Suriye resmi devlet ajansı SANA tarafından duyurulan ve BM Genel Sekreterliği’ne yazılan mektupta SDG, “ABD ve İsrail’in komploları ile paralel hareket etmekle” suçlanırken, SDG’nin, “sivilleri kaçırdığı, işkence ettiği, öldürdüğü ve yerinden ettiği” kaydedildi ve tüm bunların Suriye’nin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü vurgulayan BM Güvenlik Konseyi kararlarına aykırı olduğu belirtildi.
Suriye’nin bu adımını Sputnik’e değerlendiren Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Suriye Çalışmaları Koordinatörü Oytun Orhan’a göre, söz konusu mektup Ankara ve Şam’ın tezlerinin birbirine yaklaştığı anlamına gelebilir. “YPG’nin terör örgütü olduğunun” Türkiye’nin dışında başka bir ülke tarafından daha dile getirilmesinin önemli olduğunu ifade eden Orhan, “Türkiye içerisinde de bir çok kesim Ankara ile Şam’ın iş birliği yapması gerektiğini dile getiriyor ama tabi Türkiye’nin özellikle geçmiş yıllardaki Suriye politikası, Suriye’nin buna karşılık YPG’ye alan açan politikaları Türkiye’nin işbirliği imkanlarını ortadan kaldırmıştı. Ancak Astana süreci üzerinden dolaylı bir irtibat ve koordinasyon sağlandı” derken, şöyle devam etti:
“TÜRKİYE’NİN ELİNİ AMERİKA NEZDİNDE BİRAZ DAHA GÜÇLENDİRİR”
“Suriye’de, YPG veya bir federal yapının engellenmesi söz konusu olduğunda Türkiye açısından akla gelen, mantıklı ittifak Şam ama bu ittifakın şu anda şartları henüz oluşmuş değil. İdlib sahasında, Fırat Kalkanı, Afrin bölgesinde taraflar arasındaki görüş ayrılıkları devam ediyor ancak Türkiye’nin son dönemde Fırat’ın doğusu konusundaki baskını artırması, güvenli bölge konusunda yaşanan aksaklıklar, Amerika’nın bu süreci oyalamaya çevirmesi Türkiye’yi tek taraflı bir askeri müdahaleye doğru yönlendiriyor. Böyle bir noktada Şam’ın da paralel bir şekilde YPG konusunda ‘terör örgütü’ ifadesi kullanmış olması Türkiye’nin elini Amerika nezdinde biraz daha güçlendirecektir. Suriye rejiminin yapmış olduğu bu açıklama, Türkiye’yi YPG konusunda Şam ile iş birliği yapma noktasında biraz daha motive edici olacaktır. Mektup, Türkiye ile Suriye arasında, siyasi sorunlar çözülebilirse Fırat’ın doğusu konusunda bir iş birliği imkanı doğabileceğini gösteriyor”.