‘Öncelikli olarak kriz ortamının sona erdirilmesi gerekiyordu’
Söz konusu ziyaretin Türk-Amerikan ilişkilerinde krizin zirve yaptığı bir dönemde gerçekleştiğine dikkat çeken Erol, “Burada ön plana çıkan husus, her iki liderin de bu yükselen tansiyonu dindirmeye yönelik daha temkinli bir duruş sergilemeleri oldu. Dolayısıyla zirveye öncelikle damgasını vuran hadise, tarafların bu krizin önü alınamaz bir noktaya varmaması için duruş sergilemesiydi ve iki ülke arasındaki sorunların giderilmesine yönelik olarak da diyalog ortamının muhafazasının sağlanmasıydı. Bu da şunu gösteriyor; önümüzdeki dönemde sorunların çözümü için bir takım adımlar atılabilir, bunun için de öncelikli olarak bu kriz ortamının sona erdirilmesi gerekiyordu” dedi.
‘Zirve somut anlamda sonuç getirmese de diyalog için önemli’
Tarafların, her ne kadar ikili ilişkilerin geleceği noktasında krizi daha fazla tırmandırmak istemese de mevcut pozisyonlarından da geri adım atmasının pek mümkün görünmediğini kaydeden Erol, “Her iki taraf da şu ana kadar ortaya koydukları taleplerini bir kez daha birbirlerine yinelediler. Türkiye açısından öncelikli konu PYD/YPG/PKK terör örgütü ve aynı şekilde FETÖ bağlamında ABD’nin yaptığı yanlış tercih ve bunun ikili ilişkiler açısından doğuracağı sonuçlardı. ABD’nin burada yaklaşımı ise daha çok S-400’ler ve Türk-Rus ilişkileri bağlamında Türk-Rus dış politikasına yönelik taleplerin sağlanması şeklinde. Dolayısıyla zirve somut anlamda bir takım sonuçları beraberinde getirmese de kriz sürecini diyalog ortamı içerisinde sonlandırma noktasında kararlılığın ifade edilmesi açısından önemli” diye konuştu.
‘Türkiye tarafında olan irade ABD’de de yok’
Ancak Erol’a göre iki ülke arasındaki sorunlu başlıklar da hala ortada. Erol, “Sorunları çözme noktasında Türkiye tarafından çok net bir şekilde kararlı bir tutum ve ortak bir irade söz konusu ama aynı ortak irade ABD’nin kendisinde yok. ABD’de ortak bir irade, güçlü bir irade oluşturulamadığı için bu kaçınılmaz olarak Türk-ABD ilişkilerine yansıyor. ABD’de yaşanan bu siyasi kriz, Trump’ın lider olarak daha zayıf bir pozisyona düşürülmüş olması, ilişkilere de yansıyor” dedi.
‘ABD mevcut tavrını devam ettirdiği sürece S-400’ler masada olacak’
Türkiye’nin PYD/YPG konusunda ise çok net bir şekilde ABD’ye “Senin müttefikin ben miyim, yoksa bu terör örgütü mü?” dediğini belirten Erol’a göre, ABD mevcut tavrını devam ettirdiği sürece Türkiye açısından S-400’ler ve Rusya seçeneği masada olmaya devam edecek. Erol, PYD/YPG konusunda 2016’dan bu yana ABD’nin tercihinde değişikliğe gitmediğine de dikkat çekerken şöyle devam etti:
“ABD’nin Türkiye’den de vazgeçmek istemediğini görüyoruz ama bu ikisini aynı anda yapabilmesi mümkün değil çünkü Türkiye bunu kabul etmez. Türkiye zaten 2016’dan bu yana izlediği dış politika ile önce Rusya ile normalleşme sürecini başlatarak, arkasından Astana süreci ile, sonrasında da hemen 24 Ağustos 2016’dan itibaren Suriye’de gerçekleştirdiği operasyonlarla bunu ortaya koymuş durumda. ABD, ‘büyük ortadoğu projesi’ kapsamında ‘büyük İsrail projesini’ gerçekleştirmeye çalışıyor, bu konuda Trump’ın üzerinde yoğun bir baskı var. Konu PYD/YPG/PKK üzerinden yürütülmeye çalışılan ‘büyük İsrail projesi’ ve İsrail’in kendisi. ABD mevcut tavrını devam ettirdiği sürüce Türkiye açısından S-400’ler, Rusya ve daha başka seçenekler masasında olmaya devam edecek, Türkiye’nin buradan geri adım atması mümkün değil.
Trump, 'Türkiye aynı anda hem S-400 hem F-35'lere sahip olabilecek mi?' sorusunu yanıtladı: Bunu konuşacağız. Bu konuda size açıklamalarımız olacakhttps://t.co/9j3LfNGc16 pic.twitter.com/XmUGgkUnhq
— Sputnik Türkiye (@sputnik_TR) November 13, 2019
‘Türkiye sorumluluğu bir anlamda ABD’ye bırakıyor’
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Patriot konusunu gündeme getirmesinin anlamı da, Türkiye bir denge politikası yürütmeye çalışıyor. S-400’leri almış olan Türkiye nasıl Rusya ile yeni bir süreci başlatmışsa aynı şekilde Patriot’ları da almak suretiyle, ABD ile olan ilişkilerini devam ettirmek istiyor ancak altını çizmek gerek; ABD Türkiye tarafından hiç de dostça algılanmayan ve Türkiye’nin güvenliğini, bekasını tehdit eden bu tavrına devam ettiği sürece Türkiye’den S-400’ler Rusya ve ya başka konularda beklediği cevabı alamaz, Türkiye bu konuda çok net. Türkiye’yi S-400 alımına sevk eden eden sebep ABD’nin izlediği yanlış polikalardı. Türkiye de gelinen noktada diyaloga ve işbirliğine açık olduğu mesajını vererek sorumluluğu bir anlamda ABD’ye bırakmış oluyor.”