Türkiye'nin güvenlik kaygılarını gidermek üzere alınan tedbirler eşliğinde Türk hükümeti, Suriye hükümeti ve ordusunun topraklarında yeniden kontrolü ele almak üzere atacağı adımlara geçit vereceğini ilan ederken, 1998'de imzalanan 2011'de de pekiştirilerek TBMM'de onaylanan Adana anlaşmasını da bizzat geçerli kılarak Şam'ın meşru görmeme tutumunda önemli bir değişikliğe gitti. Erdoğan, mutabakatla sınır oyunca 444 km'ye 32 km derinlikli bir güvenli bölge yerine en fazla 120 km'ye 30 km'lik bir alanda geleceği belirsiz bir 'güvenli bölge' sahibi olurken, kalan alanda Rusya Federasyonu ordusuyla 10 km'lik ortak denetim hattı tesis edilecek. Sınırların Suriye ordusuna teslimi yolunda atılacak adımların arasında Suriye hükümetinin 15 kontrol noktası inşa etmesi bulunuyor. Türkiye mutabakat sayesinde 1 milyon kadar Suriyeli sığınmacının bölgeye gönüllü olarak yerleştirilmesi hedefini koydu.
ABD yönetimi ve kamuoyunda fırtınalar kopartan Rusya-Türkiye mutabakatını Başkan Donald Trump'ın da memnuniyetle karşılaması dikkat çekti.
Soçi mutabakatıyla ortaya nasıl bir resim konulduğunu Dr. Volkan Özdemir ile konuştuk.
‘DENGELİ VE OLUMLU BİR MUTABAKAT’
Dr. Volkan Özdemir'e göre, Türkiye ve Rusya arasında imzalanan Soçi mutabakatı Ankara açısından dengeli ve olumlu. İlan edilen hedefler ve gerçek hedeflerin bulunduğu bir ortamın söz konusu olduğunu belirten Özdemir, Rusya ile yapılan mutabakatta sınırdan PKK yapılanmasının çıkartılması ve mülteciler meselesinde Suriye hükümeti üzerinden kalıcı çözüm bulunmasının yolunu açma yönünde olumlu unsurlar bulunduğunu söyledi. Özdemir'e göre 'ileride sorun yaratabilecek mesele 30 km ötesinde ne olacağı':
“9 Ekim itibariyle başlayan bir Barış Pınarı Harekatı var. Yani arada Amerika ile 5 gün mutabakat olmasa, 9 Ekim ile 22 Ekim’i kıyaslar bir pozisyonda olsaydık eğer burada Türkiye’nin kazanımlarını iddia etmek kolay olmayacaktı. Fakat arada harekatın durdurulduğu, ara verildiği ve Amerika ile yapılan bir mutabakat üstüne bunun olduğunu düşündüğümüzde yani jeopolitikte an ve koşul çok önemlidir. Hem zamanlama hem de koşullar açısından bakıldığında Türkiye açısından dengeli ve genel hatları itibariyle olumlu bir mutabakat olduğunu ileri sürebiliriz. Bunu anlamamız için acaba Türkiye’nin hedefi neydi sorusunu düşünmemiz lazım. İlan edilen hedefler ve gerçek hedefler var. Türkiye’nin hedefi ilk başta kendi güvenliğine ciddi anlamda bir tehdit oluşturan oradaki on binlerle tarif edilen PKK yapılanmasını hedef almaktı. Bu birinci hedef, askeri bir hedef. Siyasi olarak mülteciler meselesi var. Mültecilerin geri dönüşü orada siz güvenli bölge ilan etseniz etmeseniz fark etmeksizin çok zor bir konu. Ancak kalıcı bir çözümün olması için Suriye hükümetiyle bir uzlaşı sağlanması halinde gerçek olabilecek bir durum. Ben şu açıdan bakıyorum. Türkiye PKK yapılanmasını hedef aldı, ara verildi dediğim Amerika ile yapılan mutabakatta bu hedef yarı ölçüde gerçekleştirilmişken durdu. Ama Türkiye açısından bir başka önemi, 30 km içerisine kadar Suriye topraklarından ve buna bakın Rusya ilke yapılan anlaşmalarda Tel Rıfat ve Münbiç bölgeleri de dahil olmak üzere PKK’nın buradan çekilmesi söz konusu. Bu Türkiye açısından ciddi bir kazanç. Türkiye açısından en başta hedeflediği noktaya bu anlamda ulaşılıyor. İleride sorun yaratabilecek bir mesele 30 km ötesinde ne olacak sorusu.”
‘TÜRKİYE İKİ BÜYÜK GÜCÜ DENGELEME POLİTİKASINDA SEÇİMİNİ YAPTI’
Özdemir'e göre mutabakatın asıl önemli tarafı, Türkiye'nin Rusya ile birlikte sınırdan 10 km'lik bir alanda ortak devriyeye başlaması. Türkiye'nin uzun süredir iki büyük güç arasında denge politikası oynadığını ve tercihe zorlandığını belirten Özdemir, artık seçimin Moskova'dan yana yapıldığının görüldüğünü belirtti. Asıl önemli jeopolitiğin de bu olduğu görüşündeki Özdemir, Ankara'nın artık Rusya ile birlikte Suriye'de ana oyuncu haline gelirken bu sayede Adana mutabakatının devreye sokulmasını ve Suriye ile işleri rayına oturtmayı da da mümkün kılacağının altını çizdi:
“Bence daha önemli olan Türkiye ile Rusya’nın sınırdan 10 km içeride ortak devriyelere başlayacak olması. Bu şu demek: Türkiye uzun zamandır Fırat’ın doğusu batısı diye ayırdığı bir tarafta denge politikasını kendince gütmeye çalıştığı bir ortamda iki büyük güç arasında. Amerika ile Rusya arasında bir tercihe bir seçime sürüklenecek diyorduk. Bence artık seçimini yaptı. Bu anlaşmanın asıl jeopolitik önemi bu. Türkiye, Suriye’de artık ana oyuncu olan Rusya ile beraber toprak bütünlüğü için ileride hareket etme yoluna girdi. İşte orada Adana Mutabakatı devreye giriyor. Bu bir anlaşma, sahada nasıl uygulanacak, ilerleyen dönemlerde ne olacak ama Türkiye’de şöyle bir dönüş var. Adana Mutabakatı demek ortak anlaşmanın ilk maddesine baktığımızda ‘taraflar Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğini’… siyasi birlik ifadesi ilk defa geçiyor. Burada da Türkiye, Rusya’nın kolaylaştırıcılığı ile Adana Mutabakatı’na dönerek ileride Suriye ile yakınlaşma politikasına, rayına resmi olarak da girmiş oluyor. Bu anlamda Türkiye’nin ulusal çıkarları açısından büyük bir kazanım görüyoruz, yani Türkiye’nin politikada değişiklik yapmasını."
'RUSYA İLE ABD'NİN İŞBİRLİĞİ YAPTIĞI VARSAYIMLARI ESKİ DÜZENE AİT YORUMLAR'
Volkan Özdemir Türkiye'nin Suriye harekatı nedeniyle 'ABD ile Rusya'nın perde arkasında uzlaşması var' değerlendirmelerine ise katılmıyor. İki ülkenin Suriye politikalarının birbirlerine zıt olduğunu belirten Özdemir, Rusya’nın Suriye’deki amacının taa en başından beri kendi gücü nispetinde Suriye’nin toprak bütünlüğünün muhafazası olduğunu vurguladı. Rusya'nın giderek çok kutuplu hale gelen dünyada satranç tahtasında asıl oyun kurucu konuma oturduğunu da vurgulayan Özdemir, Suriye'de bir yandan yönetimin PYD ile barışçı yollarla müzakeresinin diğer yandan da Şam'ın Türkiye ile uzlaştırılmasının hedeflendiğini anımsattı:
"Burada asıl oyun kurucu, satranç tahtasında oynayan Rusya Federasyonu. Rusya Federasyonu için Suriye’nin toprak bütünlüğü esas. Rusya kesinlikle Amerika Birleşik Devletleri ile ortak çıkarlara sahip değil Suriye’de. Yanlış analiz yapanlar şu gerçeği kabul etmek zorundalar. Bu tarz yorumları ben de görüyorum, fakat bunlar eski düzene ait yorumlar. Hala Amerika’nın dünyada hegemon güç olabileceği, Ortadoğu’da veya başka bir yerde istediği politikaları her türlü araçlarla elde edebileceği varsayımı üzerine bu yorumları yapıyorlar. Artık dünyada çok kutupluluk bir gerçek. O çok kutupluluk içerisinde nasıl şu anda finansal ve iktisadi ayağı Çin tarafından Amerika’ya karşı dengelemek üzere çekiliyorsa, Ortadoğu’da ve geniş Avrasya coğrafyasında güvenlik açısından da bu boşluğu dolduran Rusya Federasyonu. Rusya’nın Suriye’deki amacı başından beri kendi gücü nispetinde 9 yıllık bir süreçten bahsediyoruz. Olabildiğince kırılma anlarını hatırlayın, 2011, 2013, 2015 müdahalesi ve günümüzde olabildiğince Suriye’nin toprak bütünlüğünün muhafazasıdır. Bunun için araç olarak son 3 yıldır Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yapmış olduğu operasyonları bir sopa olarak değerlendirmektedir oradaki ayrılıkçı faaliyetler açısından. Öbür taraftan da havuç olarak da Suriye rejiminin PYD ile barışçıl yollardan müzakeresi sayesinde toprak bütünlüğünü tesis etmeye çalışmaktadır. Burada hedef aynı, araçlar farklı ve en son noktada bu iki ülkeyi de birleştirme, barıştırma var. Nitekim Putin’in dünkü açıklamasında bunu açıkça ifade etti, tarafların barışması lazım dedi. Dolayısıyla Fırat’ın doğusu-batısı arasındaki o denge de değişti. Artık Rusya ve Suriye Fırat’ın doğusuna geçti. Genel resme baktığımızda Suriye’nin toprak bütünlüğü için adım adım ilerlemenin sağlandığını görüyoruz.”
‘BARIŞ PINARI HAREKATI, BOP PROJESİNİ BALTALADI’
Özdemir'e göre, mutabakatta bazı belirsiz noktalar bulunsa bile genel anlamda harekatın ABD'ye atfedilen BOP projesi ve devletçik girişimini ortadan kaldırması açısından önemli olduğu görüşünde. Özdemir, diğer yandan da harekatın Türkiye'nin askeri haraket kapasitesinin hafife alınmasını da boşa çıkarttığı değerlendirmesinde bulundu:
“Bilinmezlik var, 30 km sonrasında ne olacak gibi veya Amerika’nın güneye çekilerek orada tutunmaya çalışması, tekrar himaye altına aldığı PKK’yı oradan kurtarmaya çalışmaları fakat genel resimde Türkiye 30 yıldır bahsedilen bu BOP projesi çerçevesinde kurulmak istenen buradaki devletçik yapılanmalarına büyük bir darbe vurdu bu Barış Pınarı Harekatı ile en son. Buna inanmıyor bazıları ama gerçek bu. Çünkü jeopolitikte alan kuvvettir. Türkiye bu 900 km’lik alanda ciddi anlamda askeri bir operasyon yapabilme yeteneğine sahip bir ülke. Bunu da doğru partnerle yolda devam ettirebilirse sonuç alır. Bizim görüşümüz buydu ve nitekim aldı. Bu anlamda Amerika’nın yıllardır geliştirmiş olduğu projeyi ciddi anlamda baltaladı ve bahsettiğimiz Amerika içerisindeki o güç mücadelesinde Trump’ın çok fazla eleştirilmesinin sebebi bu. Trump’a yakın çevreler ve kendisi de çok kritik bir itirafta bulundu. Biz orada birkaç bin askerle yetiştirdiğimiz bazı kuvvetlerle Türk ordusunun karşısına çıkamazdık dedi. Burasını çoğu zaman biz atlıyoruz. Çoğu zaman siyasi yorumlar yapıyoruz. Çoğu zaman Türkiye’nin askeri kapasitesini, bölgede geliştirici işbirliklerini ihmal ediyoruz.
'İDLİB ANILMADI AMA KOORDİNELİ UYGULANAN BİR STRATEJİ VAR'
Özdemir, Soçi'den çıkan mutabakatta İdlib'in hiç anılmadığını da anımsatırken, bunun arkasında koordineli uygulanan bir strateji bulunabileceğine dikkat çekti. İdlib'deki HTŞ gibi terör unsurlarıyla birlikte Suriye'nin doğusuna dair mutabakatın uygulanmasını güçleştirebileceğini de belirten Özdemir, ABD'nin de SDG/YPG üzerinden Suriye'nin petrol yataklarını bırakmak istememe olasılığının ABD'nin yeni kışkırtmaları açısından bir risk faktörü teşkil ettiğinin altını çizdi. Özdemir'e göre, mutabakatın uygulanmasına bakmak gerekiyor:
"İdlib konusu konuşulmadı mesele. Adım adım bir strateji var, bu stratejiyi orada hazırlayan Ruslar ve bunu Türkiye ile koordineli uyguluyorlar. Belki de benim tahminim Türkiye ile Rusya, İdlib konusunda da bir anlaşmaya gitti. Daha önce İdlib konusundaki operasyonları Ruslar durdurmuştu. Rus askeri polisi orada güvenliği sağlamıştı. Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna odaklanması harekatı yapabilmesi için bir ön garanti vermiş olabilirler. Ben şu anda bunu görüyorum. Bundan sonra da İdlib gündeme gelmediği için Türkiye ile Rusya’nın kasıtlı olarak onu gündeme getirmeyerek perde arkasında anlaştığını tahmin ediyorum ilerleyen dönemde bu büyük adımların yavaş yavaş sonuçlarını göreceğiz. Orada çok ciddi bir terörist yapılanma var, HTŞ var. O da kolay olmayacak veya Fırat’ın doğusunda ilerleyen dönemde Suriye ordusu kendi için kritik olan fakat dünya piyasaları için önemli olmayan petrol gaz sahalarına yöneldiğinde nasıl bir çatışma ortamı olacak onu da göreceğiz. Belki de YPG çok fazla diretecek. Ruslardan ilk uyarı bugün Peskov’dan geldi. Eğer YPG orada silahlarını teslim edip çekilmezse, Türk ordusu karşısında dümdüz edilecek diye bir açıklama yaptı. Amerika’yı da hala orada PYD’yi PKK’yı kışkırtmakla suçladı. Yani oyun devam ediyor. Ama genel resme baktığınızda 5 yıl aradan sonra Fırat’ın doğusunda Amerika Birleşik Devletleri’nin desteklediği PKK merkezli terör devletçiği yavaş yavaş son buluyor. Bence en önemli stratejik kazanım bu ve buna bağlı olarak da Türkiye’nin artık meşru bir hükümet olan Suriye hükümetiyle ortak bir noktaya doğru Rusların arabuluculuğuyla getirilmeye çalışıldığını görüyoruz. Bence bu da çok önemli bir sonuç ve kazanım.”