Samsun’da yavru bir köpeğin işkence görmüş halde bulunmasının ardından, hayvanlara yönelik her tür kötü muameleye dönük cezaların ağırlaştırılması bir kez daha kamuoyunun gündemine oturdu. Yavru köpeğe gördüğü işkencenin tetiklediği infial sürerken, Türk basınında ‘Hayvan Hakları Yasası’nın yeniden güncellendiği yönünde haberler yer almaya başladı. Çıkan haberlere göre, 2021 Bütçe Yasa Teklifi görüşmelerinin ardından TBMM’de yasalaştırılması planlanan taslakta hayvanlara kötü muameleye en az iki yıl hapis cezası; ev hayvanlarını sokağa bırakanlara ise 10 bin liraya kadar para cezası verilmesi gibi maddeler yer alıyor.
‘Ne zaman infial yaratan bir olay yaşansa, Meclis’te hayvan haklarıyla ilgili somut bir çalışma varmış gibi hava yaratılıyor’
Ancak Sputnik’e konuşan Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP) Başkanı Av. Ahmet Kemal Şenpolat’a göre, TBMM’de henüz somut bir çalışma olmamasına rağmen böyle bir çalışma varmış gibi hava yaratılmaya çalışılıyor:
“Ne zaman Samsun’daki köpeğin bacaklarının kesilmesinde olduğu gibi toplumsal infial olsa, siyasilerden, elinde güç yetkisi olan makamlardan kopyala-yapıştır beyanlar duyuyoruz. Tıpkı birisi öldüğü zaman kopyala-yapıştır kınama, başsağlığı mesajlarında olduğu gibi. Bunlar bize çok samimi gelmiyor. İnanın, aradan birkaç hafta geçtikten sonra Samsun’da yaşanan bu olay da unutulacak. Dolayısıyla Meclis’in önüne herhangi bir yasa değişikliğinin geleceğini sanmıyorum. Daha önceki yıllarda da toplumun ve hayvan hakları savunucularının gazını almak için oyalama komisyonları kurdular. STK’ları 748’inci kere dinlediler, bir daha dinlediler. Bir sonuç çıkmayacağını biz o tarihte de biliyorduk. Çünkü kurulmuş olan bu komisyonların hiçbirinin yürütmede bir etkisi olan, icrai etkisi olan komisyonlar değildi.”
‘Hapis cezaları en az 2 yıl olmalı’
Geçmişte olduğu gibi ilerleyen dönemde de beklenilen yasa değişikliğini yapılmayacağı yönündeki öngörüsünü aktaran Şenpolat “Biz bundan sonra da açıkçası bir yasa değişikliğinin olacağını tahmin etmiyoruz. Olacaksa bile dağ fare doğuracak. Mesela bizim esas isteğimiz yasanın kabahatler kanunu kapsamından çıkması, alt sınırı 4 aydan başlayan ve fiilen tutuklamayla sonuçlanmayan hapis cezalarının değişmesi. Çünkü 2 yılın altında verilecek hapis cezaları, adı her ne kadar ‘hapis’ olmuş olsa da, tutuklanmayla sonuçlanmıyor, adli para cezasına dönüştürülüyor hatta zaman zaman tecil de edilebiliyor. Dolayısıyla yasanın değişmesinden sonrası ile şu anki durum arasında çok da büyük bir fark olacağını düşünmüyoruz. En az 2 yıl hapis cezasının Genel Kurul’dan geçmesi gerekiyor ki en azından toplumsal infial yaratan olaylarda fiili bir tutuklamaya karar verilebilsin ve cezanın bir yaptırım gücü olsun” diye anlattı.
‘Çevre ihtisas mahkemeleri mutlaka kurulmalı’
Çevre ihtisas mahkemelerinin kurulmasının önemine de işaret eden Şenpolat “Hayvanlara, denize, ormana, göle veya nehre bizim ülkemizde ne kadar çok zarar verildiğine her gün tanıklık ediyoruz. Bunların hiçbir tanesinin avukatı, sendikası, kendi haklarını savunacak birileri yok. Bu yüzden mutlaka çevre ihtisas mahkemeleri kurulmalı ki bu konuda uzmanlaşmış olan yargıçlar, hukukçular hatta avukatlar bu sesi çıkmayan toprağın, dağın, hayvanların haklarını buralarda savunabilsinler. Hatta bu mahkemeler uzmanlaştıkça içtihat kararları çıksın. Dolayısıyla insanlar bir ağaca zarar verirken ciddi bir cezayla karşı karşıya kalacaklarını bilsinler. Yoksa böyle komik idari para cezalarla bu iş olmaz” diye konuştu.
‘Çeşitli lobiler, hayvan haklarının önünde büyük engel’
Halihazırda ‘samimi’ bir çalışma olmadığının altını çizen Şenpolat, hayvan hakları yasasının önündeki lobi engeline de değindi:
“HAYTAP olarak biz Meclis’te samimi bir çaba olmadığını düşünüyoruz. Bunun en önemli nedenlerinden birisi de menfaat gruplarının varlığı. Yani avcılık lobisi, avın kalkmasını; hayvan satanlar satışın durdurulmasını; yunus parklarını işletenler, bu yunusların özgür denizlerde yüzmesini istemiyorlar. Dolayısıyla hayvan hakları pek çok menfaat grubunu etkilediği için bu gruplar bizim HAYTAP olarak yaptığımız lobi faaliyetlerinin çok daha fazlasını bakanlıklar ve Meclis nezdinde yapıyor.
‘Adalet Bakanlığı, mahkemelerin yoğunluğu sebebiyle hayvan hakkı ihlallerinin adliyelere gelmesini istemiyor’
Adalet Bakanlığı da cezaevlerinin bu kadar dolu, mahkemelerin ise yoğun olması sebebiyle de hayvan hakkı ihlaliyle ilgili durumların adliyelere gelmesini istemiyor. Çünkü düşünün o zaman, her kedi öldürüldüğünde veya her köpek işkence çektiğinde, ki Türkiye’de bunun ne kadar çok olduğunun farkına vardılar, o zaman savcılıklar bu dosyalardan; hakimler bu duruşmalardan kafalarını kaldıramayacaklar. Ülkenin böyle bir gerçeği varken, herkes gözünü kapatıp olayı geçiştirmek istiyor. Ama bizce çözüm çevre ihtisas mahkemelerinin kurulmasıyla başlayacak.”