Gezi Parkı eylemlerine ilişkin, Anadolu Kültür AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala'nın da aralarında bulunduğu 2'si tutuklu 6'sı firari 16 sanığın, 'Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs' suçundan yargılandığı davanın ikinci duruşması yapıldı.
Duruşmayı, Hollanda ve İsviçre Başkonsolosları, ABD, Almanya, Norveç Başkonsolosluğu görevlileri, İngiltere Barosu temsilcisi, Avrupa Parlamentosu görevlileri ile bazı HDP ve CHP milletvekilleri de takip ediyor.
Duruşmada tutuksuz sanıkların savunmaları alındı.
ATALAY: BU İDDİANAME YAMALI BOHÇADIR, HUKUKA AYKIRIDIR
BBC Türkçe'nin aktardığına göre, sanıklar arasında bulunan avukat Can Atalay savunmasında şu ifadeleri kullandı:
"İddianame yöntem sorununa sahiptir, yamalı bohçadır, hukuka aykırıdır" diyen Atalay, şöyle devam etti:
"Bizim 27 Mayıs 2013’te itiraz ettiğimiz Gezi Parkı'ndaki inşaat imar planına aykırı ve kaçaktı. Taksim Yayalaştırma Projesi Türkiye’deki anayasal düzeni ayaklar altına almıştı. Ruhsat sorduğumuzda bizi durdurmaya çalışan 50 civarında yetkisiz sivil kimdi? Siyasal iktidar, başa çıkamadığı bir şeyi uluslararası bir komplo olduğuna dair Fethullahçı çeteyle birlikte karalamaya karar vermiştir. 2013’te yazılan Mehmet Yeşilkaya ve Nazım Ardıç’ın imzasının olduğu 11 sayfalık rapor, bu davanın iddianamesinin temelidir."
'GEZİ DİRENİŞİ İKİ KAVRAMLA ÖZETLENEBİLİR'
Taksim'in Türkiye'nin meydanı olduğunu söyleyen Atalay, savunmasına şöyle devam etti:
Gezi direnişi iki kavramla özetlenebilir: Nasıl bir demokrasi düzeni istendiğinin somut örneklenmesidir ve anayasal hakkın kullanıldığı bir itiraz hareketidir.
Gezi'ye komün diyenler haksız değildir. Para harcamadan hayatımızı idame ettirebileceğimiz bir alan oluştu. Hayatımda yediğim en güzel yalancı dolmaları Gezi'de yedim. Fakat bunları Osman Kavala finanse etmedi. Bu kadar büyük bir direnişi finanse etmek kimsenin haddi değildir.
İddianamede Gezi uluslararası bir komplo olarak Arap Baharı’yla ilişkilendiriliyor. Fakat Libya, Tunus ve Mısır’daki Arap Baharı’nı Recep Tayyip Erdoğan desteklemiyor muydu? Biz Gezi’deyken kendisi Tunus’un yeni yönetiminin misafiriydi. İddianamede ‘anayasal düzene şirk koşmak’ diye bir tabir var. Şirk koşmak hukuki değil, dini bir tanımdır. Böyle bir suçlama olamaz."
'TAKSİM DAYANIŞMASI'NIN AÇIKLAMALARININ HÜKÜMETİ DEVİRMEKLE BAĞDAŞTIRILMASI AKIL DIŞI'
Gezi davasının ikinci duruşmasında sanıklar arasında yer alan şehir plancısı Tayfun Kahraman da savunmasında "10 milyon insana ne para yeter ne de organizasyon, iddianame başarısız bir senaryodur. Kusura bakmayın ama hiçbir senarist böyle bir protesto yazamaz" dedi.
"Taksim Dayanışması’nın açıklamaları medyanın görmedikleri konusunda vatandaşları bilgilendirmek amaçlıdır. İfade özgürlüğü kapsamında, şiddet yanlısı olmayan, toplumsal sağduyuya sadık açıklamalardır. Bu açıklamaların hükümeti devirmekle bağdaştırılması akıl dışıdır.
Gezi’de bizlerin de öngöremediği bir şey oldu. Gezi, toplumun vicdanı haline geldi. Taksim’in siyasal simge olma özelliği ile polis şiddeti de birleşince Gezi ortaya çıktı. O güne kadar bastırılmış toplum vicdanını birden bire harekete geçirmek kolay değil. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir örgüt böylesine farklı toplulukları bir araya getirecek organizasyona sahip değil.
Taksim Dayanışması olarak belki de tek hatamız süreci provoke eden dönemin yöneticilerine o sırada güvenmek olmuştur. Bu yöneticiler görevden alınmış, bir kısmı FETÖ terör örgütünden mahkum edilmiştir. Taksim Dayanışması bileşenleri hükümet tarafından meşru kabul edilerek muhatap sayılmış ve görüşmeye davet edilmiştir. Taksim Dayanışması'nın davetle katıldığı görüşmeden ve sonrasında yaptığı açıklamalardan da belli olduğu gibi amaç hükümetle toplum arasında sağlıklı ilişkinin kurulmasına yardımcı olmak, tercümanlık görevi üstlenmektir."
ÖZERDEN: GEZİ TOPLUMSAL VE ONURLU BİR HAREKETTİR
Anadolu Kültür Vakfı'nda mali koordinatör olarak görev yapan Mine Özerden de savunmasında şu ifadeleri kullandı:
Osman Kavala’nın bunca zamandır tutsak olmasının Türkiye ve sivil toplum için büyük bir kayıp olduğunu düşünüyorum. Anadolu Kültür olarak Taksim Dayanışması’nın 128 paydaşından biriydik. O kadar haklıydık ki, fısıldasak bile haykırdığımız zannediliyordu.
Taksim'e yeni battı çıktılar yapılmadı, Gezi Parkı korundu. Fakat bu kimsenin kılına zarar gelmeden olmalıydı. Orantısız şiddet uygulayanlara emri kim verdi? Taksim Dayanışması'nın hiyerarşik bir yapısı yoktur. Mali harcamaları toplantılardaki çay-kahve için bir kutuya atılan bahşişler ve web sitesi için 5-6 kişinin verdiği 100’er liradan ibarettir. Gezi, toplumsal ve onurlu bir harekettir. Bunu 16 kişiye yüklemek milyonlara büyük haksızlık olur."
İDDİANAME
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan 657 sayfalık iddianamede, Osman Kavala, Memet Ali Alabora, Ayşe Mücella Yapıcı ve Can Dündar'ın da aralarında bulunduğu 16 sanık ve 746 müşteki bulunuyor.
Tüm sanıklar hakkında 'Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edilen iddianamede, bazı sanıkların 'mala zarar verme', 'tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması', 'ibadethane ve mezarlıklara zarar verme', 'Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'a muhalefet', 'nitelikli yağma' ve 'nitelikli yaralama' gibi suçlardan değişen oranlarda hapisle cezalandırılması isteniyor.
İddianamede, Anadolu Kültür AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Osman Kavala'nın, 'mala zarar verme, nitelikli mala zarar verme, ibadethanelere ve mezarlıklara zarar verme, tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi, kasten yaralama, neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'na muhalefet, Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'a muhalefet ve nitelikli yağma' suçlarından 612 yıldan 3 bin 158 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor.