“Doğa içinde ve martılarla yaşamayı seviyorum” diyen ve aynı zamanda lisanslı yüzücü de olan Gülten, “Yabancılar, Türk olup olmadığımı merak ediyorlardı ve çoğunlukla bana ‘Sen Türk müsün?’, ‘Normalde başörtüsü takıyorsun da şimdi mi takmıyorsun?’, ‘Kıyafetin farklı mı normalde’, ‘Kaç tane annen var?’ gibi sorular soruyorlardı. Ülkemizi tanıtmak adına çok gayret sarf ettim hala da sarf etmeye devam ediyorum. Bu algılarını yurtdışında kırmaya çalışıyorum. Yabancıların mevcut tepkilerini olumluya çevirmeye çalışıyorum” diye konuştu.
‘Çocuklar bilim öğrenme konusunda çok hevesli fakat laboratuvarları yok’
“Sosyal sorumluluk adı altında dünyada muhtaç olan kişilerle bir şekilde dirsek teması kurarak onlara yardımcı olmak ileride en büyük hedefim” diyen Gülten, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kız çocukları için yazarlık dersleri verme projem de var. Herkes eline kalem alabilir, herkes bir yerleri gezebilir. İnsanların gezdiği yerlerdeki bakış açısı önemli. Bu proje kapsamında hem okullarla hem de belediyelerle görüşmek istiyorum. Çocuklar bilim öğrenme konusunda çok hevesli fakat laboratuvarları yok; yazmak istiyorlar, nasıl yazacaklarını bilmiyorlar. Eksikliklerimiz o kadar fazla ki bu eksiklikleri gidermek de her birimize düşüyor. Ben de bu konuda kendime düşen kısmı omuzlamak istiyorum.”
‘Türkiye’de tasvip etmediği şeyler olduğu için gelmeme tercihinde bulunuyorlar’
Turizmcilik yaptığı yıllarda paket turlar hazırladığını da belirten Gülten, şunları söyledi:
“Ülkemle ilgili çalışma yaptığım için benim için bir zevkti ve 1990’lı yıllardan önce turistler akın akın geliyordu. Pandemiden önce de Avrupalı turist sayısı o günlere oranla azaldı. Ortadoğulu turistler geliyor, bunu turizm politikasına bağlıyorum. Avrupalı turistlerin tepkileri oluştu, kaygıları var. Hem kişisel endişeleri hem de toplumsal endişeleri var. (Türkiye’de) tasvip etmediği şeyler olduğu için gelmeme tercihinde bulunuyorlar. Şeffaf bir politika izlemeliyiz. Endişe verici şeylerin azalması için çalışma başlatılması gerekiyor. Gördüğüm kadarıyla bu çalışmayı başlatan bir mekanizma şu an yok!”
Kış turizmini de yakında takip eden ve sık sık Fransa Alplerindeki meşhur kayak merkezi Courchevel’e gittiğini belirten Gülten, “Türkiye’deki kayak merkezlerinin alt yapısı çok zayıf. Bağlantı yolları da zayıf. Sis bastığında teleskide kalıyorsunuz. Geçen sene insanlar 2 saat boyunca havada beklediler. Uludağ’da insanlar donma tehlikesi geçirdiler. Avrupa’da bunun süresi en fazla 1-2 dakika olur. Önce alt yapının tamamlanması, sonra tesislerin kurulması lazım. Biz önce tesisleri kuruyoruz, alt yapımızı sonra kurmaya çalışıyoruz” şeklinde konuştu.
