‘Vatandaşlık Temel Geliri' (VTG) olarak uzun süre tartışılan konsept yeni tip koronavirüs pandemisiyle (Kovid-19) birlikte yeniden dünyanın gündemine taşınıyor. VTG, temel ihtiyaçların karşılanabileceği miktardaki parasal büyüklüğün, devlet tarafından herhangi bir ayrım ve şart olmaksızın her bir bireye ömür boyu ödenmesi anlamına geliyor. Gelişmeleri Vatandaşlık Temel Geliri Araştırma Geliştirme Kültür ve Yayma Derneği Başkanı ve Basic Income Earth Network'ün üyesi Dr. Ali Mutlu Köylüoğlu ile konuştuk.
‘VTG kültürel değişim de gerektiriyor’
Ali Mutlu Köylüoğlu'na göre, pandemi sürecinin sağlık problemi olarak başlayıp küresel ekonomik ve psikolojik derin etkiler yaratmaya başladı ve krizin sonuçları demokrasilerin tahribinde de kendisini gösterecek. Bu koşullarda dünyada VTG'nin daha canlı tartışıldığını söyleyen Köylüoğlu, Avrupa'da 25 Eylül'de yeni kampanya başlatılacağını ve konunun AP'ye taşınmasının umulduğunu belirtti:
“Pandemi süreci bir sağlık problemi gibi başladı fakat çok farklı bir mecraya evriliyor. İkinci aşamada psikolojik bir tahribat oluşturdu kitlelerde. Arkasından kalıcı bir ekonomik tahribata yürüyor. Dördüncü aşamada belki demokrasileri de tahrip edecek. O yüzden çok tehlikeli sulara doğru açılıyoruz. Dünya Sağlık Örgütü’nün sınırlı görev alanının dışına çıkan problemlerle karışılacağız gibi görünüyor. Avrupa ya da dünyada pandemiden önce de çok yoğun temastaydık. Türkiye’de bu konuda çok fazla bir çalışma olmadığı için orada ne oluyor ne bitiyor öğreniyorduk. Fakat Avrupa’da 25’inde bir kampanya geliyor. Onların mevzuatı çok müsait. Bir dilekçe kampanyası ama resmi. Devlet denetiminde AB tarafından organize ediliyor. Bu çerçevede 27 ülkeden AB vatandaşları yeterli sayıda imzayı bulurlarsa parlamentonun gündemine sokabiliyorlar. Bu sene başaracaklarından eminim, güçlü geliyorlar."
'Hükümetler düzeyinde tartışılıyor'
"Fakat çok hareketli ortamlar. İki hafta önce Almanya’da 3 yıllık bir deney programı açıklandı. 120 kişilik denek grubu, 3 yıl boyunca Almanya’nın bir devlet araştırma kurumu tarafından da bilimsel olarak takip edilecekler. Bir deneysel çalışma grubu başlatıyorlar. Fakat deneysel çalışmalar, pilot çalışmalar şahsen çok öncelik verilmesi gerekir diye düşündüğüm konular değil. Bence bu konu politik bir tercih, bu yönde ilerlemesi lazım. Çünkü deneyler de tam anlamıyla vatandaşlık temel gelirinin yapacağı olumlu dokunuşları yansıtamıyor, bu yüzden eksik ölçüyor. Deney sırasında sınırlı sayıda kişiye sınırlı bir süre için ödemeler yapılıyor. Bu sebeple toplumun tümüne yansıyan bir şey yok. Artı ömür boyu olmadığı için de onun getireceği huzur, güven ortamı, psikolojik olarak toparlanma ortamı da yok. Burada bireysel davranışlar, mesela tembellik veya girişimci olup olmama, alkol tüketimi, uyuşturucu tüketimine yönelmek gibi şeyler yakın takip ediliyor. Bugüne kadar olumlu sonuçlar alındı. Finlandiya’da da olumlu çıktı. Fakat orada belli bir süre sonra projenin ömrü dolacağı için insanlar buna güvenerek hareket edemiyor. Geçici bir şey var ama gideceğini biliyorum. O yüzden güvende hissedemiyorlar. Deney çalışma kitlelere konuyu taşımak için değerli. Fakat hükümetler ilginç hamleler yapıyor. Son birkaç hafta içinde İskoçya ve Rusya bu konuda ilginç girişimlerde bulundu. Kanada kaynıyor şu anda. Amerika’da seçimlerde Demokratlar kazanırsa, Demokratlar içindeki aday adaylarından birisi kampanyasının omurgasına bunu koymuş durumda. Şu anda çok da aktif bir kimlik. Eğer kazanırlarsa, bakanlık muadili sekreterlik oluyor orada, gelmesi söz konusu. Brezilya, Hindistan hepsinde bir hareketlilik var. Ama daha böyle bir devlet seviyesinde Kanada, Amerika, Rusya, İskoçya gözüküyor. Dünyada neler olduğunu takip ediyoruz ki oralardan öğrenerek yanlış bir şey yapmayalım, geç kalmayalım. Geriden gelsek de yakalayalım. Rusya’dan gelen haberde Medvedev bu konunun tartışılması yönünde bir açıklama yapıyor. Bu seviyede birisinin basın yoluyla bu konuda açıklama yapması çok önemli. İskoç hükümeti İngiltere’den ayrılmayı da düşünüyor. Orada da bu konuda açıklama var. Kanada’da bu gidişat söz konusu. Ruslar hatta ‘Hiç gündemde yoktu ama bizde böyledir. Bir anda gündeme gelir, bakmışsınız olmuş’ diyorlar."
'Kültürel değişim, yeni bir anlayış gerekiyor'
Köylüoğlu, VTG meselesinin aynı zamanda insanların vatandaş olarak devletin sahibi gibi hissetmelerini sağlayan bir kültürel değişim gerektirdiğini dile getirdi:
"Bu aslında bir kültürel değişim de gerektiriyor, yani bir anlayış değişikliği. Biz ‘Devletin malı deniz yemeyen domuz’ yaklaşımından kurtulup, ‘Devlet bana ait; ben onun parçasıyım, o benim parçam’ bir şirketin ortaklığı gibi hepimizin bir değeri, tüzel kişiliği şeklinde bakmak lazım. İki boyut var. Bir eşitlikçi olması lazım, tüm vatandaşları kapsaması lazım. İkinci aşamada da yeterli seviyede olması lazım. Yeterlilik bir konu ama eşitlikçi olduğu takdirde vatandaş, vatandaş olduğunu hissedecek. Diyecek ki ‘Ben bu vatanın vatandaşıyım. Bu devletin bir anlamda ortağıyım. Bu devlette bir hissem var, beni korur, kollar’ gibi düşünmesi lazım.”
Köylüoğlu VTG tartışmalarında finansmanın sorulduğunu ancak bunun en başta yolsuzluklar, israf ve denetimsiz kaynakların kontrolünü getirdiği için finansman meselesinin bulunmadığı görüşünde. Türkiye'de aslında finansman için çok ciddi kaynak bulunduğunu belirten Köylüoğlu, "Aslında anayasal hak olarak ya da eşitlikçi bir yaklaşımla değil ama ayrımcılık yaparak belki lütuf mekanizmalarıyla temel gelir zaten ödeniyor" ifadelerini kullandı. Köylüoğlu, VTG sayesinde kamu imkanlarının lütfedilerek, siyasetin kullanımının da önüne geçilmesinin sağlanacağını dile getirdi:
“Bunun finansmanı nasıl olacak? En büyük kalemler belki de yolsuzluklar, israf, denetim yapılmadan tahsis edilen kaynaklar. Tabii ki birtakım vergi, günlük veya sosyal politikalarla ilgili düzenlemelerin bunun paralelinde hayata geçmesi lazım. Ama bunun dışındaki kalemler de Türkiye’ye özgü anlamlar taşıyor. Finansmanıyla ilgili. Mesela şu anda israfın önünü kesilse devlet tarafından. Toplumun ortak bir şirketi var. O şirketin parasını çarçur etmesini istemeyiz. İsraf etmesin. Satın alma konusunda yolsuzluk olmasın isteriz. Parasını doğru dürüst değerlendirsin, yerinde yatırımlar yapsın isteriz. Bunlar olursa o şirket tasarruf eder. Bütçe arttırılır ve dağıtılır bir büyüklüktür. Şimdi Türkiye’de maalesef dehşet bir israf söz konusu. Yolsuzluk algısı çok yüksek. Yerindelik denetimi hemen hemen kayboldu. Şu anda bürokraside kelime anlamını bilenlerin sayısı bile sınırlı. Çünkü çok uzun zamandır terk edildi, kullanılmıyor, itibar edilmiyor yerindelik denetimine. Bu açıdan finansman için çok ciddi kaynak var Türkiye’de. Nüfusun çok büyük kısmını finansal olarak dokunuluyor zaten. Kastım şu, birtakım yardım mekanizmaları var. Birileri lütfedip yardım edecek, öbürü de lütfu kabul edecek. Hele hele o lütfedenler bir de kendi imkanını değil kamu imkanları üzerinden lütuf mekanizmaları kuracak. Son derece rahatsız edici ve tehlikeli. Halbuki burada insanlara onurlu yaşama kabiliyeti kazandıracak bir metotla ilerlemek lazım. VTG, hak temelli bir konu. O hakkın tahsisinin ödenmesi gerekir. Öbür türlü birtakım listelerde varsan, bu yardımlar sana ulaşır. Buralarda olman için gerekli performansı göster. Bu performans, demokrasi tatbikatında sen nereye oy vereceğini tartarsın. Hem parti içi hem partiler arası süreçlerde insanların kollarını büküyorlar. Türkiye’de kaynak var. Aslında anayasal hak olarak ya da eşitlikçi bir yaklaşımla değil ama ayrımcılık yaparak belki lütuf mekanizmalarıyla temel gelir zaten ödeniyor. Esas olan bunların kayda alınması, bütün vatandaşlarımızın o güven, huzur ortamında sağlıklı bir toplum noktasına taşınması. Arkasından ekonomik büyüme mi dersiniz, huzur mu dersiniz, organize suçlar, terör suçları, eğitim, sağlık, yolsuzluk, yoksulluklar; aklımıza gelen bütün kalemlerle ilgili çözüm üretme kabiliyeti, kudreti, karakterini taşıyan bir konsepti Türkiye’ye taşımış oluyorsunuz, eğer Vatandaşlık Temel Geliri’ni Türkiye’de uygulamaya başlarsanız.”
'Türkiye'de STK'lar ve siyasi partilerin konuyu programlarına almalarını istiyoruz'
Köylüoğlu, 25 Eylül'de sadece Avrupa'da değil Türkiye'de de VTG kampanyasının başlatılacağını duyurdu. Özellikle Türkiye'deki STK'ların ve siyasi partilerin meseleyi gündemlerine alarak programlarına dahil edilmesinin talep edileceğini belirten Köylüoğlu, dünyadaki gelişmelerin takip edilerek Türkiye'ye aktarılmasının şimdiden Türkiye'deki değişik bölgelerden ilgiyi üzerinde topladığını kaydetti.
“Pandemi ortamı bu konuya ilgi çekti. Süreci hızlandırdı. Biz bu noktada 25 Eylül’de büyük bir kampanya başlatıyoruz. O kampanya da Türkiye’deki sivil toplum kuruluşlarını ve Yargıtay’a kayıtlı 80 küsur partiyi hedef alan bir dilekçe kampanyası. Biz bu örgütlerin, siyasi partilerin bu konuyu gündemlerine almalarını ve programlarına monte etmelerini isteyeceğiz. Bunu kısmen e-mail ortamında yaptık. Fakat şu anda bir destekçi grubuyla bunu yapmak istiyoruz. Çok sayıda toplantılar oluyor. Özellikle internet ortamında 700 kişilik toplantılar yapıyoruz. Bu konuyu paylaşıyoruz, çok da zevkli atmosferler oluşuyor. Türkiye’nin değişik coğrafyalarından katılımlar oluyor. Farklı şeyleri biz de öğreniyoruz. Söz alanlar öyle katkılar yapıyor ki çok besleyici oluyor. Dünyadaki olayları çok yakın takip ediyoruz. Şu anda dünyada bu konuda çalışan aktivistler, siyasetçiler, bilim adamları, dernekler kim varsa hepsiyle temasımız var. Herhangi bir yerden herhangi bir finansal destek aldığımız yok. Kimseye bağlı değiliz. Çıkış noktamız şu: Mustafa Kemal Atatürk, tam bağımsızlık hedefini koyuyor bizim için. Tam bağımsızlığın birinci kriteri ekonomik bağımsızlık. Biz vatandaşlarımızın da ekonomik bağımsızlığının olması gerektiğine inanıyoruz. Ekonomik bağımsızlığı olmayan kitlelerin demokrasi tatbikatında sağlıklı sonuç alamayacağımızı düşünüyoruz. O yüzden 2015’lerde başladık bu yola. Değer seti değişiyor. Kapitalizm, sosyalizm, liberal dünya bu ideolojiler eski değer seti üzerinden şekillenmiş, kamplaşmış, kemikleşmiş hatta kendi içinde fraksiyonlara ayrılmıştır. Fakat değiştiği için bunlar bir süreden sonra havada kaldı. Yeni değer setiyle şekillenen geleceği eski değer setiyle geleceği kategorize etmesi, değerlendirmesi çok zor. Eskiye göre oyun değişti diye düşünüyoruz. Buna dair ciddi araştırmalar da var. Üçüncül evrim çerçevesinde ideolojilerin de evrim geçirdiği aynı biyolojik canlılar gibi hatta yeri geldiğinde tasfiye olduğu, yeri geldiğinde uyum sağlayamayan uzuvlarını kaybettiği, uyum sağlayanların öne çıktığı gibi. Burada kapitalist veya sosyalist dünya görüşünü açıklamaya çalışmak zor oluyor. Bu farklı ideolojilerin düşünmeye açık beyinlerin, vatandaşlık temel geliri konusunu irdeleyince kendilerinden bir şeyler buluyorlar. Bir süre sonra ilgi duymaya başlıyorlar. Fakat her yerde olduğu gibi orada da biz kemik gibi davranalım, yeniliklere karşı duralım, sorgulamayalım şeklinde yaklaşan gruplar da var. O açıdan kapitalizmin kurtarıcısı gibi düşünenler de var ama ben katılmıyorum. Geçen sene Fatih’te Kocamustafapaşa’da yürüyüş yapmıştık. Yarın bizim ev sahipliğimizde farklı ülkelerin de katılacağı bir şey yapacağız. Hatta Ekrem Ataer katılacak. Meşhur ‘Güzel günler göreceğiz’ şarkısını da söyleyeceğiz. Yarın akşam 17.30’da internette maske gerekmeyecek, mesafeyi zaten korumuş oluyoruz. Katılım olursa çok memnun oluruz. Amacımız ilgi çekmek, insanları düşünmeye sevk etmek ve bu konunun tartışılmasını istiyoruz. VTG olsun diye diretmiyoruz, biz VTG tartışılsın diye diretiyoruz. Çünkü çok güveniyoruz, tartışılırsa yol kat edecek."
'Hepsi aynı kelime ama VTG üzerinde düşünülerek kararlaştırılan bir ifade'
Köylüoğlu, isimlendirmenin de önemine dikkat çekeken, 'temel vatandaşlık geliri' gibi tartışmaların 'asli-tali vatandaşlık' gibi meseleleri barındırabileceğini belirterek sakıncalarına dikkat çekerken, 'Vatandaşlık Temel Geliri-VTG' isimlendirmesinin üzerinde tartışılarak belirlendiğini, 'evrensel temel gelir' gibi kullanımlar da doğru olsa bile VTG'nin temel alınması gerektiğini vurguladı:
"VTG, evrensel temel gelir, temel gelir hepsi aynı kelimeler. Fakat bazı akademik kimlikler veya siyasiler sanki yeni bir şey ortaya koyuyormuş gibi temel vatandaşlık geliri diyorlar. Yarın tali vatandaş mı var, sen neden bahsediyorsun, farklı bir yere gider oyun. Çok tehlikeli sular. O açıdan VTG çok uzun çalışmalarla 587 kişilik bir anketle ve kısaltmasının da kampanya yapılabilir özelliğini göz önüne alınarak belirlendi. Dünyada da birçok ülkede bu tabir kullanılıyor. Temel gelir, vatandaşlık temel geliri, evrensel temel gelir ya da en doğrusu şartsız evrensel temel gelir hepsi süper. Kelimelerin yerini değiştirmemekte fayda var diye düşünüyorum, vatandaşlarımızla paylaşırken.”