Konuyla ilgili Başlangıç Noktası programına açıklamalarda bulunan Avukat Gökhan Ahi, bu tür vakalarda suç oluşturduğu varsayılan unsurların, dile getirildiği zamanın ruhuyla değerlendirilmesi gerektiğini savundu. Ahi, aksi takdirde kamuoyu vicdanının zedelenebileceğini dile getirdi:
‘EŞİTLİK İLKESİ ÖNEMLİ’
“Türk Ceza Kanunu’nda belirli suç tipleri var. Bu suçlar işlenirse cezalar alınır. Ama sıkıntımız ceza kanununa uygun eylem gerçekleşti mi gerçekleşmedi mi, Yedi sene sonra bunun soruşturulması kanun önünde eşitlik ilkesine uygun muydu değil miydi buna bakılmalı. TCK’da en kısa zaman aşımı süresi 8 yıl. 8 yıla kadar işlenmiş suçtan yargılanabilirsiniz. Fakat 8 yıla kadar soruşturulan bir kimse siyasi rakipse o zaman durumda farklılık var. Bu, insanlarda adaletsizlik duygusu yaratıyor. Başka bir kişiye benzer söylemlerden dolayı hakkında soruşturma açılmıyorsa diğer taraftan birisi aradan yedi yıl geçtikten sonra bile soruşturuluyorsa ortada bir adaletsizlik vardır. Bu davaya bu şekilde bakmak lazım.
Bugünlerde ifade özgürlüğü farklı anlaşılıyor. Bir taraf için ifade özgürlüğü neredeyse sınırsız iken, diğer taraf sürekli tehdit altında. Yargının siyasallaşması denen bir durum söz konusu. Yargı belli noktalarda tamamen yürütmeye hizmet eder vaziyete gelmiş durumda. Adalet bakanının, yedi yıl önce suç işleyen bir kişiye bir şey yapmayacak mıyız bakış açısını yanlış buluyorum. Hukuk tekniği açısından zaman aşımı içinde işlenmiş bir suçu kovuşturmak mümkün. Ama 7 sene önce benzer nitelikli başka söylemleri unutup başka kişilerle ilgili soruşturma açılmaz ve sonrasında sadece belli kişilere yönelirseniz adaletsizlik ve ayrımcılık meydana gelir. Bu durum toplumdaki hukuk güvenliği algısını zedeler. Ayrıca bireylerde korku yaratır.