Pazar günü Berat Albayrak’ın Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan istifasının ardından bakanlık koltuğuna eski Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan oturdu. Cumartesi günü Merkez Bankası Başkanı görevden alınıp yerine Naci Ağbal getirilmişti. Koç Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Kamil Yılmaz, Türkiye’nin para politikalarını ve yeni atamaların 19 Kasım’da gerçekleşecek Merkez Bankası toplantısı öncesi yarattığı beklentileri RS FM’de yayınlanan Ali Çağatay’la ‘Seyir Hali’ programında anlattı.
‘Çok hızlı kredi genişlemesi bir ölçüde dolara olan talebi artırdı’
Prof. Dr. Yılmaz, kredi genişlemesi döneminde toplumun yönelimini “Kovid-19 döneminde uygulanan çok hızlı kredi genişlemesi bir ölçüde dolara olan talebi arttırdı. İnsanlar kredi ile alacaklarını alabilirler ama ara girdilerde ithalata bağımlı olduğumuz için ithalatı artırıyor. Krediyi bankadan alıp dolara ve altına yatıran insanlar var. Bu vatandaşı biz suçlayabilir miyiz? Hayır, çok rasyonel bir hareket, insanların ellerinde nakit vardı ve yatırdılar. Asıl bu politikayı getirenleri eleştirebiliriz” diye değerlendirdi.
‘2021’de siyasi planlarınız varsa büyüme bu sebeple korunuyor olabilir’
Merkez Bankası rezervlerinin mevcut içeriğini Yılmaz “Merkez Bankası rezervlerine baktığımız zaman swapları hariç tuttuğunuzda 50 milyar dolar net ekside gözüküyor. Eski Merkez Bankası Başkanı ve Bakanlar biz brüt rezerve bakarız diyorlar ama elimizdeki swapların bir geri ödemesi var. Peki, ne kazandık? Kredi genişlemesiyle imalat sanayi gerçekten çok hızlı bir çıkış yaptı. Yıllık büyümeyi eksi 2’lerde bekliyorlar. Zaten Kovid-19 bütün dünyanın karşı karşıya kaldığı bir şok, bu dönemde isterseniz artı 10 büyüyelim. Önemli mi bu kadar? Ancak 2021’de siyasi planlarınız varsa büyüme bu sebeple korunuyor olabilir. Seçim olabilir” diye açıkladı.
‘Enflasyon arttıkça arkasından takip ederek faiz arttırıyorsunuz’
Merkez Bankasının geçtiğimiz aylarda enflasyon karşısında sürdüğü politika hakkında Yılmaz, şunları söyledi:
“Biz kuru tuttuk 6.85 e sabitledik, sonra bunu fazlasıyla geri aldık, Temmuz sonundan itibaren rezervler bittikten sonra. Faizi 8’de tutup sıkı para politikası uyguluyoruz diyen Merkez Bankası vardı. Enflasyonun altında bir faizle biz yönetiliyoruz ve sıkı para politikası uygulandığı söyleniyor. Politika faizi ve gecelik faize baktığınız zaman enflasyonla başa baş durumdadır. Enflasyon arttıkça arkasından takip ederek faiz arttırıyorsunuz ve geriden geliyorsunuz. Merkez Bankası artık önden çekmek zorundadır.
‘Kovid-19’dan kurtulma sürecinin kışın da devam edeceği ortadaydı’
Biri kuru tutuyor. Arka plandan merkez bankasının rezervini piyasalarda dolar arzı olarak giriyor. Dolara talep var, siz krediyle genişletiyorsunuz. Kamu bankaları kredi yaratıyor, düşük faizlerle insanlar ev ve araba alıyor. Siz bir ölçüde sanal genişleyen bir ekonomi yaratıyorsunuz. O anlamda eğer Kovid-19 yaz sonunda bitiyor olsaydı ‘önümüzdeki üç ayı da daralma olmadan yaşayalım ondan sonra nasıl olsa büyüyeceğiz’ diye düşünülebilirdi ama Kovid-19’dan kurtulma sürecinin kışın da devam edeceği ortadaydı.”
‘Politikada bir sorun olduğu açıkça gözüküyor’
Yılmaz, Temmuz ayında Merkez Bankası’nın kur artışının piyasalarda yarattığı beklentiyi “Benim dışardan gördüğüm ilk faiz artımında Cumhurbaşkanından tepki gelmedi ama ikinci faiz artışında 10,25 den 12,25 den çıkarılması 22 Temmuz toplantısında büyük beklentiler yarattı. JP Morgan ve Goldman Sachs’ın raporlarında bunu görüyoruz. Bu raporlar Merkez Bankası ya da Hazine Müsteşarlığı ile görüşülmeden yazılmaz. Yatırımcılara bilgi verdikleri için ciddi bağlantıları vardır. 22 Ekim’de o artış gelmeyince dolar 50 kuruş arttı. Bu durumda politikada bir sorun olduğu açıkça gözüküyor. Siyasi otoritenin dahil olmaması gerekiyor ama varsa da önceden planlayıp piyasalara öyle hazırlanmalıydı. Satışlar devam ettikçe ara toplantı olacak diye dolarda bir düzelme oluyor sonra tekrar çıkıyor. 19 Kasım’da kesin artıracaklar diye bekliyoruz. Hem Merkez Başkanı’nın görevden alınması hem Bakanın istifa etmesi büyük şok oldu. Sonuca baktığımızda dediğim gibi siyasi otorite ekonomik programın uygulanmasına müsaade ettiği sürece önümüzde daha olumlu bir durum olduğunu düşünüyorum. 2021 senaryosunu nasıl değerlendirirsiniz derseniz bekle ve gör olacak” sözleriyle anlattı.