Türkiye, Avusturya, Belçika, Hollanda, İspanya, Polonya ve Birleşik Krallık'a vize muafiyeti kararı aldı. Söz konusu kararın gerekçesinin, turizm potansiyeli, ticari, ekonomik ve kültürel ilişkilerin gelişmesi olduğu açıklandı. Türk vatandaşlarının Schengen bölgesinde vizesiz seyahatini sağlaması öngörülen Türkiye-Avrupa Birliği (AB) Vize Serbestisi Anlaşması, yıllardır uygulanmaya konulmazken, bu kararın artı ve eksi yönleri neler? Konuyu Birleşmiş Milletler (BM) Göçmen İşçiler Komitesi Başkanı Doç. Dr. Can Ünver ve Avrupa Birliği ve Küresel Araştırmalar Derneği (ABKAD) Başkan Yardımcısı Can Baydarol, Sputnik’e değerlendirdi.
‘AB, vize muafiyetinde üzerine düşen sorumluluğu yapmaktan 4 yıldır kaçıyor’
BM Göçmen İşçiler Komitesi Başkanı Ünver’e göre Türkiye, 18 Mart 2016 tarihinde AB ile imzaladığı anlaşma kapsamında Avrupa'ya giden Suriyeli mültecilerin geri kabulü karşılığında elde etmesi gereken vize serbestisine, anlaşmanın yükümlülüklerini yerine getirmesine rağmen ulaşamıyor. Ünver “Aradan 4 yıl geçmesine rağmen, AB kendi üzerine düşen sorumluluğu uygulamaktan kaçınıyor. Bu kaçınmanın sadece 6 maddelik yükümlülükle ilgili olmadığı konusunda herkes zaten hemfikir. Bunu anlamak için müneccim olmaya da lüzum yok. Maalesef genel siyasal tavrının Türkiye’ye, Türk vatandaşlarına vizesiz seyahat hakkını vermeme şeklinde ve bir nevi oyalama taktiğiyle bunu sürdürdüğünü biliyoruz” diyor.
‘Türkiye pek çok ülkeye örnek liberal bir tutum sergiliyor ve ülkeye zarar vermeyecek herkese kucak açmış durumda’
Ünver, AB’nin bu tavrına rağmen Türkiye’nin 6 Avrupa ülkesine vize serbestisi tanımasını ise “ülkenin öteden beri takip ettiği vizede liberal duruşun yansıması” diye tanımlıyor:
“Bu son uygulama aslında Türkiye’nin öteden beri takip ettiği vizede liberal duruşun yansıması. Bu belki tek taraflı olduğu için eleştirilebilir. Ancak Türkiye öteden beri insanların bir coğrafyadan başka bir coğrafyaya sınır ötesi serbest dolaşım konusunda, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere birçok dünya ülkesinden çok daha farklı ve çok daha liberal bir tutuma sahip. Bu Afrika ülkeleri için de geçerli, birçok Asya ülkesi için de geçerli. Yani, ülkemize gelip herhangi bir zarar verme ihtimali olmayan ülkelerin vatandaşları için zaten Türkiye kucağını açmış vaziyette. Bilhassa Sovyetler Birliği’nin yıkılışının ardından ortaya çıkan büyük göç dalgaları sırasında da görüldü. Bu liberal vize politikasından aslında onur duymalıyız.”
‘Ticaret ve turizm gerekçeleri, bu vize serbesti için yeterli gerekçeler değil, Türkiye’nin felsefi yaklaşımı var’
Ünver “Türkiye’nin vize serbestisi kararını, ticaret ve turizmin geliştirilmesi gerekçeleriyle açıklamak yetmez çünkü ülkenin bu konuda felsefi bir yaklaşımı var. Ancak yine de Avrupa ülkelerinin de karşılıklılık çerçevesinde bazı adımlar atması da beklenir. Umarız bu konuda bir irade oluşmuştur. Ama vize meselesi aslında küreselleşmeden çok söz edilen dünyada esas itibariyle artık insanidir. Bence Türkiye bu bakımdan birçok ülkenin önünde seyrediyor, yoluna devam ediyor” diye ekledi.
‘Karar, Koronavirüs fırsata döndürmeye yönelik bir hamle gibi gözüküyor’
Baydarol’a göreyse, Türkiye’nin Çin’de başlayan Koronavirüs fırsata çevirerek hem turizm hem de ticarette atılım yapma amacıyla açıklanabilir:
“Türkiye için bu yıl turizmde kötü sinyaller var. Corona virüsü sebebiyle Çin’den, bölgedeki gelişmeler sebebiyle Rusya’dan gelen turist sayısı azalabilir. Türkiye ciddi düzeyde turist kaybı olasılığı sebebiyle böyle bir adım atmıştır diye düşünüyorum. Ticaret kısmına gelince de, bu sene Avrupa ekonomisinde de bir daralma bekleniyor. Türkiye de Çin’deki Corona virüsünü de biraz fırsata çevirmek isteyen bir tutum içerisinde ve ‘tekstilde Çinlilerin yerine alabilir miyiz’ noktasında. Bu anlamda ticarette ‘adamların gelip gitmesine engel olmayalım, destek olalım’ tavrı benimsenmiş gibi gözüküyor.”