Başsavcılıktan yapılan yazılı açıklamada, baronun dün 'Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın İnsanlığın Bir Kesimini Nefretle Aşağılayıp Kitlelere Hedef Gösterdiği Konuşmasıyla İlgili Basın Açıklaması' başlığıyla açıklama yaptığı belirtilerek, açıklama nedeniyle baro yöneticileri hakkında Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 216/3 maddesi kapsamında, halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri aşağılama suçundan re'sen soruşturma başlatıldığı duyuruldu.
TCK'nin 216'ncı maddesinin 3'üncü fıkrasında "Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır" hükmü bulunuyor.
Adalet Bakanı Gül: Esefle kınıyorum
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül de konuyla ilgili yaptığı açıklamada, "Diyanet İşleri Bakanı Ali Erbaş’ın cuma hutbesinde naklettiği dini hükümler nedeniyle Ankara Barosu’nun rahatsızlığını ifade eden ve yer yer haddi zorlayan açıklamasını esefle karşılıyorum. Anayasa’nın 24. maddesinde ifadesini bulan dini inanç, vicdan ve kanaat hürriyetinin herkes gibi bir din adamı tarafından da kullanılmasında hiçbir sakınca bulunmamaktadır. Üstelik bu din adamı, anayasal bir kurum olan Diyanet İşleri’nin başı olarak İslam dininin hükümlerini seslendirmektedir. Bu nedenle vatandaşlarımızın dini bilgi ihtiyacına, suallerine ve tereddütlerine cevap vermesi son derece doğal ve her şeyden önce bir kamu görevidir" ifadelerini kullandı.
'Bu talihsiz açıklama zihinlerinde bulunan faşist refleksi bir kez daha ifşa etmiştir'
Erbaş’ın ifade ettiği hususlarla ilgili bir nefret suçu teşhisi koymanın en hafif tabirle hukuki cehalet olduğunu belirten Gül, "Bu topraklarda her sesten, her kökten, her inanıştan insan, yüz yıllardır barış ve kardeşlik içinde birlikte yaşamış ve yaşamaya devam edecektir. Çok açıktır ki, Ali Erbaş Hocamızın hitabında bu birlikteliğe kasteden hiçbir ifadesi, iması ve beyanı yoktur. Ankara Barosu'nun bu açıklamalara yönelik yakıştırmaları bizi bir arada tutan değerlerle de, demokratik ilkelerle de ne yazık ki uyuşmamaktadır. İnanç ve düşünce hürriyetinin anlamını herkesten iyi bilmesi gereken bir meslek örgütünün farklı bir düşünceye karşı yaptığı bu talihsiz açıklama zihinlerinde bulunan faşist refleksi de bir kez daha ifşa etmiştir. Böylesi tek tipçi, ötekileştirici, tahakkümcü yaklaşımlar, herhangi bir hukuki dayanaktan yoksundur" değerlendirmelerinde bulundu.
Gül, "İçinde bulunduğumuz salgın günlerinden tüm dünyanın hayranlıkla izlediği bir dayanışma ruhu sayesinde en az kayıpla çıkmaya hazırlanan ülkemizde modası geçmiş, katı pozitivist anlayışın halkımız nezdinde bir karşılığının olmadığı açıktır. İtibarını yükseltmek için başkalarının itibarına saldıranların karşısında Anayasamız, milli değerlerimiz ve demokrasimiz bulunmaktadır. Bu düşüncelerle söz konusu Baronun ifade ettiği hususların köklü bir hukuk kurumuna yakışmadığını düşünüyor, açıklamayı esefle kınıyorum" dedi.
Şentop: Değerlere düşmanlığın karanlık tarihi de insanlık kadar eskidir
Öte yandan, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Mustafa Şentop ise insani değerlerin ve hakikatlerin çağlar üstü olduğunu belirterek, “Bu değerlere düşmanlığın karanlık tarihi de insanlık kadar eskidir. İnanç alanında da, siyasette de, hukukta da her yeni düşünce kendisine yüzyıllar öncesinden dayanaklar bulur. Milletimizin değerlerine karşı düşmanlık da yeni değildir; o değerleri tahfif etme hafifliği de. Geçen zamanı delil göstererek İslam’a saldıran provakatif zihniyet, kadim İslam düşmanlığının zavallıca bir tezahürü olduğunu fark edecek bilgi temelinden de mahrumdur. Diyanet İşleri Başkanımızın şahsına ve özellikle onun şahsı bahane edilerek İslam’a yapılmaya çalışılan saldırıyı şiddetle kınıyorum. Hukuk adına konuştuğunu iddia edenlerin liyakat ve samimiyetten yoksunlukları apaçık ortadadır. Eleştiri hakkı hiçbir zaman hiç kimseye milletimizin inandığı değerleri kendi sığ zaviyesinden bile olsa tahfif ve tahkir etme hakkı vermez. Çağları aşan hakikatlere ve değerlere sahip olmakla daima iftihar ederiz” ifadelerini kullandı.