Ermenistan ile Azerbaycan arasında geçen ay patlak veren Dağlık Karabağ savaşında batı ülkeleri ağırlıklı olarak ateşkes çağrısında bulunurken, Erdoğan yönetimindeki Türkiye bütün desteğini Azerbaycan'a vermişti.
Bunun yanında, Erdoğan'ın son 5 yıl içerisinde Suriye ile Kuzey Irak'a yönelik askeri operasyonlar yapması, Libya'ya asker göndermesi ve Doğu Akdeniz'de yaşanan gerilimler göz önünde bulundurulduğunda, Erdoğan'ın artan güç politikasının NATO müttefiklerini kızdıran, eski rekabetleri yeniden alevlendiren ve yeni düşmanlar yaratan sonuçları oldu.
Financial Times'tan yer alan Laura Pitel imzalı analize göre, Erdoğan'ın Karabağ meselesinde Bakü'ye tam askeri ve siyasi destek sunma kararı, uzlaşmazlık retoriğinin ve güç odaklı politikanın karakteristik bir özelliği.
Türkiye ile AB arasındaki ilişkileri yorumlayan bir diplomat, mevcut gerilimlerle ilgili olarak "Temelde anlaşamadığımız konulara bakarsanız, her iki taraf da topun diğerinin sahasında olduğu görüşüne sahip. Yani bir yere gitmek çok zor" ifadelerini kullandı.
'Darbe girişimi batıdan kopuşa işaret etti'
Partisi 2002 yılında iktidara gelen 66 yaşındaki Erdoğan, Washington Yakın Doğu Araştırmaları Enstitüsü Türkiye Araştırmaları Programı direktörü Soner Çağaptay'a göre kendisini 'Türkiye'yi yeniden muhteşem yapacak' bir vizyoner olarak göstermeye çalışıyor. Ancak, 2016 yılında bastırılan kanlı darbe girişimi, Türkiye’nin dünyanın geri kalanıyla ilişkilerinde bir kopuşa işaret etti.
Bu durum Erdoğan'ın batı konusunda daha şüpheci bir duruma sokarken, Rusya lideri Vladimir Putin ile de yakınlaşmasını sağladı.
'Türkiye'ye karşı genişlemekte olan bir cephe var'
Alman Uluslararası ve Güvenlik İşleri Enstitüsü'nde araştırmacı Sinem Adar ise, ülkenin daha önce 'komşularla sıfır sorun' noktasından 'komşusuz ve sıfır sorun' noktasına geldiğine işaret ederek Erdoğan'ın dış politikasının 'Yeni Osmanlıcı' bir çizgide olduğunu söyledi. Adar, "Türkiye'ye karşı çatışmacı konumda bulunan ve genişlemekte olan bir cephe var" ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin darbe girişiminden sonra iç cephede de yeni ittifaklar kurduğu belirtilen makalede, AK Parti-MHP ittifakıyla ilgili olarak Özyeğin Üniversitesi uluslararası ilişkiler profesörü Evren Balta'nın şu görüşlerine yer verildi:
"Türkiye'nin gücünü artırması yönünde benzer fikirlere sahipler. AKP de MHP de Türkiye'nin içeriden ve dışarıdan saldırı altında olduğunu düşünüyor."
Öte yandan makalede, Erdoğan'ın eskiye oranla 'askerlere ve casuslara daha çok güvendiği' düşüncesi dile getiriliyor ve bu durumun işareti olarak Erdoğan'ın yaptığı her gezide Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile MİT müsteşarı Hakan Fidan'ı götürmesi gösteriliyor.
Makalede ayrıca, Erdoğan dönemi Türkiye dış politikası 'denizaşırı maceracılık' olarak nitelendirildi ve mevcut politik çizgiye ülke içi muhalefetten gelen itirazlara dikkat çekildi ve CHP'nin Erdoğan'ın Macron'un akıl sağlığına değinmek, Alman hükümetini Nazilerle karşılatırmak gibi çıkışlarının 'diplomatik dilin dışında olduğu' eleştirilerine yer verildi.
'Büyük bir başarı yok'
Öte yandan, EDAM başkanı Sinan Ülgen de, Financal Times'a verdiği demecinde 'Türkiye'nin düşmanca dış politikasının kendi çıkarlarına zarar verdiğini' belirterek şu değerlendirmede bulundu:
"Dış politikadaki başarıyı değerlendirme yöntemim; ulusal çıkarları korumaya yardımcı olup olmadığına ve daha sürdürülebilir ekonomik büyüme sağlayıp sağlamadığına bakmak. Bu kriterlere göre, büyük bir başarı yok."
'Zor seçimler yapmaya istekli bir pragmatist'
ABD'de Joe Biden'ın seçilmesiyle birlikte Türkiye-ABD ilişkilerinin nasıl bir rotada seyredeceğin de değerlendirildiği makalede, Erdoğan'ın 'Biden'la birlikte batıya açılım yaptığını' söyledi. Erdoğan'ın AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile görüşmesinde kullandığı "Türkiye'nin geleceği AB'dedir" ifadelerinin hatırlatıldığı yazıda "Türkiye cumhurbaşkanı uzun süredir iktidarını sürdürmek için gerekirse zor seçimler yapmaya istekli bir pragmatist" ifadelerine yer verildi.
Washington merkezli düşünce kuruluşu Center for American Progress'ten Alan Makovsky de, "Türkiye'nin bağımsız ve güçlü dış politika hedefi NATO içerisinde kalarak sürebilir. Belki retoriği yumuşatır ama vizyonu yumuşatacağını sanmıyorum" görüşünde.