Rus kültürü ile çocukluğunda izlediği Boris Pasternak’ın aynı isimli romanından uyarlanan Doktor Jivago filmi ve klasik Rus edebiyatı ile tanıştığını belirten Kaplanoğlu, “Çocukken ilk hatırladığım filmlerden bir tanesi Doktor Jivago. Sonra tabii Dostoyevski romanları, Tolstoy romanları... Çok erken yaşta okudum onları. Çehov'un öykülerini… Daha sonra da Nabokov…” ifadelerini kullandı.
‘TÜRK-RUS ORTAK YAPIMI BİR FİLM YAPMAK İSTERİM’
Kaplanoğlu, 2017 tarihli ‘Buğday’ isimli filmiyle ilk kez Rus sinema sektöründen biriyle çalıştı. Filmde Rus aktör Grigoriy Dobrıgin rol aldı. Kaplanoğlu, “Ben aslında Türk-Rus ortak yapımı bir film yapmak isterim. Rusya'da bir şeyler çekmek isterim. Ama bunun için burada insanlarla tanışmam, görüşmem lazım” dedi.
‘İKİ ÜLKE ARASINDAKİ İLİŞKİLER SİNEMAYA YANSITILABİLİR’
Kaplanoğlu, “Çünkü hem ortak tarih, geçmiş var, hem bugün yaşadığımız, dünyanın şu an yaşadığı durum ve bu durumda Türkiye ile Rusya arasındaki işbirliği, iki ülkenin dünyaya bakışındaki paralellikler, kültürlerimizin birbirlerine yakınlığı mevcut. Potansiyel olarak birlikte yapabileceğimiz çok şey olabileceğinin ihtimalini gösteriyor bunlar. Mutlaka bir şeyler yapılmasını umuyorum” açıklamasını yaptı.
‘SİNEMADA KENDİ YOLUMUZU ÇİZMELİYİZ’
Kaplanoğlu, Türk ve Rus sinemasının ABD sineması etkisi altında olduğunu, iki tarafın da kendi yollarını çizmesi gerektiğini belirterek şöyle devam etti: “Çünkü bir Türk ya da bir Rus’u meydana getiren kültürel değerlerin, manevi değerlerin, ruhun filme de, biçime de, her şeye yansıması lazım bana göre. Nitekim bunu yapan yönetmenler var. O yüzden Hollywood ya da Amerikan tarzı anlatım şekline aslında ihtiyacımız yok. Çünkü mektubun içinde ne yazıyorsa zarfın ona uygun olması lazım.”
‘POPÜLER KÜLTÜR SİNEMAYA KENDİ TALEPLERİNİ DAYATIYOR’
Kaplanoğlu, “Bugün popüler kültür dediğimiz şey, bizden hemen sonuç almamızı istiyor. Yani ‘Biz bir film yapalım hemen ortaya çıksın sonra da milyonlarca adam seyretsin.’ Sinema, mühendislik gibi bir şey değil. O yüzden bence yönetmen ya da sanatçı, ressam, romancı kimse eğer, bütün bu düşüncelerden uzaklaşarak çalışmalı” dedi.
‘ÇOK KAZANMA ÇABASI SİNEMAYI OLUMSUZ ETKİLİYOR’
Kaplanoğlu’na göre, büyük hasılat edinme çabası sinemayı kötü etkiliyor: “Çünkü oradaki niyet, film yapmaktan çok para kazanmak oluyor. Ticaret yani. Ama bu kapitalizm dediğimiz şey. Sistem bunu her alanda zorluyor. Her alanda illa ki bir kazanç getirmesi gerektiğini düşünüyor. Ama kazançlar sadece parayla olmaz, manevi kazançlar vardır. Manevi kazançlar da paradan daha önemli. Şimdi bakın mesela bugün Dostoyevski romanları hâlâ basılıyor, o hâlâ para kazanıyor, birine para kazandırıyor. Tolstoy da öyle. Belki yarın Tarkovski kazandıracak, zaten kazandırıyor. Ama şöyle bir şey de var, bugün yaparsınız 5 milyon kazanırsınız, ertesi gün hiçbir şey olmaz, biter.”