NATO’nun ardından Avrupa Birliği üzerinden Türkiye’yi hedef alan yaptırım arayışına giren Fransa’nın çağrısıyla Pazartesi günü AB Dış İlişkiler Konseyi bir araya geldi. Ancak Paris yönetiminin beklentisinden farklı olarak toplantıdan yalnızca kınama kararı çıktı. AB toplantısından çıkan bu sonuç ışığında, Türkiye-AB ve Türkiye’yle birliğe üye ülkeler arasındaki ilişkilerin olası gidişatını, Avrupa Birliği ve Küresel Araştırmalar Derneği (ABKAD) Başkan Yardımcısı Can Baydarol, Sputnik’e değerlendirdi.
‘Fransa yalnız kalmak durumundaydı ve öyle de oldu’
Baydarol’a göre, AB toplantısından çıkan sonuç beklenenden farklı değildi. Baydarol “Dünkü konsey toplantısından beklenen sonuç çıktı diyebiliriz. Çünkü daha önce NATO’dan istediğini alamayan Fransa’nın daha sonra AB üzerinden Türkiye’ye yaptırım arayışının sonuçsuz kalacağı öngörülebilir bir durumdu. Ayasofya’nın yeniden ibadete açılmasını fırsat bilen Yunanistan’ın da Fransa’yla birlikte tavır alma girişimi de sonuçsuz kaldı. Fransa bütün çabasına rağmen birlik içinde Türkiye’ye karşı yalnız kalmak durumundaydı ve öyle de oldu” dedi.
‘İtalya, Doğu Akdeniz’de Fransa yerine Türkiye’yle işbirliğini tercih eder pozisyonda’
Fransa’nın düştüğü bu pozisyonunun AB’ye üye diğer ülkelerin Türkiye’den beklentileriyle ilişkili olduğunu aktaran Baydarol “Gelinen noktada, özellikle İtalya, Doğu Akdeniz’de Fransa yerine Türkiye’ye işbirliği yapmayı tercih edecek pozisyonda. Ülkelerin dış politikaları öyle bir durumda ki, bir alanda işbirliği yapmaları ülkelerin başka bir alanda karşı karşıya gelmeyeceği anlamına gelmiyor. Fransa’nın Libya’da ‘İslami teröre karşı sınırlarımızı korumak için Hafter’le işbirliği yapmak zorundayız’ yaklaşımı ortada. Ama Kaddafi’nin zamanında Elize Sarayı’nda nasıl ağırlandığını ve sonrasında aynı Fransa’nın Kaddafi’ye karşı ilk öne çıkan olup işlenmesi son derece kolay olan Libya petrollerini nasıl ele geçirmeye çalıştığını da gördük. Güney komşusu Libya’da böyle bir senaryo İtalya’nın çıkarlarına taban tabana zıttı. Yani bugün de Türkiye’nin çıkarlarıyla İtalya’nın çıkarları Fransa’ya karşı örtüşüyor” dedi.
‘Almanya, kendi Kuşak-Yol hedefleri doğrultusunda Türkiye’yle ilişkileri bozmak istemiyor’
Baydarol “Dönem başkanı Almanya da, her ne kadar Türkiye’yle ilişkileri tam üyeliği yeniden canlandırma noktasına gitmese de, mevcut halinden daha da kötüye götürmek niyetinde değildi. Bunu da dün sabah Hıristiyan Demokratların sözcüsünün yaptığı açıklamada duyduk. Sözcü ‘Türkiye’nin ne demokrasisi ne insan hakları ne hukukun üstünlüğü Avrupa’yla örtüşmüyor, fakat stratejik çıkarlarımız olduğu için mevcut durumun daha da kötüye gitmemesi için gayret göstermeliyiz’ dedi. Nedir mevcut durumun stratejik önceliği? Biliyoruz ki, Çin, kendi Kuşak-Yol projesiyle Batı’ya doğru açılmaya çalışıyor. Aynı Çin gibi daha fazla ihracat peşinde koşan Almanya da Doğu’ya doğru kendi Kuşak Yol’unu oturtmaya çalışıyor. Her ikisinin de yolu Türkiye üzerinden geçiyor. Bu konuda Türkiye bir anlamda kilit ülke. Bu hem lojistik açısından hem de enerji geçiş yolları açısından Türkiye’yi ön plana çıkarıyor. Bu yüzden de Almanya Türkiye’yle ilişkileri kötüye götürmek istemiyor” diye anlattı.
‘Almanya’nın iki gündemi var: pandemiyle gelen ekonomik kriz ve büyümesi olası göçmen krizi’
Almanya’nın halihazırdaki iki öncelikli meselesinin, pandemiyle ortaya çıkan ekonomik kriz ve yine pandeminin ardından büyüyerek sürmesi beklenen göçmen krizi olduğuna işaret eden Baydarol şöyle devam etti:
“Pandemiyle ortaya çıkan ekonomik krizin üstesinden nasıl gelineceği 17-18 Temmuz’daki zirvede masaya yatırılacak. Yani AB’nin gündemi şu an Türkiye değil, pandemi sonrasında ne yapacakları konusu. Ayrıca pandemi sürecinde tedarik zincirinin kırılmasının üretimi durdurup kıtlığa sebep olduğu anlaşıldığı için Türkiye üzerinden yapılacak taşımaların da önemi her zamankinden daha çok artmış durumda. Dönem başkanı Almanya’nın ikinci ana gündem maddesi de göçmen krizi. Zira daha önce savaş ve siyasi sebeplere dayalı göçe şimdi bir de sağlık sistemine sahip olunmaması sonucu başlayacak göç dalgaları eklenecek. Dolayısıyla Almanya’nın hiçbir şekilde Türkiye’yle ipleri daha da germek gibi bir niyeti yoktu. Ben bu meselenin kısa vadede bu geldiği noktadan farklı bir noktaya evrileceğine de inanmıyorum.”