Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Mustafa Şentop, Ankara'nın başkent oluşunun 97. yılı dolayısıyla Altındağ Belediyesi tarafından Kavaklı köyünde düzenlenen 5 bin fidan dikim töreninin ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Anayasa Mahkemesi'nin hak ihlali kararının ardından Enis Berberoğlu'na milletvekilliğinin iade edilip edilmeyeceği sorusu üzerine Şentop, TBMM'nin milletvekilliğinin düşmesiyle ilgili herhangi bir karar almadığını, sadece bir bildirim yapılmış olduğunu, bunun kesin hükümle ilgili sürecin tamamlanması mahiyeti taşıdığını söyledi.
Anayasa Mahkemesi'nin bireysel başvuru neticesinde hak ihlali kararı verdiğini, gerekçesinin görüldüğünü belirten Şentop, Anayasa'da yüksek yargı organları ve yargı kollarıyla ilgili düzenlemeler ile mevzuattaki düzenlemelere işaret etti. Şentop, sözlerini şöyle sürdürdü:
- "Şu herkesin kabul ettiği bir hukuki gerçekliktir. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruyla ilgili hak ihlali kararları başka bir yargı kolu olan Yargıtayda neticede temyiz sonucunda kesin hüküm haline gelen kararın hukuki varlığını ortadan kaldırmıyor. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuruda, yargı kararlarıyla ilgili yapılan bireysel başvuru müracaatlarında kesin hükmü, yargı kararını iptal eden veya ortadan kaldıran bir karar vermiyor.
- Eğer böyle olsa Anayasa Mahkemesini Yargıtayın üzerinde, Danıştay'ın üzerinde bir süper temyiz mahkemesi olarak kabul etmek gerekir ki Anayasa'daki düzenlemeler, yetki dağılımları dikkate alındığında böyle bir durum yok. Onun için Anayasa Mahkemesi kararı da dikkatle okunduğunda, kesin hükmü iptal ettiğine veya ortadan kaldırdığına dair bir ifade, bir hüküm yok. Zaten böyle bir karar veremez."
'Bu kesin hükmün varlığıyla ilgili bir yeni durum ortaya çıktığında bunu şüphesiz değerlendireceğiz'
Anayasa Mahkemesi'nin yeniden yargılama kararı verdiğini ve ilk derece mahkemesine bu kararı gönderdiğini anlatan Şentop, "İlk derece mahkemesinin bu konuda vereceği karar önemli. Bizim baktığımız şey kesin hükmün hukuki varlığıyla ilgili durumdur. Anayasa Mahkemesi'nin kararı bunu henüz ortadan kaldırmamıştır. Bu kesin hükmün varlığıyla ilgili bir yeni durum ortaya çıktığında bunu şüphesiz değerlendireceğiz" diye konuştu.
TBMM'nin Türkiye'deki bütün kurumlar gibi anayasa, iç tüzük ve kanunlara göre hareket ettiğini dile getiren Şentop, "Hukukçu olmayanların diledikleri gibi değerlendirme yapmaları mümkündür. Türkiye'de fikir hürriyeti, ifade hürriyeti vardır. İfade hürriyeti sadece doğru değerlendirmelerin yapılması hürriyeti değildir. Yanlış değerlendirmeler, tamamen saçma değerlendirmeler de ifade hürriyeti kapsamındadır ama sonuç itibarıyla anayasa, iç tüzük ve kanunlara göre bakıp karar vermek durumundayız ancak kesin hükmün ortadan kalkması halinde bu konuyla ilgili bir değerlendirme yapılabilir" ifadelerini kullandı.
"Kesin hüküm ortadan kaldırıldığı zaman daha öncesinde Meclis kararlarında görülmedi ama bir milletvekilinin iade edilmesi için Anayasa değişikliği gerekiyor, bu tarz bir şey mi olur, yoksa teamüllerle ilgili bir değişiklik mi olur?" şeklindeki soru üzerine Şentop, "Onun için biraz erken, onu konuşmaya. O konuda mutlaka bir hukuki yorum, formül ve karar verilecektir" dedi.
"Anayasa Mahkemesi kararının geciktiğini düşünüyor musunuz?" sorusu üzerine Şentop, şöyle konuştu:
- "Bir hukukçu olarak mahkemelerin verdikleri kararları hem içerikleri itibarıyla hem süreç itibarıyla yorumlayabiliriz, değerlendirebiliriz. Fakat bizim kararı beğenmemiz, beğenmememiz mevzu bahis değildir. Daha önce de bazı tartışmalar oldu. Siyasetçi arkadaşlarımız Yargıtay'ın kararı doğrudur, yanlıştır. Bunu söyleyebiliriz, bu kararla ilgili hukuki değerlendirme yapabiliriz ama ortada bir karar var mı? Var. Sonuç itibarıyla mahkeme mesela bir mahkumiyet kararı verdiğinde vatandaşımıza, bir hukuk profesörüne diyelim ki bir ceza mahkemesi bir hapis cezası verdi, mahkumiyet. Ceza hukuku profesörü, 'Ben mahkemenin kararına katılmıyorum. Bu konuda kitap da yazdım, bu karar yanlıştır' dese onun hapis cezasını çekmesi ortadan kalkar mı, cezanın mahiyeti ortadan kalkar mı? Mümkün değil."
Hukukçu olarak farklı görüşler taşıyabileceklerini, mahkeme kararlarını yanlış bulabileceklerini ancak mahkeme kararlarına uyma zorunluluğu bulunduğunu vurgulayan Şentop, şunları söyledi:
- "Nitekim Yargıtay kararı neticesinde kesinleşen bir hüküm vardı. Bunun içeriğiyle ilgili, yani dokunulmazlığın yeniden kazanılmasıyla ilgili benim görüşüm farklıydı. Yargıtayın yorumundan ama görüşüm farklı diye Yargıtay kararını uygulamamazlık yapamazdım. Anayasa Mahkemesi kararıyla ilgili de değerlendirmeler yapılabilir. Değindiğiniz husus önemli çok uzun sürdü. Bu konuda bir adım atılması gerekir. Belli bir süre, sınırlı süre içerisinde özellikle bu konuda, milletvekilliğinin düşmesine sebebiyet verecek hususlarda daha hızlı, daha kısa bir zamanda karar vermesini sağlayacak düzenlemeler yapılabilir Anayasa Mahkemesi'nin. Aşağı yukarı 2 yıla yakın bir zaman geçiyor üzerinden bireysel başvurudan sonra. Çok uzun bir zamandır. Kararın içeriğiyle ilgili de farklı görüşlerim var bazı noktalarda ama nasıl Yargıtayın kararı bir kararsa Anayasa Mahkemesi'nin kararı da bir mahkeme kararıdır sonuç itibarıyla. Bu herkesin özellikle kararın muhataplarının ve hukuki süreçler içerisinde adım atması gerekenleri bağlayıcı olduğunu bu kararın ifade etmek isterim. Daha sonra değerlendirmeler yaparız."
'Önceki sistemde daha kolaydı'
Erken seçim tartışmalarına yönelik soruya karşılık da Şentop, siyasi bir tartışmaya girmek istemediğini söyledi. Önceki sistemde erken seçim kararı almanın daha kolay olduğunu anlatan Şentop, "Mecliste nitelikli çoğunluk aranmıyordu bu konuda, karar alınabilirdi. Nitekim Türkiye zamanında seçim yapmamakla meşhur bir ülkeydi o dönemlerde. Hükümet sistemi değişikliğinin en önemli gerekçelerinden, hedeflerinden birisi de Türkiye'de sık sık seçimlerin yapılması, erken seçimlerin yapılmasını ortadan kaldırmak idi. Bu sebeple yapılan değişiklikle erken seçim kararı almak zorlaştırıldı" dedi.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde Cumhurbaşkanının veya Meclis'in 5'te 3'lük bir çoğunlukla yani 360'ın üzerinde bir sayı ile seçim kararı alabileceğini, böyle bir karar aldığında hem Meclis hem Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yenileneceğini belirten Şentop, şunları kaydetti:
- "Bunlar gerçekten zaruri bir ihtiyaç olduğu zaman seçim kararı alınabilsin diye Anayasa'ya konulmuş hükümlerdir ama bir taraftan da sık sık keyfi olarak, şartları, konjonktürü sadece dikkate alarak seçim kararı alınmasın diye de konulmuş hükümlerdir. Bu bakımdan Anayasa'daki bu realite karşısında ben erken seçim kararı almanın çok çok zor olduğu kanaatindeyim. Erken seçim kararı önceki sistemin yani Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi öncesindeki sistemin bazı kötü alışkanlıklarıdır. Bu sistemde bu anlamda bir adım atabilmek çok zordur, zorlaştırılmıştır. Bu sistemin de bir özelliğidir bu. Bunu ifade etmek isterim. Benim kanaatimce seçimler bundan sonra Türkiye'de hep vaktinde yapılır. Sadece 2023'te değil, ondan sonra da erken seçim Türkiye'de olmaz, hep vaktinde yapılır. Amaç buydu zaten."