NATO’ya üye ülkeler yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla son derece ağır bir sınav verirken, pakt Rusya’yı hedef almaya devam ediyor. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Ukrayna ve Gürcistan ile ortaklığı daha da derinleştirme kararı aldıklarını belirtti. Stoltenberg’in açıkladığı bu strateji neleri kapsayabilir? NATO, bu planından sonuç alır mı? Sputnik’in bu sorularını tarihçi-siyaset bilimci Dr. Mehmet Perinçek yanıtladı. Perinçek’e göre, NATO’nun bu politikasının sonuca ulaşması mümkün değil çünkü ABD’nin Rusya ve Çin’i ‘tehdit’ gören tutumuna rağmen, Avrupa, Rusya ile ittifak yapmaya dönük adımlar atıyor:
‘ABD’nin aksine Avrupa Rusya’yla ittifak yapmaya meyilli’
“ABD, tehdidi Rusya’dan ve kimi zaman da Çin’den görürken, Avrupa’da Rusya’yla daha bir ittifak yapmaya yönelik adımları görüyoruz. Diğer taraftan Türkiye tehdidi PKK/PYD’den görürken, PKK/PYD ABD’nin önemli müttefiki olmuş durumda. Ayrıca Fransa da PKK/PYD’yi destekliyor. Yani Avrupa’daki ülkelerin tehdit algıları birbirlerinden daha farklı. NATO artık tamamen ABD’nin müttefiklerini kontrol etme ve onları kendi planlarına koşturma örgütüne dönüştü. ABD bir taraftan Rusya’yla, Çin’le mücadele ediyor ama diğer taraftan kendi ‘müttefiklerinden’ de kendisine rakip çıkmasını istemiyor. Sovyetlerin dağılmasından sonra zaten çoktan mantığını yitiren NATO, bugün tam anlamıyla çözülme evresinde.”
‘Avrupa kamuoyunda ciddi bir ABD tehdidi algısı var’
Avrupa kamuoyunda çok yüksek oranda ABD tehdidi algısı olduğunun altını çizen Dr. Perinçek “Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un da ifade ettiği üzere NATO artık bir beyin ölümü yaşıyor. Kısaca özetlemek gerekirse, Trump ilk başta NATO’yu tartışmaya açtı, hatta Amerika’nın NATO’dan çıkabileceğini bile dile getirdi. Avrupa’da çok ciddi bir şekilde NATO’dan bağımsız Avrupa ordusu projesi tartışılıyor. Özellikle Fransa burada başı çekiyor. ABD ile Almanya arasında son dönemde ciddi gerilimler yaşandı. Avrupa kamuoyuna baktığımızda ciddi bir Amerikan tehdidi algısı var. Artık Avrupa kamuoyu tehdidin Rusya’dan geleceğinden ziyade dünya barışını, güvenliğini, huzurunu ABD’nin tehdit ettiğini ifade ediyor” diyor.
‘Koronavirüs salgınıyla birlikte NATO’nun koruduğu Batı sisteminin çöküşü ortada’
Dr. Perinçek “NATO’nun koruduğu Batı sisteminin koronavirüs salgınıyla birlikte çöktüğünü görüyoruz. NATO silahlı bir örgüt. Silahlı bir örgüt de, bir sistemi, rejimi, bölgeyi koruyor. Bunun da hem ekonomik hem toplumsal hem idari anlamda en önemli ideolojisi, liberalizm. Koronavirüs salgını NATO’nun koruduğu liberal sistemin de hem idari hem ekonomik hem de toplumsal sistemde çöktüğünü gösterdi. İdari anlamda baktığımızda ‘Avrupa Birliği’nin sınırları ortadan kalksın’ veya ABD’nin dünyaya dayattığı ‘küreselleşme sınırların kalktığı bir dünya’ projesi, milli devletlerin ortadan kalktığı, bunların Batılı devletler tarafından yutulduğu o sistemin de sonuna geldiğimizi görüyoruz. Koronavirüs salgınıyla birlikte artık sınırların tekrar konulması gerektiği konuşuluyor. Milli devletlerin tekrar yükselişe geçtiği ifade ediliyor. Hatta ‘Foreign Policy’ 12 tane uzmana ‘koronavirüs sonrası dünyayı nasıl anlatırsınız’ diye soruyor, uzmanlar ise milli devletlerin yükseleceğini ifade ediyorlar. Macron, geçtiğimiz günlerde Schengen sisteminin artık sonuna gelinebileceğini, sınırların Avrupa içerisinde tekrar çizilebileceğini ifade etti. Yani o liberalizmin ‘bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler’ felsefesi, ilkesi idari sistem anlamında da çökmüştür, iflas etmiştir. ‘Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler’ değil, tekrardan sınırların çekilmesi konuşulmaktadır” diye devam etti.
‘NATO’nun dünyaya hakim olma yeteneğinden bahsetmek mümkün değil’
Koronavirüs salgınının liberal ekonomik sistemi de çökerttiğine değinen Dr. Perinçek “Ekonomik açıdan baktığımızda da ‘bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler’ ilkesi son bulmuştur. Hatta Amerika’da son bulmak üzeredir. Trump en son Ford şirketlerini Twitter üzerinden tehdit etmektedir. ‘Kapatamazsınız fabrikaları, ventilatör üreteceksiniz’ diye bas bas bağırmaktadır. Devlet ekonomiye müdahale etmek zorunda kalmaktadır. Ekonomide de her şeyin özel müteşebbise bırakıldığı dönemlerin koronavirüs tehdidiyle beraber başarısız olduğu görülmüştür. Toplumsal yapı açısından baktığımızda da liberal, neoliberal toplumun çöktüğü ortadayken, disiplinli toplumlar koronavirüsle mücadele edebilmiştir, başarı sağlamıştır. Toplumsal hayatta da NATO’nun koruduğu liberal sistem tamamiyle iflas etmiştir. NATO bir taraftan kendi güvenlik anlayışı açısından içinde bir bütünlüğü kaybetmişken, koruduğu liberal batı sistemi de yine iflas etmiştir. NATO’da bir gelecek olmadığı, NATO’nun önümüzdeki süreçte dünyaya hakim olabilme, yönetebilme veya dünyada istediğini yapma şansı kalmadı” diye anlattı.
‘NATO’nun Ukrayna ve Gürcistan’a da bir faydası yok bu ülkeler aksine bu zarar görürler’
NATO’nun Gürcistan ve Ukrayna’ya da bir fayda sağlayamayacağına işaret eden Perinçek “NATO’nun Rusya’yı çevreleme çabasının, Ukrayna ve Gürcistan’ı pakta katması veya onları etkisi altına almasının Ukrayna ve Gürcistan açısından bir artısı yoktur. Çünkü NATO bir gelecek vaad etmemektedir. İkincisi, Ukrayna ve Gürcistan’ın kaderi bölge ülkeleriyle birliktedir. Bölge ülkelerine, Rusya’ya karşı savaşmak değil, Rusya’ya karşı batı ülkelerinin bir sıçrama tahtası olmak onları hiçbir şey katmayacaktır. Tam tersine hem ekonomik hem de toplumsal, kültürel açıdan Ukrayna’nın da Gürcistan’ın da geleceği Rusya’yla, Türkiye’yle, Azerbaycan’la, Karadeniz ülkeleriyle birliktedir. Batının bölge ülkelerine karşı bir üssü olmanın hiçbir geleceği yoktur. Tam tersine tecrit olurlar, ekonomik açıdan büyük zarar alırlar” dedi.
‘Rusya ile beraber Türkiye de çevrelenmiş oluyor’
Perinçek “NATO bir taraftan Rusya’yı çevrelerken diğer taraftan Türkiye’yi de çevrelemektedir. Yani, Türkiye NATO üyesi olsa dahi NATO’nun hedefi haline gelmiştir. 15 Temmuz, Suriye’de PKK/PYD’ye destek, Kıbrıs’ta Türkiye’nin hedef alınması.. Bunlar Türkiye açısından da bir tehdittir. Özellikle Karadeniz burada önemli rol oynamaktadır. ABD’nin giremediği önemli denizlerden bir tanesidir ve NATO’nun ya da ABD’nin Karadeniz’e girmek gibi bir hedefi vardır. Ukrayna ve Gürcistan meselesi NATO, ABD açısından bu bakımdan da önem taşımaktadır. Bunun üzerinden bir nevi Boğazlar rejimini de yıkma planları vardır. Montrö’yü yıkma, bozma planları vardır, oraya kendi kuvvetlerini yığma projesi vardır. Ama Karadeniz’e ABD’nin girmesi ayrıca Türkiye’ye de karşı bir operasyondur. ABD Doğu Akdeniz’de Kıbrıs üzerinden Türkiye’yi kuşatırken bir amacı da Akdeniz’de üstünlük sağlamak ve oradan Karadeniz’e sızmaktır. Dolayısıyla Türkiye’yle Rusya’nın Karadeniz ve Akdeniz’de de çıkarları ortaktır. NATO’nun genişlemesi ve bölgeyi tehdit çabalarıysa Türkiye ile Rusya’yı Kıbrıs ve Kırım meselelerinde ortak davranmaya itmektedir. Türkiye ve Rusya, Doğu Akdeniz’de ve Karadeniz’de bu konuda işbirliği yapmalıdır” dedi ve şunları ekledi:
‘Bütünlüğünü kaybetmiş bir pakt genişleyemez’
“NATO’nun veya Batı sisteminin başarı şansı kalmamıştır. Zira NATO’nun kendi içinde bütünlüğü bile kalmamıştır. NATO’nun silahla bekçiliğini yaptığı, koruduğu liberal sistem çökmüştür. Bu ülkeler İtalya’ya bile yardım edememişlerdir. Rus ordusunun sağlık uzmanları, doktorları, hemşireleri, tıp uzmanları İtalya’ya tabiri caizse çıkartma yapmak zorunda kalmışlardır. Dolayısıyla NATO daha kendi içinde bir bütünlüğe sahip değilken, içeride koruduğu sistem çökmüşken genişleme çabaları nafiledir.”