Anayasa Mahkemesi, 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin bastırılması kapsamında hareket edenlerin, bu kapsamdaki fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmayacağını öngören kanun hükmünün iptal istemini reddetti.
CHP, düzenlemeyi içeren 6755 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 37. maddesinin 2 numaralı fıkrasının yürürlüğünün durdurulması ve iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi'nde dava açtı.
İptal davasını karara bağlayan Anayasa Mahkemesi, düzenlemenin yürürlüğünün durdurulması ve iptali istemini yerinde bulmayarak oy birliğiyle reddetti. Kararda, TBMM'nin dava konusu kuralın kabul tarihi itibarıyla üye tam sayısının en az üçte biri olan 184 milletvekiliyle toplanması, toplantıya katılanların salt çoğunluğuyla karar vermesi gerektiği belirtildi.
Karar yeter sayısı bakımından Anayasa'nın hangi hükmünün uygulanacağının belirlenmesi için kuralın af niteliğine sahip olup olmadığının belirlenmesi gerektiği anlatılan kararda, aftan söz edebilmek için öncelikli koşulun bir suçun varlığı olduğu ifade edildi. Kararda, dava konusu kuralın ise herhangi bir suça ilişkin olmadığı, 15 Temmuz 2016'daki darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişilerin cezai sorumluluklarının bulunmadığını düzenlediği aktarıldı.
İşlenen fiilin kuralda bahsedilen nitelikleri taşıyıp taşımadığının yargı yerlerince belirleneceği ifade edilen kararda, düzenlemenin af niteliği taşımadığının altı çizildi.
Kararda, TBMM Genel Kurulu'nda KHK'nın tümü üzerindeki oylamanın Anayasa'nın 96. maddesinde öngörülen çoğunlukla yapıldığı bildirildi.
'Sivillerle birlikte engellendi'
Darbe teşebbüsünün tüm anayasal organlar tarafından reddedildiği, Cumhurbaşkanının çağrısı üzerine halkın sokağa çıkarak darbe teşebbüsüne tepki gösterdiği belirtilen kararda, teşebbüsün buna karşı koyan güvenlik görevlileri ve sokaklara çıkan sivillerle birlikte kapsamlı ve güçlü bir dirençle engellendiği vurgulandı.
Darbe teşebbüsü ve bununla bağlantılı terör eylemleriyle demokratik anayasal düzenin ve millet iradesinin üstünlüğünün ortadan kaldırılmasının amaçlandığı belirtilen kararda, şu ifadelere yer verildi:
Düzenlemenin, egemenlik hakkına sahip çıkan vatandaşların herhangi bir zarara uğrama ihtimalinin baştan bertaraf edilmesi amacıyla çıkarıldığının anlaşıldığı belirtilen kararda, "Bu çerçevede dava konusu kuralda darbe teşebbüsü ve terör eylemleriyle bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamındaki fiillerinden dolayı kişilerin hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluklarının doğmayacağı belirtilmiş olup, kuralın bu kapsamda olmayan, konusu haksız fiil ya da suç teşkil eden fiillerin icra edilmesi halinde sorumsuzluk öngördüğü söylenemez. Zira kuralın lafzı ile getiriliş amacı dikkate alındığında kuraldan böyle bir sonuç çıkarmak mümkün görünmemektedir" değerlendirmesi yapıldı.
Kuralın bir yargılama engeli getirmediğinin de altı çizilen kararda, yargı makamlarının bu fiillerin bastırma kapsamında olup olmadığını ve hukuka uygunluk nedenlerinin bulunup bulunmadığını dikkate alacağı ifade edildi.
Düzenlemenin yürürlüğünün durdurulması ve iptali istemi, belirtilen nedenlerle oy birliğiyle reddedildi.