, Suudi Arabistan veliaht prensiyle 'Kaşıkçı' vakası üzerinden yeni açılması beklenen hesapların oluşturduğu sıkıntılı görüntü ve Türkiye Cumhurbaşkanı'nı da henüz aramamış olmasını anımsatan Özuğurlu, Ortadoğu politikaları bağlamında ilk başlangıcın Irak'tan yapılmasına dikkat çekti. Özuğurlu, Irak'la ilişkilerin boyutlarının Suriye'ye yansıyan yönlerine de vurgu yaptı:
“Zannediyorum hepsini beraber görmek lazım. Hem Suudi hem İran sahasını birlikte görmek lazım bu bağlamda. Irak, Amerika Birleşik Devletleri açısından İran’a bir sıçrama tahtası, yakınlığı ve ilişkileri babında büyük önem arz ediyor. Ortadoğu liderliğini düşünecek olursak Biden, Netanyahu’yu geç de olsa aradı. Trump kadar sıcak bir arama değildi bu. Ama yine de bir devlet olarak garantisini verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir samimiyeti olmadığı ortada. Suudi Arabistan ile ilgili de birtakım tasarruflara gidecek gibi görünüyor. Muhammed Bin Selman’ı değil Selman’ın kendisini muhatap alacaklarını ifade ettiler. Önümüzdeki günlerde bir dosyanın açıklanması bekleniyor Cemal Kaşıkçı ile ilgili. Dolayısıyla Ortadoğu’ya baktığımızda şu anda belki de elde kalan bir yer, yani ilişki kurulabilecek, ilk girizgah yapılabilecek birkaç liderden bir tanesi Irak Başbakanı. O yüzden Irak’a adım atmış olabilir. Ama aynı zamanda bu İran’a da denk geliyor. İran ile nükleer anlaşmayla ilgili olarak birtakım adımların atılmak üzere olduğu bir dönemde muhtemelen bunu sağlamaya çalışıyor. Yani bu açıdan baktığım zaman çok doğru bir adım gibi görünüyor. Amerika açısından baktığımızda o bölgeye bir adım atabilmek açısından. Irak içerisinde IŞİD ile mücadele ele alındı gibi bir açıklama yapıldı. Bir yandan baktığımızda evet böyle bir şey. Ama diğer yandan Irak içerisinde yaşanan süreç ve aynı zamanda Irak’ın kuzeyini Kürdistan Özerk Bölgesi’ni düşünecek olursak Suriye’ye doğru uzanan bir süreç içerisinde olduğunu düşünecek olursak birkaç konunun ele alındığı dolayısıyla tüm bu meselelerinin konuşulduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle Irak’a ilk adımı atmış olması bütün bunlar çerçevesinde bu şekilde görülebilir.”
'ABD politikaları açısından uygun zemin bulmasını zorlaştıran yerel dinamikler var'
Özuğurlu'ya göre, bölgede özellikle ABD açısından büyük bir sıkışmışlık hali var. Suriye sahasındaki aktörlerin konumlarına ve Trump yönetimi dönemindeki gelişmelere atıfta bulunan Özuğurlu, özellikle yerel dinamiklerin karmaşık bir görüntü verdiğini vurguladı. Suriye Kürtleri ve Astana ortaklarını anımsatan Özuğurlu, ABD'nin kendi politikaları açısından uygun zemin bulmasının zorluğuna dikkat çekerken, Bağdat ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi üzerinden strateji geliştirilmesi olasılığının altını çizdi:
“Buradan nasıl çıkılacak gerçekten büyük bir soru işareti. Amerika açısından nasıl çıkılacak? Çünkü bir tarafta yerel dinamikler var. Bunların hepsini bir arada tutabilmesi ki uzun zamandır bir çaba sarf ediyor ABD. Özellikle Kürdistan Özerk Bölgesi ile Suriye’nin kuzeyindeki Kürt oluşumlar arasında bir birlik oluşturma çalışmasını sürdürüyordu fakat şu ana kadar bir anlaşma sağlanabilmiş değil. Birçok dinamik var aslında. Diğer yandan Amerika’nın Suriye’de geleceğiyle ilgili olarak birtakım soru işaretleri var. Trump birtakım adımlar attı ama hala aslında esas adım atılmış değil. Bu adım eğer atılırsa bunun sonucu ne olacak? Bir tarafında bu işin Rusya, diğer tarafında Türkiye var. Bizatihi Suriye yönetiminin kendisi var. Şu ana kadar da somut bir adım atılabilmiş değil. Diğer yandan şu da var. Kürtlerin bundan sonraki tavrı ne olacak? Gerçekten de ABD’nin yapacağı herhangi bir yeni tanımlama kendilerini yeni bir sürecin içerisine sokabilir, safları daha da netleştirebilir. Bugünlerde mesela Şam ile tekrar görüşme zemininin oluştuğunu görüyoruz. Onlar da aslında tam karar verebilmiş değiller. Astana süreci Türkiye, Rusya, İran ve Suriye yönetimi dolaylı olarak bir adım getiren bir süreç. Burada Kürtlerin de içinde oldukları bir çözümün çıkartılmaya çalışıldığını görüyoruz. Fakat ABD açısından belki kendi politikaları açısından çok da uygun bir durum ortaya çıkartmayacak. Bu nedenle Irak meselesini halledebilmesi, yani Irak tarafından kendine bir yol açabilmesi ve orada özellikle Kürdistan bölgesiyle bir işbirliğini yapabilmesi açısından baktığımızda Amerika’nın böyle bir strateji geliştirebileceğini düşünebiliriz. Irak siyasetinin çok karışık olduğunu biliyoruz, Suriye’nin aynı şekilde. Çok çeşitli birtakım dinamiklerinin olduğunu biliyoruz. Bütün bunları istediği şekilde bir araya getirecek mi getirmeyecek mi bu bence çok da olası durmuyor. Çünkü saha gerçeklerine baktığımızda dinamiklerin birbiriyle her zaman bir arada olamadığını görüyoruz. Böyle olduğu sürece de o sıkışmışlık olarak tarif ettiğimiz süreç büyük ihtimalle devam edecek Amerika açısından.”
'Suriye seçim sürecine girdi, ABD kimyasal sahnelemeleri yeniden kullanmaya kalksa da artık etkili olmaz'
Özuğurlu, Suriye sahasında ise özellikle seçim takvimine dikkat çekti. Suriye'de nisan-mayıs aylarında cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılması gerektiğini belirten Özuğurlu, bü süreç öncesinde yeni kimyasal silah sahnelemelerinin gündeme taşınmasına vurgu yaptı. Ancak Özuğurlu, Biden yönetiminin bu vakadan eskisi gibi bir baskı mekanizması ve gündem yaratmasının zorluğuna dikkat çekti:
“İdlib bir taraftan elinde şu anda herhangi bir şekilde sahaya kart sürebileceği bir koz yok ABD’nin Suriye ile ilgili olarak. Süreç tamamen netleşmiş durumda. Ne yapılacağı belli, taraflar belli. Bundan sonraki süreçte seçim başta olmak üzere bir takvim de var. Önümüzdeki nisan, mayıs aylarında normal takvime göre cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılması gerekiyor. Bütün bunların hepsi pazarlık konusu şu anda. Dolayısıyla zorlayabileceği bir enstrüman olarak neyi ortaya koyacak? Daha önce de bunu çok defa gördük. Yani insani sorumluluk ya da bir şekilde kimyasal silahlarla ilgili durum ya da kimyasalın kendisiyle ilgili bir durum ancak bir baskı mekanizması olarak kullanılabilir. Geçtiğimiz günlerde Rusya’dan yeni bir provokasyona hazırlanıldığı yönünde bir açıklama yapıldı. Artık eskisi gibi bunun değeri var mı yok mu bir işe yarar mı bilmiyoruz. Çok işe yarayacağını zannetmiyorum. Ama sonuç olarak Amerika’nın bir takım klişeleri var. Bir yerlere müdahale etme ya da baskı mekanizması oluşturabilmesi açısından.
'Ankara'nın ince bir denge tutturması gerekecek'
ABD'nin Suriye ve Irak sahaları söz konusu olduğunda Türkiye'yi yanına çekmek isteyeceği görüşündeki Özuğurlu, diğer yandan ABD'nin dışındaki sahanın aktörleri açısından da var olan sıkışmışlığa atıfta bulundu. Özuğurlu, ABD ve Rusya arasında 'ince ayar tutturması' gerektiğini belirttiği Ankara'yı da zorlu günler beklediğine dikkat çekti:
"Türkiye’nin bundan sonra ne yapabileceği ya da yapabilecekleri veya Türkiye’nin önündeki olasılıklar konusunda Amerika’nın Türkiye arasındaki ikili sorunlara bakmak lazım. Elbette ABD bunu sağlamaya çalışacak. Türkiye’yi sonuçta yanına çekmeye çalışacak. Ama bugüne kadar Rusya ile birlikte hareket etti diğer yandan Suriye yönetimine bile aslında Türkiye’nin bir şekilde ihtiyacı söz konusu. Çünkü Kürtlerle ilgili güvenlik algılamasında herhangi bir dayanak veya yerel bir destek de bulamıyor. Bu açıdan baktığımızda ABD’nin bu konudaki bir adımı Türkiye’yi somut olarak bir adıma atmaya zorlayacağını zannetmiyorum. Şu anda birçok ülke açısından sıkışmışlık var. Süreç çünkü çözülecek bir yöne doğru giriyor. Önümüzdeki aylarda yapılacak olan birtakım açıklamalar, atılacak olan birtakım adımlar birçok taraf açısından kendi tarafını seçmeye, daha da netleştirmeye zorlayacak gibi görünüyor. Bunun içerisinde Türkiye de var. ABD ile Türkiye arasındaki ikili birtakım sorunlarda eğer Türkiye, ABD ile daha fazla bir gerilimi istemez geri adım atma gibi bir durum söz konusu olursa bu sefer karşısında Rusya var. O kadar ince ayar ki bu bunu tutturabilmesi güç olacak. Bu açıdan baktığımızda Suriye sahasında Türkiye’yi de aslında zor günler bekliyor. Diğer yandan Suriye içerisinde Kürtler için de aynı şey söz konusu, onların da net bir tavır içerisinde olması gerekecek. Keza bunların karşısında ABD’nin bütün Ortadoğu politikasıyla birlikte düşünecek olursak bunun bir parçası olarak Kürtlerle ilgili olarak şu anda bir sıkışmışlık içinde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Dolayısıyla bütün yayların sıkıştığı bir ortamdayız. Önümüzdeki birkaç ay içerisinde kim nasıl bir adım atacak? Çünkü herkes birbirini gözeterek adım atmaya çalışıyor. O zaman daha da netleşecek durum.”