Yunanistan, Türkiye ile Doğu Akdeniz’de yaşadığı gerilimi bir kez daha NATO ve Avrupa Birliği’ne taşımaya girişti. Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis “NATO yönetimi, tarafsız tutum sergilemelerinin benim tarafımdan artık kabul görmeyeceğini net şekilde anlıyordur” diyerek NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'le görüşmüş ancak NATO yönetiminden beklediğini bulamamıştı. Birkaç gün sonra Stoltenberg, Miçotakis’in girişimi üzerine Türkiye ve Yunanistan’ı aralarındaki sorunları “müttefiklik dayanışması” ruhuyla çözüme kavuşturma çağrısında bulunmuştu.
Öte yandan, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de yeniden NAVTEX ilan etmesinin ardından AB’yi acil toplantıya çağıran Yunanistan, aradığı desteği kısmen de olsa AB’den bulmuş gibi gözüküyor. Zira Avrupa Komisyonu, Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile 'tam dayanışma' içinde olduklarını duyurarak Atina’nın çağrısına olumlu karşılık verdi. Art arda gelen bu gelişmeler ışığında, Ankara-Atina gerilimini, gerilime NATO, AB ve ABD’nin nasıl müdahil olacağını ve krizin ne yöne evrileceğini ATA Platformu Koordinatörü Barış Hasan, Sputnik’e anlattı.
Türkiye ile Batı destekli Yunanistan arasındaki ‘jeopolitik bir mücadele’
Hasan’a göre Türkiye ile Batı destekli Yunanistan arasındaki gerilim “jeopolitik bir mücadele”:
“Türkiye ile Yunanistan arasındaki Doğu Akdeniz geriliminin arka planına baktığımızda bir jeopolitik güç mücadelesi görüyoruz. Burada Yunanistan yalnız değil. Yunanistan’ın arkasında, AB’nin tamamı değilse bile birliğin başat güçleri Almanya ve Fransa var. NATO içerisindeki başat güç ABD’nin de Yunanistan’ın arkasında olduğunu görüyoruz. Her şeyden önce bunun bir jeopolitik mücadele olduğunun altını çizmek gerekiyor. Bu jeopolitik mücadelenin içerisinde Yunanistan Batı’nın, Avrupa Birliği’nin ve NATO’nun başat güçleri tarafından araçsallaştırılınca Yunanistan’la Türkiye arasında bir gerilim kaçınılmaz oldu.”
‘Yunanistan hem Almanya hem ABD’nin bilgisi ve yönlendirmesi dahilinde Mısır’la masaya oturdu’
Hasan, ABD ve Almanya’nın Yunanistan’ı Mısır’la masaya oturmaya yönlendirdiğine ve ülkenin iç politikadaki ‘çaresizliğini’ gidermek için Türkiye’ye karşı Doğu Akdeniz’de desteklediğine işaret ederek “Yunanistan’la Türkiye arasındaki bu gerilimin arka planında Yunanistan açısından hem iç hem de bir dış politik dinamiği var. Türkiye ile Libya arasında anlaşma imzalandıktan sonra Miçotakis hükümeti ülke içerisinde çok ciddi eleştirilere maruz kaldı. Hükümet Miçotakis’i geri adım atmakla, Yunanistan’ın çıkarlarını Türkiye’ye teslim etmekle hatta Yunanistan’ı uluslararası kamuoyunda güçsüz düşürmekle suçladı. Batılı güçler Miçotakis hükümetinin iç politikadaki çaresizliğini görünce Yunanistan’ı Türkiye’ye karşı Doğu Akdeniz’de motive ettiler. Bunun arkasından Yunanistan-Mısır anlaşması geldi. Bu anlaşmanın perde arkasındaki sürece bakarsanız, ABD desteklemiş ama Almanya haberi yok gibi davrandı. Bu çok inandırıcı değil. Yunanistan hem Almanya’nın hem ABD’nin bilgisi ve yönlendirmesi dahilinde bu adımı atarak Mısır’la anlaşmayı imzaladı” dedi.
‘Türk-Yunan krizlerinde hep tarafsız kalmayı seçen NATO, bugün de aynısını yapacak’
Hasan “Bu, bizi gerek Avrupa Birliği içerisinde gerek NATO içerisinde Yunanistan’ı yekpare olarak destekleyen bir ittifak olmadığı sonucuna götürüyor. Ne NATO ittifakında ne de Avrupa Birliği’nde tüm ülkeler Yunanistan’ı destekliyor diyemeyiz. Ama NATO ve Avrupa Birliği’ndeki başat ülkeler Yunanistan’ın arkasında. Yunanistan ABD, Fransa ve Almanya’yı arkasına alarak süreci hem Avrupa Birliği’ne hem de NATO’ya taşıyor, Türkiye’ye köşeye sıkıştırmaya çalışıyor. Ben bundan bir sonuç çıkabileceğini düşünmüyorum. Çünkü bu NATO’nun tarihsel dinamiklerinde yok. NATO kendi üyeleri arasındaki gerilimlerde her zaman tarafsız kalmayı tercih etmiştir. Türk-Yunan krizlerinde de tarafsız kalmayı tercih etmiştir. Stoltenberg’in açıklamaları da NATO’nun yine suya sabuna dokunmayacağını gösteriyor” diye devam etti.
‘Oruç Reis’in sahaya çıkması Yunan hükümetini iç politikada köşeye sıkıştırdı’
Yunanistan’ın NATO’dan farklı olarak AB’den kısmen de sonuç elde edebileceğine değinen Hasan “Özellikle Almanya ve Fransa’nın Yunanistan’ın arkasında olduğunu düşünürsek, AB’den sembolik de olsa Türkiye’ye yönelik yaptırım kararı çıkabilir. Ama bu yaptırımın da Türkiye açısından ciddi bir bağlayıcılığı veya sonucu olmaz. Çünkü Türkiye’nin Avrupa Birliği süreci neredeyse durmuş durumda. İşte tam da bu yüzden, Yunanistan’ın elinin fazla dolmayacağını bildiği halde neden bu girişimleri başlattığını düşünmek lazım. Bunun için en önemli sebep, ülkedeki iç dinamikler. Türkiye, NAVTEX’i geri çektiğinde ve Mısır’la anlaşma imzalandığında kamuoyuna bu ‘zafer’ olarak lanse edildi. Fakat Türkiye’nin ikinci NAVTEX ilanı ve Oruç Reis’in göreve çıkmasıyla hem sosyal medyada hem yerel gazetelerde ‘Hani biz Mısır’la anlaşmıştık, Türkiye artık bir şey yapamayacaktı’ sorusu soruldu. Gelinen noktada Yunan hükümeti öyle köşeye sıkıştı ki Oruç Reis’in sahadaki araştırmalarına başlamasına herhangi bir karşılık veremediler” diye konuştu.
‘Yunanistan’la Mısır’ın imzaladığı metin MEB anlaşması değil, ön anlaşmadan ibaret gibi gözüküyor’
Türkiye’nin Mısır’la ilişkileri gözden geçirmeye hazır olmamasının Atina ile Mısır’ın masaya oturmasını tetiklediğine işaret eden Hasan “Türkiye’nin sembolik de olsa bazı adımları atmaması Mısır tarafında ‘Yunanistan ile bu anlaşmayı yapalım’ sonucuna varılmasına neden oldu. Ama anlaşmanın içeriği de tartışmalı. Ben bunun bir Münhasır Ekonomik Bölge anlaşması olduğunu düşünmüyorum. Çünkü anlaşmanın kamuoyuna aktarılan İngilizce metnine bakınca Münhasır Ekonomik Bölge sınırlarını belirlemeye yönelik bir ön anlaşma olduğu anlaşılıyor. Yani henüz ortada BM’ye tescil ettirilecek bir MEB anlaşması bile olmayabilir. Yunan hükümetinin kendi tezleri arkasında güçlü bir şekilde duramamasının bir sebebi de belki bu” dedi.
‘Geçmişte Yunanistan’ı Türkiye üzerine salan İngiltere’ydi, bugünse ABD ve Fransa’
Son dönemde Ankara-Atina hattında yaşananları ‘tarihin tekerrür etmesi’ diye nitelendiren Hasan “100 yıl önce Yunanistan’ı Türkiye’nin üzerine salan İngiltere’ydi. Bugün ABD ve Fransa. Almanya da Yunanistan’ın arkasında gibi görünüyor şu anda. Tarih tekerrür ediyor. Bu yüzden Türkiye’nin tarihten iyi dersler çıkartıp geleceğe yönelik adımlarını ve önlemlerini ona göre alması lazım” diye ekledi.