İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri arasındaki işbirliğine karşı İran ve Türkiye’nin de birlikte hareket etmesi gerektiğine işaret ederek “İki bölgesel güç olan İran ve Türkiye, kurulan tuzak ve oyunları ancak ikili ilişkileri güçlendirerek aşabilir” ifadelerini kullandı. 6. Türkiye-İran Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi toplantısında konuşan Ruhani, Ankara’yı Filistin meselesi başta olmak üzere bölgesel konuları birlikte çözmeye davet etti. Ruhani’nin bu açıklamasının Ankara’da ne ölçüde karşılık bulabileceğini, Türkiye Politik ve Stratejik Araştırmalar Vakfı (TÜRPAV) uluslararası ilişkiler uzmanı Doğacan Başaran, Sputnik’e değerlendirdi.
‘Mezhepler arası yakınlık politikasıyla müttefik çoğaltma arayışı’
Başaran’a göre Ruhani’nin bu sözleri İran’ın bölgede artan yalnızlığına karşı müttefik arayışının bir tezahürü:
“İran'ın, Birleşik Arap Emirlikleri ile İsrail arasındaki normalleşmeye en sert tepki veren ülke olduğu görülüyor. Dahası İsrail'le normalleşme anlamında BAE'yi, Bahreyn, Sudan ve Umman gibi aktörlerin de takip edeceği öngörülüyor. Bu da Ortadoğu denkleminde İran'ın daha da yalnızlaşması anlamına geliyor. Bu ortamda İran, takrib-i mezahib olarak tanımladığı mezhepler arası yakınlık politikası ile müttefiklerini çoğaltmanın yollarını arıyor.”
‘İran, İsrail ve Körfez ülkelerine karşı güç dengesi kurmak istiyor’
Tahran yönetimi açısından mezhepler arası yakınlaşma stratejisindeki “en kullanışlı” argümanın Filistin meselesi olduğunu söyleyen Başaran “Zira İran, Sünni Hamas'a olan desteği aracılığıyla kendisini yalnızca Şiilerin siyasi kıblesi olarak konumlandırmaya çalışmamakta; aynı zamanda tüm İslam dünyasında ayrıcalıklı bir statü elde etmeye çalışmaktadır. Filistin Meselesi ve İsrail karşıtlığı, çoğunluğu Sünni ve Arap olan Ortadoğu halklarının Şii ve Fars olan İran'a, görece sempatiyle bakmalarını sağlıyor. Fakat son dönemde bölgede oluşan konjonktür, Filistin sorunu karşısındaki duruşunun bile, İran'ın yalnızlaşmasını önleyemeyeceğine işaret ediyor. İşte bu yüzden de İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Türkiye'nin Filistin meselesindeki hassasiyetini takrib-i mezahib stratejisi çerçevesinde kullanmak istiyor. Ruhani'nin bu açıklamasını da İsrail ve Körfez ülkelerine karşı İran'ın bir güç dengesi tesis etmek istemesi şeklinde yorumlayabiliriz” diye devam etti.
‘Türkiye ile İran’ın beklentileri arasında farklılıklar oluşması çok olası’
Peki, İran’ın bu isteği Ankara’da nasıl karşılık bulur? Başaran bu sorunun yanıtını “Türkiye'nin elbette Filistin sorununun karşısında İsrail'in siyonist politikalarına karşı Filistinli Müslümanlarla dayanışma içinde olması normaldir. Bu anlamda Türkiye-İran ilişkilerinin derinleştirilmesinde fayda da vardır. Ancak Türkiye, İsrail'in siyonist politikalarına olan itirazını saklı tutmak kaydıyla, Doğu Akdeniz'deki kuşatılmışlığını aşmak için İsrail'le de çeşitli temaslarda bulunabilmelidir. Dolayısıyla Doğu Akdeniz'deki gelişmeler Ankara-Tel Aviv ilişkilerinde bir normalleşme olabileceği izlenimini oluşturuyor. Bu yüzden de Türkiye'nin ulusal çıkarları ile İran'ın beklentileri arasında bazı farklılaşmaların yaşanabileceğini de belirtmek gerekmektedir” diye veriyor.
‘Ticari ilişkileri geliştirmek öncelikli beklenti’
Başaran “Son olarak olası işbirliğinin kapsamına değinmek gerekirse, Türkiye-İran Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi'nin ekonomik ilişkileri derinleştirme ve ticaret hacmini 30 milyar dolar seviyesine çıkarma hedeflerini taşıdığını da söylemek gerekir. Dolayısıyla tarafların asıl beklentisi, ticari ilişkilerin geliştirilmesidir. Yaptırımlar nedeniyle İran pazarında Türk firmalar için bir boşluk da söz konusudur. Bu boşluğu değerlendirmeye odaklanmak gerekir. Zira mevcut durumda enerji ithalatçısı olmamız nedeniyle ticari ilişkilerde denge İran lehinedir. Türk yatırımcının İran pazarındaki fırsatlara odaklanması hem ithalat-ihracat dengesine katkı sağlayabilir hem de İran'da yaptırımların yarattığı yükün azalmasına katkı sağlayabilir. Yani her ne kadar Ruhani, Filistin meselesi üzerinden jeopolitik bir dengeye ilişkin mesaj vermişse de toplantının asıl amacı ikili ekonomik ilişkilerin geliştirilmesidir” diye ekliyor.