Erdoğan, seçim atmosferinin sorulması üzerine meydanların şu anda gayet iyi olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:
'AZİZ MİLLETİM BU ÜLKEYE EN UFAK BİR YATIRIMI OLMAYANLARIN İDEOLOJİK FORMATLAMASI TUZAĞINA DÜŞMEMELİ'
— Meydanlar gayet iyi ama tabii bütün bu meydanların dilinin yanında, halkın özellikle şu anda seçimi hazmetmesi hangi konumda bunu da bir geneli itibarıyla masaya yatırmak lazım. Şimdi gün geçtikçe bu kızışıyor. Gün geçtikçe tabii ki vatandaşın özellikle verilen mesajları alması, verilen mesajlar üzerinden istikametini belirlemesi bir bunlar var, bir de ideolojik bir formatlamayla siyasi partileri değerlendiren kesim var. Tabii burada acaba marifet iltifata tabiidir anlayışıyla yapılan yatırımlar, eserler üzerinden değerlendirenlerin durumu mu, yoksa ideolojik formatlamayla bakanların durumu mu önemli?
Erdoğan, yol haritalarının, çalışmalarının hatırlatılması üzerine de "Aslında sizin bu sorunuzdan ben şunu anlıyorum. Aslında bizim manifestodaki başlıkları anlıyorum. Ama bunların tekrarında tabii çok büyük faydalar var." diyerek, şöyle devam etti:
'NE TÜR SIKINTILAR ÇEKİYORSAK PLANSIZLIKTAN ÇEKİYORUZ'
— Birinci sırada özellikle şehir planları büyük önem arz ediyor. Ne tür sıkıntılar çekiyorsak bakıyorsunuz plansızlıktan çekiyoruz. Tabii plansızlık, kaçak yapılaşma vesaire bütün bunlar uzun vadeli ve hakkaniyete uygun şekilde hazırlanmadığı için çok bedel ödedik. Ama bundan böyle bizim yerel yönetim anlayışımızda bunlar uzun vadeli ve kesinlikle de hakkaniyete uygun şekilde bu planlar hazırlanacak.
'SADECE KARTAL DEĞİL, TÜRKİYE'NİN DEĞİŞİK YERLERİNDE BUNA BENZER YAPILAŞMALAR VAR'
Kartal'da son yaşananlara da değinen Erdoğan, "En son bir felaket yaşadık, Kartal… Kartal'da yaşadığımız felaketteki sıkıntı nereden kaynaklanıyor? Buraya 3 kat izin almış, 3 kat izni, 8-10 kata çıkarmış. Bu tabii tamamen bir kaçak yapılaşma. Ama sadece o değil ki İstanbul'un da Türkiye'nin de değişik yerlerinde, her yerde İzmir, Ankara, aklınıza ne gelirse hepsinde buna benzer kaçak yapılaşmalar var ve bu kaçak yapılaşma bizi tehdit ediyor. Hele hele deprem bölgelerinde İstanbul'u, bütün bu deprem bölgelerinde bu sıkıntılar var. İzmir'de şu anda Karabağlar olsun, Bornova olsun buralar deprem bölgesi. Buralarda bu sıkıntılar var. Bu tehdit bir büyük depremde yani faturası bunun ne olur belli değil. Ama ben bundan endişeliyim, korkuyorum. Onun için de sürekli bu uyarılarımızı yapıyoruz." ifadelerini kullandı.
'KENTSEL DÖNÜŞÜM ŞEHİRLERİMİZİN GÜZELLİĞİNİ DE GETİRECEK'
— Şimdi kentsel dönüşümle ilgili olarak biz bu çalışmamızı başlatırken dedik ki bak kentsel dönüşümde biz burada oturanlara kiralarını verelim, kendileri hemen kiraya geçsinler ondan sonra da biz burayı gönüllük esasına dayalı olarak bu bölgeleri yıkalım. TOKİ ile olmazsa müteahhitlerle ama TOKİ'nin koordinesinde buralarda konutlar yapalım ve bu yaptığımız konutlara kendilerini tekrar çekelim oturtalım. Yok başka yerde TOKİ'nin konutları var, buyursunlar oralarda otursunlar. Ama bu kaçak ve her an tehdit altında olduğumuz binalara yerleşmesinler. Çünkü bu kentsel dönüşüm aynı zamanda şehirlerimizin güzelliğini de getirecek.
'ŞEHİRLERİMİZİ KÜLTÜRE UYGUN ŞEKİLDE İNŞA EDELİM'
Seçim Manifestosu'nda yer alan "Benzersiz Şehirler" anlayışına ilişkin konuşan Erdoğan, "Şehirlerimizi biz, tarihten gelen kendi hikayeleri var ya kültür noktasında da, ona uygun şekilde bunları imar edelim, inşa edelim. Eğer bunu da yaparsak bu bir başka güzellik katacak. İşte ülkemizin değişik yerlerinde buna uygun olarak yapılan bütün şehirleşmede bakıyorsunuz özellikle buralar turistler için bir çekim alanı oluyor. Çok da ilginç olanı ben belediye başkanlığım döneminde de bunu yaşadım. Bu dönemde de bir çok yerde biz bunun adımlarını atıyoruz. Bu adımlara uyanlar ve bu mimariye uyanlar bir defa hem oraya kazandırıyor, hem kendisi kazanıyor ve böylece de böyle bir deprem riskinden endişe duymuyor" değerlendirmesini yaptı.
'APARTMANDA KOMŞULAR BİRBİRİNİ TANIMIYOR, ÇOCUKLAR ÇOCUKLUĞUNU YAŞAYAMIYOR'
'MİLLET BAHÇELERİ TUTTU, GELENİ GİDENİ ÇOK ÇOK FAZLA'
'İNSANA DOKUNAN BİR BELEDİYECİLİK'
Bir diğer konunun da sosyal belediyecilik olduğunu ve bunu çok önemsediğini anlatan Erdoğan, "AK Parti belediyeciliği zaten tanımında bir sosyal belediyeciliktir. Yani fakiri, fukarayı, garibi, gurebayı bulan bir anlayış ve doğrudan insana dokunan, insana saygılı olan bir belediyecilik anlayışıdır." dedi.
'SÜLEYMANİYE'NİN ETRAFI YIKILIP ASLINA UYGUN OLARAK İNŞA EDİLECEK'
'RÜŞVETLE SUİSTİMALLE DEĞİL'
Bir diğer adımın da "halkla birlikte yönetim" olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Burada tüm muhtarlarla, vatandaşla herhangi bir karar mı alınacak. Onlarla beraber alınacak. Bir diğer yönü tasarruf, şeffaflık. Yani israftan çok çok uzak, tasarruflu bir belediyecilik. Bir diğer adım da değer üreten şehirler. Yani rüşvetle, suistimalle değil. Kültür ve ekonomi başta olmak üzere her alanda, hayat kalitesini yükseltmek suretiyle oraya bir değer kazandıran bir belediyecilik anlayışını biz bu seçimlerde Türkiye'nin her yerinde getirelim." dedi.
'YÜZDE 100 BAŞARILI OLAMADIK, EKSİKLER VAR'
'İSTANBUL'A GELENE SORALIM, 'NİYE GELİYORSUN' DEMİŞTİM'
İstanbul'da Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde nüfusun 8 milyon olduğunu bugün ise nüfusun 15 milyonu aştığını aktaran Erdoğan, şunları kaydetti: "Ben o zaman bir ifade kullanmıştım, demiştim ki 'İstanbul'a gelene soralım, 'Niye geliyorsun?', 'Paran var mı? 'Evin var mı? veya 'Burada başlayabileceğin bir işin var mı?'… Hemen dediler ki 'Belediye Başkanı pasaport soruyor'. Ben pasaport filan sormuyorum. Buraya gelen insanımızın karşılaşacağı zorluklar sebebiyle bunu söylüyorum. Eğer bunu yapabilseydik bugün bu sıkıntıları çekmezdik. Örneğin bugün Londra'da siz kalkıp da rahatlıkla her yere gidip yerleşemezsiniz. Otomobilinizle Londra'nın şehir merkezine giremezsiniz ama Türkiye'de bu konuşulduğu zaman olay farklı yerlere çekiliyor."
TOPLU TAŞIMA KÜLTÜRÜ
'ÇÖP, ÇUKUR, ÇAMUR'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1994 öncesi İstanbul'u hatırlattı. O dönemde İstanbul'un yaşanılabilir bir kent olmadığını anlatan Erdoğan, "çöp, çukur ve çamur" probleminin çok yoğun yaşandığını kaydederek, şöyle devam etti: "Çöp dağları vardı. Çukurlar… Yolları güzel yapalım, edelim diye bir anlayış yoktu. Çamurdan geçilmiyordu. Böyle bir İstanbul vardı. Ben bot giyip, Bağcılar'da, Güngören'de seçim kampanyası yaptım. Londra Asfaltı'nın altı Bakırköy, orası biraz daha farklıydı, yine bugünkü Bakırköy yok tabii, yukarıda Esenler, bütün oralar çukurdan, çamurdan geçilmiyordu ve biz oradaki seçimleri de 5 ilçeyi bir arada kazandık. Ondan sonra oralar süratle değişmeye başladı. İşte bugünkü Bağcılar, Güngören, Esenler bütün oralar şu anda o günün eseridir. Bu başarı, bir şeye inanmanın neticesidir. Büyükşehir Belediyesi olarak biz tabii ilk hamleyi çöp üzerinden yaptık. Çöp dağlarını bir defa kaldırdık. Bir yıl içerisinde biz orada neticeye vardık ve HABİTAT 2 toplantısı yapıldığında İstanbul'da, sonuç bildirgesinde dünyanın en temiz şehri olarak İstanbul girdi. Bunu başardık. Çünkü, bizim temel felsefemizde zaten temizlik vardı. Bunu halledeceğiz dedik."
'IKARUS'LARI YASAKLIYORUM, MERCEDES ALACAĞIM DEDİM'
'KAÇAK YAPILAŞMAYA DEVAM EDERSEK DEPREMİN FATURASI AĞIR OLUR'
'3 KAT YAPILMASI GEREKEN YER 10 KAT OLURSA..'
Japonya'daki depreme dayalı binaları örnek veren Erdoğan, "Japonya'da bakıyorsunuz, 8,5, 9 şiddetinde icabında depremler oluyor ama neticeye baktığınız zaman böyle bedeli ağır bir durum söz konusu değil. Niye değil? Çünkü zemin etütleri ona göre yapılıyor. Zemin etütlerinin yanında inşaatlar ona göre yapılıyor. Bütün bunlar depreme karşı alınan tedbirler muaccelesinde yapıldığı için de orada bu depremlerde ağır faturalar ortaya çıkmıyor." dedi. Kartal'daki çöken binada da görüldüğü gibi inşaatlarda deniz kumu, hurda demir gibi malzeme kullanılmış olabildiğini belirten Erdoğan, "Bir de tabii üç kat yapılması gereken yer 10 kat olursa, 8 kat olursa bu bedel önümüze ağır olarak tabii ki gelir." diye konuştu.
'ANKETLERE GÜVENİM KALMADI'
"Çok açık ve net bir şey söyleyeyim. Benim artık bu anketlere vesaire güvenim kalmadı. Çünkü geçtiğimiz seçimlerde gördük. Doğru dürüst bir tanesi belki yakın tutturuyor. Yüzde 100 tutturma diye bir şey yok. Ama çoğu açık ara kaybettiler, bu işi tutturamadılar."
Ankara'da tecrübe ve dürüstlüğün önem arz ettiğini dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
— Ankara'ya çok çok önemli bir ismi aday olarak koyduk. Mehmet Özhaseki Bey 5 dönem Kayseri'de belediye başkanlığı yapmış bir arkadaşımız. Mehmet Bey'den önceki Kayseri ve Mehmet Bey'le beraber ortaya çıkan Kayseri… Hakikaten bambaşka bir Kayseri inşa etti Özhaseki. Daha sonra biz kendisini Çevre ve Şehircilik Bakanlığına getirdik, milletvekili olarak. Çevre ve Şehircilik Bakanlığında da bence Mehmet Bey'in en büyük ispatı Güneydoğu'dur, Doğu'dur. Terörün estiği yerlerde, çukurların açıldığı yerlerde, maalesef oradaki benim vatandaşlarımı teröristlerin, HDP arkasındaki terör örgütlerinin oradaki bütün o cinayetlerine Mehmet Bey bütün imkanlarıyla gitti, her şeyi göze aldı.
'DİYARBAKIR'I TANIYAMAZSINIZ'
'KAYYUM ATANABİLİR, ORALARDA YAŞAYAN HALKIMIZI BU ZULME MAHKUM EDEMEYİZ'
Yerelin de kendi içinde bir beka meselesi olduğunu dile getiren Erdoğan, demokrasinin yerelden başladığını, yerelde demokrasi yoksa, genelde de olmayacağını anlattı.
'KAYYUM ATAMALARINDA GEÇ BİLE KALDIK'
'SENİ SIKIŞTIRDILAR, DAYANAMADIN, YENİKAPI'YA GELDİN'
'FETÖ DE KONTROLLÜ DARBE DEDİ'
Erdoğan, 15 Temmuz'da Kemal Kılıçdaroğlu'nun Atatürk Havalimanı'na 23.15'te indiğini, tankların arasından geçip Bakırköy Belediyesine gittiğini, kendisinin de 15 Temmuz'da 01.15'te buraya indiğini, halkla bütünleştiğini anlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bay Kemal'in şu anda kullandığı bu sözü, FETÖ elebaşısı da aynı sözü kullandı. Ne zaman? 16 Temmuz'da 'kontrollü darbe' dedi, orada her şeyiyle kendisi açığa çıktı. Bay Kemal bununla kendini güya güvence altına almak istedi ama alamazdı, nitekim havalimanından kaçışı görüntülendi. Bay Kemal FETÖ'yle niçin aynı ifadeleri kullanıyor? Bunun cevabını önce vermesi lazım. Burada çok ciddi açıkları var." ifadelerini kullandı.
'S&P ÇILDIRIYOR'
TANZİM SATIŞLAR
'PATRİOTLAR MESELESİ OBAMA DÖNEMİNİN NETİCESİ'
— Bugüne kadar Sayın Trump ile ikili görüşmelerimiz itibariyle olumlu geçmektedir. Suriye konusuna gelince olumlu bir görüşme yaptık diyebilirim. Şu anda biliyorsunuz Savunma Bakanımız Washington'da idi. O da orada görüşmelerini yaptı. Bu görüşmelerle birlikte iş daha da farklı bir konuma gelecek. Daha net bilgileri Sayın Bakanımızdan alacağım.
— Görüşmemizde Suriye özellikle öne çıkarken, bunun yanında ikili ilişkilerimizde, 75 milyar dolar hedefi çok önemliydi. Dedik ki, 'Patriotlar meselesi sizin döneminizin getirdiği bir netice değil, bu ne yazık ki Sayın Obama döneminin getirdiği bir neticedir.' Sayın Obama, bu işi kongreden halledilebilseydi bugünkü duruma gelmeyecektik. Maalesef bu olumlu olmadı. Kendisi de bana çok hak verdi. 'Bu konuda çok haklısınız. Sizi buraya hangi sebeplerin getirdiğini biliyorum' dedi. Günümüz uluslararası ilişkilerinde liderlerin kendi arasındaki diplomasi son derece önemli. Biz de Sayın Trump ile olumlu bir ilişkiye sahibiz. Bu da bir çok sorunu daha kolay çözmemizi sağlıyor. Kendisinin bir daveti oldu. Ben de kendisine 'Önce ben sizi bekliyorum' dedim. Bu denli ilişkilerde bir sıcaklık söz konusu.
'RUSYA İLE İLİŞKİLERİMİZDEKİ YOĞUNLUK OLUMLU BİR ŞEKİLDE DEVAM EDİYOR'
'31 MART SONRASI ABD'YE GİDEBİLİRİM'
— Şimdi Sayın Trump ile bu görüşmelerimizde bu neticeyi alabiliyoruz ama geçmişte bunlar yoktu. İktidarımızda bunu başardık. Uzun zamandır ABD'nin Ankara'da büyükelçisi yoktu. Şu anda çok önem verdikleri bir ismi Türkiye'ye büyükelçi atıyorlar. Belki bir iki hafta içinde bu büyükelçi görevine başlayacak. Maslahatgüzar ile bir büyükelçinin çalışması aynı değil. Kendisiyle de konuştuğumda, 'Önemli bir büyükelçimi gönderiyorum' dedi. 31 Mart'tan sonra belki bir Washington ziyareti yapma durumum olabilir, belki kendisi Türkiye'ye bir ziyarette bulunabilir. Bu konular önem arz ediyor ikili ilişkilerde.
'SINIRIMIZDA GÜVENLİ BÖLGE OLACAKSA BİZİM KONTROLÜMÜZDE OLUR'
'GÖÇMENLERDEN KORKAN AVRUPA'NIN SURİYE'DE VARLIK GÖSTERMESİNİ BİZ BEKLEMİYORUZ'
Afrin'de, Celabrus'ta ve El Bab'da inşa edilen huzur ve istikrarın, sınır bölgesinde de kurulması gerektiğine vurgu yapan Erdoğan, "Bunu da ancak biz kurarız. Mesela, göçmenlerden korkan Avrupa'nın Suriye'yle varlık göstermesini biz beklemiyoruz. Bir taraftan, 'Aman ha kapıları açmayın.' diyeceksin, ama öbür taraftan benim kapımın açık tutulmasını isteyeceksin. Gelsinler, Türkiye'yi vursunlar, böyle bir şeye müsaade edilebilir mi? Asla buna müsaade edemeyeceğimizi, etmeyeceğimizi, bütün liderlere gerek Soçi Zirvesi'nde olsun, gerek Astana'da olsun, gerek diğer ikili görüşmelerde olsun hepsini söyledik. Ve ABD'nin Suriye'den çekilme kararının ülkelerimizin menfaatleri ile Suriye'nin toprak bütünlüğü, bu çok önemli, ve siyasi birliği aleyhinde gelişmelere yol açmaması da bizim için önem arz ediyor." diye konuştu.
'ESED'E HAK ETMEDİĞİ BİR MEŞRUİYETİ BİZ VEREMEYİZ'
Adana Mutabakatı'nın Suriye'deki terör örgütüne yönelik operasyonlara imkan tanıdığına dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu: "Adana Mutabakatı bize yaptığımız operasyonlar için imkan tanıyor şu anda. Esed'e hakketmediği bir meşruiyeti biz veremeyiz. Dikkat edilirse Adana Mutabakatı'nın içerisinde biz, teröristleri sonuna kadar kovalama hakkına da sahibiz. O bakımdan bize önemli imkan sağlıyor. Ve o günden bugüne de Adana Mutabakatı noktasında gerek bizim Esed'le münasebetlerimizin iyi olduğu dönemler dahil, hiçbir zaman, 'Artık bunu biz tek taraflı iptal ediyoruz' diye önümüze gelmemiştir. Tabii bunun bir şekilde önümüze gelmemiş olması nedir? Bunun devamı anlamındadır. Biz de buradan hareketle Adana Mutabakatını önemsiyoruz."
'PUTİN'İN BUNU BANA İFADE ETMİŞ OLMASI ÇOK ÖNEMLİYDİ'
'ABD'NİN YPG'YE GÖNDERDİĞİ SİLAHLAR SATILMAYA BAŞLANDI'
Erdoğan, ABD'nin Suriye'nin kuzeyine 23 bin civarında tır ve kamyonla mühimmat, araç-gereç ve birçok silah getirmesine değinerek, "Bunu bize nasıl izah edecekler? Nereye geliyor bunlar? Burada zikredilen örgütlere geliyor. PKK'nın yan kuruluşları olan YPG/PYD, bunlara geliyor. Tabii orada bir de üstler var. Bu üstlere geliyor. Sürekli bu takviye devam ediyor. Biz kendilerine bunu sorduğumuz zaman, 'Seri numaraları bizde var, biz bunları iş bitince alacağız'. Sayın Bush zamanında Irak'ta da yaşadık. Aynı şeyler söylendi bize. Bunlar alınmadığı gibi daha sonra mücadelelerde bunlar bizim de elimize geçti. Birçoğu da tabi bunların satıldı. Satıldıktan sonra da Irak halkının elindeydi. Şimdi aynı şey Suriye'de oluyor. Suriye'de bu silahlar zaman içinde hep satılacak, satılmaya da başlandı. Bundan sonraki süreçte bu iş nereye varır o ayrı bir konu. Mesela, DEAŞ birçok silahı buralardan alıyor, ama DEAŞ artık bu bölgede bitiyor. Böyle bir noktaya geldi. Temennim o ki silah desteği kadar önemli bir şey varsa o da siyasi destektir." ifadelerini kullandı.
YPG-PKK bağlantısına dair hazırlanan videoya dair ise Erdoğan, "Trump'a izlettim. Şaşırdı. 'Bunu bizimkilere ulaştıralım. Bir tane flash verelim' dedi" ifadelerini kullandı.
'KAÇ 90 GÜN GEÇTİ, NEREDEN NEREYE GELDİK'
'BİR SÜRE BEKLERİZ, OLDU, OLMADI BİR GECE ANSIZIN GELEBİLİRİZ'
Erdoğan, Menbiç'te iki hususun hassasiyet arz ettiğinin altını çizerek, şunları kaydetti: "Birincisi, yol haritasının hayata geçirilmesi sürecinin süratle tamamlanmasıdır. Daha fazla gecikilmeden Münbiç'in PYD/YPG'den temizlenmesi Türkiye için artık bir güvenlik halini almıştır. İki, rejimin Münbiç'e yönelik tahrik girişimlerine, PYD/YPG'nin rejimi Münbiç'e sokma çabalarına müsamaha gösterilmemesidir. Konu geniş bir çekilme planı çerçevesinde tabii ki ele alınıyor, bizim kararlılığımız devam ediyor. Belli bir süre bekleriz, oldu, olmadı bir gece ansızın gelebiliriz."
'RUSYA'YI RAHATSIZ EDECEK BİR KONUMA BU İŞİ VARDIRMAMAK GEREKİYOR'
Erdoğan, "Bir kere terörün her türlüsüne karşı olduğumuzu her zaman söylüyoruz. Burada da bu duruşumuz devam ediyor. Asla Rusya'yı rahatsız edecek bir konuma bu işi vardırmamak gerekiyor. Aynı şekilde biz de tabii bundan rahatsız olmamamız gerekiyor. Bu dayanışma şu ana kadar ufak tefek bazı sıkıntıların dışında geldi, şu anda da aynı şekilde devam ediyor. Temennim odur ki herhangi bir yanlışla aramızdaki mutabakatı kurban etmeyelim." ifadesini kullandı.
'SURİYE ANAYASASI KONUSUNDA YARDIMCI OLURUZ'
Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyelik müzakerelerinin askıya alınmasına ilişkin soru üzerine Erdoğan, "Avrupa Parlamentosu'nun almış olduğu kararın herhangi bir kıymeti harbiyesi yok." dedi.
'FRANSIZ DIŞİŞLERİ BAKANI 'MÜSLÜMANSINIZ, SİZİ AB'YE ALMAZLAR' DEDİ'
'B PLANIMIZIN OLMASI LAZIM'
'BİZE PROJE DİYORLAR, NE PROJESİ YA BİZ 37 MİLYAR DOLAR YATIRDIK'
'PARTİMİZİN ADI ADALET'
Cemal Kaşıkçı cinayetinin uluslararası platformlara taşınmasına ilişkin soru üzerine Erdoğan, şu karşılığı verdi:
— Bizim partimizin adı adalet. İkincisi kalkınma ve bir devlet veya liderler adalet üzere ayakta dururlar. Eğer adalet yoksa çökmeye mahkumdurlar. Türkiye her zaman olduğu gibi adaleti savunmaya devam edecek, buradan taviz veremeyiz. Çünkü adalet mülkün
— Biz bunu başta Suudi Arabistan'ın yetkilileri olmak üzere hepsine dinlettik. Kendileri bunu dinledikleri zaman, feveran ettiler. 'Bu ancak morfinlenmiş bir insanın yapacağı bir iş' dediler. Bunu biz özellikle Kral Selman'la da görüştük. Aynı zamanda veliaht prensle de bunları telefonda görüştük ama bir netice alamadık. Hep söylüyorlar, 'Biz bunlara verilmesi gereken ceza neyse vereceğiz.' Şimdi ortada bir defa şöyle bir durum var. Bunu kaç kere anlattım televizyonlarda. İki tane uçakla buraya gelen 15 kişi, bu işi icra edenler ve bu 15 kişinin içinde bunun katilleri ama zaten burada ortak bir eylem var. Bu ortak eylemin talimatını veren kim? Bunun ortaya çıkması lazım. Bu da belli, niye? Bu 15'e talimatı kimin verdiğini bu 15 biliyor zaten.
'VELİAHT PRENS BİLMEYECEK DE KİM BİLECEK?'
— Hatta Dışişleri Bakanları şu anda Dışişleri Bakanlığı görevinden alındı, başka bir göreve getirildi. O çok daha ileri gitti, dedi ki 'Yerli işbirlikçiyle beraber bunu yaptık.' Veliaht prens ise arka kapıdan Cemal Kaşıkçı'nın çıktığını söyledi. Bizzat kendisi. Ya bu nasıl bir iş ki, dışarıda nişanlısı bekliyor, Cemal Kaşıkçı arka kapıdan çıkıyor, nişanlısını almadan gidiyor. Böyle bir mantık, böyle bir anlayış olabilir mi? Bunlar dünyayı enayi zannediyorlar. İşin tabii ileri boyutlarını da kendileri çok daha iyi biliyor. 'Ben kesmeyi çok iyi bilirim' diyen bir ahlaksız, adi var orada. Meğerse bu adli tıp mensubuymuş. Bakın gelişte kimi nereye gönderecekleri belli. Başlarındaki lider konumunda olan isimler belli. Bu isimler ortada olduğuna göre, bunu şimdi veliaht prens bilmeyecek de kim bilecek. Bunun toplamda 22 kişiye falan çıkarıldığını söylediler. Talimatı veren belli. Bunu Amerika'dan gelen heyet, onlar bile kararı adeta kendi aralarında vermiş durumdalar ama konuşmuyorlar, konuşamıyorlar. Sadece 'biz böyle zannettik' diyorlar.
'SAĞA SOLA DOLAR PETROL DAĞITMAKLA BU İŞ ÇÖZÜLMEZ'
Mısır'da yaşanan son gelişmeleri değerlendiren Erdoğan, "Bizim Mısır ile münasebetlerimiz acaba niye kesildi? Veya üst düzeyde liderler olarak biz niçin görüşmüyoruz? Buraya bir bakmak lazım" ifadelerini kullandı.
'ŞİMDİ DİYECEK, YARGI VERDİ KARARI'
Gençleri sigaradan korumak istediklerini ifade eden Erdoğan, "Büyük kızım Yeşilay'ın yönetiminde, ciddi gayreti var. Kurumsallaşma noktasında gerek ulusal gerek uluslararası bazda çalışmaları devletle koordineli olarak yürüyor. Yeni düzenlemeler de gelecektir, bunun çalışmalarını ayrıca yapıyoruz, yapmamız lazım. Ben bireysel olarak yapıyorum. Siz de yapın, arkadaşlarınızın cebinden paketleri alın, tarihini yazın, telefonunu yazın. Ne kadar insanın cebinden sigarasını aldık, onları bu illetten kurtardık, bu da bizim için bir kıvanç meselesidir. Gerekirse onları bize verin, biz zaman zaman sergileme noktasına gidiyoruz. Bu konuda çok farklı bir şekilde gelip bizden mali noktada, ekonomik olarak, finans noktasında destek isteyenlere de pek iyi bakmıyoruz."