Dönemin anahtar figürlerinden Stafis Panagulis, Sputnik’e açıklamasında, ABD’nin cunta dönemindeki etkisine dikkat çekti.
Panagoulis, “Bilindiği gibi Amerikan faktörü belirleyiciydi, albayların statüsüne desteği sağlıyordu. Bunun çok fazla kanıtı var. Yunanistan onlar için önemli değildi, onlar o diktatörlük rejimine destek veriyordu” dedi.
Panagoulis, diktatörlük döneminde, hapsedilmiş ve işkenceye maruz kalmış, ardından da sol görüşlü politikacıların tutulduğu toplama kampının bulunduğu Yaros Adası’na gönderilmişti. Kardeşlerinden biri Aleksandros Panagulis, diktatör Georgios Papadapulos’a başarısız suikast organize ederek anti diktatörlük mücadelesinin simgesi haline gelmişti. Diğer kardeşi, Yunan Ordusu subaylarından Georgios Panagulis, albayların emrine uymayı reddetmişti, ordudan firar etmiş ve halen ismi kayıplar listesinde yer alıyor.
Gazeteci, tarihçi, tarih konulu Apogevmatini gazetesinin direktörü Titos Afanasiadis'e göre, başlarda Amerikalılar, albaylar üzerinde kontrole sahipti, ama bu etki zamanla azaldı. Afanasiadis, “Papadopulos bu yüzden ‘düştü’. Özellikle, 1973’te, NATO uçaklarının, Arap-İsrail Savaşı’na katılmak için Yunanistan hava sahasından geçişine izin verilmemişti” dedi.
CIA raporlarına göre Papadopulos, yakıt ikmaline gerek duymadan uçabilen Sovyet uçakları hakkında Amerikalılara yararlı bilgiler veriyor ve Yunanistan’daki Amerikan üslerinden, ikili anlaşmaların öngördüğünden çok daha geniş şekilde yararlanmalarına izin veriyordu.
ABD’NİN, KIBRIS SORUNUN OLUŞMASINDAKİ ROLÜ
Yunanistan’ın, Kıbrıs’a müdahalenin hesabını kanla ödediğini, bunun büyük yenilgi olduğunu belirten Rahiotis, “Amaç, ABD’nin uzun vadeli çıkarlarıydı. Bildiğiniz gibi Kıbrıs, katılmama hareketine ait ülkelerden biriydi. Ülkenin başında, Amerikalıların kontrol etmediği bir devlet başkanı vardı. Böylelikle Kıbrıs bölündü ve ülkenin bir kısmını, NATO üyesi bir ülke ele geçirdi. Kıbrıs Cumhuriyeti ise o zamana kadar NATO’ya katılmayan bir ülkeydi. Bu, Yunanistan için felakete dönüştü, Amerikalılar içinse yararlı oldu” ifadelerini kullandı.
REJİMİN SONUÇLARI
Rahiotis, cunta sonrası geçiş döneminin en büyük katkısının, vatandaşların görüşünde Batı karşıtlığı yönündeki dönüşün olduğunu belirterek, bu konuyla ilgili şu değerlendirmede bulundu:
ABD’nin, bu görüşü değiştirmek için uzun yıllar boyunca büyük çalışmada bulunduğunu söyleyen uzman, Washington’un Atina’ya yönelik yeni “sevda” nöbetinin de tesadüf olmadığını belirterek şunu dedi:
"ABD’nin Yunanistan Büyükelçisi Geoffrey Pyatt’ın son röportajında, kendi şahsi çabaları ve birkaç yıllık çalışmalarını hatırlatarak ABD-Yunanistan ilişkilerinin daha da güçlendirilmesine dikkat çekmesi tesadüf değil. Neyi kastediyordu? Elbette Amerikan karşıtı eğilimi değiştirme çabasını. Batı, bu Amerikan karşıtlığını tersine çevirmek istiyor."
Panagulis, ABD’nin Yunanistan üzerindeki etkisinin daha da güçleneceğine inanıp inanmadığı sorusuna, “Yeni hükümetin politikasına bağlı olarak bunu daha bekleyip göreceğiz. Amerikan faktörü, Yunanistan ile şeffaf ilişkilerle kısıtlı olması gerekiyor" yanıtını verdi.