Kendisine verilen 3 yıl 6 aylık ceza nedeniyle halen cezaevinde bulunan eski HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Gazete Duvar'dan Hacı Bişkin'e konuştu.
Önder, cezaevinde geçen bir gününü "6 saat uyku, 6 saat okuma, 6 saat volta, tefekkür, 6 saat da yazma… Bazen bu fasıllardan birinin hakkı ötekine geçtiğinde hemencecik af ilan ediyorum. Çok sayıda mektup, kart ve kitap geliyor. Gönderen herkese hem şükran borcum var hem de özrüm. Bir çoğunu cevaplayamıyorum. Beni bağışlamalarını diliyorum tümünü arşivliyorum. Elimdeki çalışma bitince daha rahat cevaplayacağım" diye anlattı.
Bişkin'in devamında yönelttiği sorular ve Önder'in yanıtları şöyle:
‘YENİ DÖNEMİN ANASI 12 EYLÜLDÜR'
- 12 Eylül döneminde de cezaevine girmiştiniz… O günden bugüne ‘içeride' bir değişiklik var mı?
Hak arayanlar, yok sayılanlar, barış isteyenler ‘başka bir dünya mümkün diyenler', sosyalistler ve Kürtler bizim zindanlarımızın demirbaşları olmuştur. Konjöktürel olarak araya birileri girip çıksa da bu olgu pek değişmez. Ben 12 Eylül zindanlarında da eğleştim. Bu ülkede cezaevleri iktidarlardan bağımsız bir kurumsallaşmayla ve yazılı yazısız prensiplerle şekillendirilmiştir. Tarih içinden baktığımızda ‘Hayata Dönüş' operasyonu F tiplerine geçilmesi vb. zulümler, her iktidarın bir öncekinden daha büyük bir heveskârlıkla devralıp yürüttüğü ve üstelik her gelenin daha büyük şevkle yürüttüğü işlerdir.
Tarihsellik bakımından yeni dönemin anası 12 Eylül'dür. Bu bakımdan ‘O zaman şöyleydi, şimdi böyle' belirlemeleri beyhudedir. Bu böyle olduğu için halkın idrakinde buralar bir ‘ıslah ve ceza' kurumu olarak asla görülmez. Bu millet cezaevine çok kutsallık atfetmiştir. Hz. Yusuf makamı, Taş Medrese, zindan vb. İmrenilecek bir yer olmaması gereken yere bir paye ve rütbe verilmişse eğer halk irfanındaki ‘adaletsizlik' kanaatinin büyük payı vardır.
Şimdiye kadar görüşüme izin alabilen HDP ve CHP'li vekiller geldiler. DİSK'ten Kani Beko ve Süleyman Çelebi başkanlar geldi. Birçok aydın ve sanatçı da görüşemediler ama cezaevi önüne kadar gelip duyarlılık ve dayanışma mesajlarını ilettiler. Hepsine, gelemeyenler dahil teşekkür ederim.
‘İMRALI'YA NE KADAR ERKEN GİDERLERSE BARIŞA O KADAR ERKEN HİZMET EDERLER'
- İktidar kanadından birileri sizi ziyaret etti mi, kimin sizi ziyaret etmesini istersiniz… Neden?
İktidar kanadından tabii ki kimse gelmedi. Niye gelsinler? Ya da ne yüzle gelsinler. Hem gelinecek kişi ben değilim. İmralı'dır. Oraya ne kadar erken giderlerse ülkenin ve bölgenin barışına o kadar erken hizmet etmiş olurlar. Sonsuza kadar sürmüş hiçbir savaş yoktur. En kötü müzakere bile savaşın her türlüsünden daha iyidir ve daha insanidir. Diyalog maliyetsiz ve sonsuz bir cephanedir.
- Cezaevinden çıktığınızda yapmak istediğiniz ilk şey ne olur? 24 Haziran seçimleri sonrasında sanat çalışmalarınıza döneceğinizi açıklamıştınız, bu kararınız devam ediyor mu yoksa sizi yeniden siyasette görecek miyiz?
Çıktığımda yapmak istediğim ilk şey demli bir çayın refakat ettiği acılı bir menemen. Hepsi bu kadar. Sonrası hayat, sanat ve siyaset birbirinden ayrı şeyler değildir. Ama vekillik defterimi zaten kapamıştım. Kalan ömrümü yazı ve film çalışmalarına tahsis edeceğim. Kısmet…
‘ALPER TAŞ'A BAŞARILAR, ERDEM GÜL'E SELAMLAR, ADIYAMAN'A FARUK ÜNSAL YAKIŞIR'
- 2014 yerel seçimlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday olmuş bir siyasetçi olarak 31 Mart için aday olan isimler için ne dersiniz?
‘NE VASIFLARI NE CESARETLERİ YETTİ'
- Dolmabahçe mutabakatında sizinle aynı fotoğraf karesinde yer alan iktidar kanadındaki isimlere mesajınız var mı?
Onlar bu ülkenin yarınlarında onurlu bir çerçeve şansı yakalamışlardı. Değerlendiremediler. Ne vasıfları ne de cesaretleri buna yetmedi. Tarih yaptıklarımız ve yapmadıklarımızı kendi süzgecinden geçirdiğinde üstte kalanlardan olmayacaklar.
‘LEYLA GÜVEN VE ARKADAŞLARIMIZIN TALEBİ BİR BAŞLANGIÇ OLABİLİR'
- Kürt sorunu konusunda bundan sonrası ile ilgili bir öngörünüz var mı?
Bütün bu hamaset sığınağı bitip de günün sonuna geldiğimizde gittikçe yoksullaşan, nefret bölüklerine hapsolan bir ülke gerçeği kabul edilemez. Kendimizi da katarak söylüyorum geri dönülmez ve onulmaz bir noktaya gelmeden diyalog zeminine ve demokratik barışçıl çözüm düzlemine dönmek borcumuzdur.