Ege Postası'ndan Halide Demir Polatlı'nın haberine göre, CHP İzmir Büyükşehir adayı Soyer, İzmir'in bir dünya kenti olması için çalışacağı sözünü verdi.
Soyer: İzmirli demokrasiye çukurdan daha fazla önem verir https://t.co/nEZeDBGqhB pic.twitter.com/XTzsBMnWxB
— egepostasi (@egepostasii) 8 Şubat 2019
Soyer, "İzmir bu coğrafyanın yüreğidir" benzetmesini yapıp şu ifadeleri kullandı:
'YÜREK BÖYLE BİR ŞEYDİR, YÜREK İZMİR'E BÖYLE BİR GÖREV YÜKLEMİŞ'
'BEN YEMEK DAVETİ YAPTIM AMA…'
CHP İzmir adayı, yaptığı yemek daveti üzerine AK Partili rakibi Nihat Zeybekci'nin, "Soyer'e karşı şahsi meselem yok. Ama bu milletin kafasında soru işaretleri var. Soru işaretleri orada dururken, bizim onunla hiç bir şey olmamış gibi gidelim de yemek yiyeyim diye bir şey yapmamız şu an için mümkün değil" açıklamasını da şu sözlerle değerlendirdi:
— "Ben yemek daveti yaptım ama o, 'Önce kamuoyu algısını halletsin, ondan sonra çıkarız' dedi. Üzüldüm doğrusu. 'Kemeraltı'nda esnaf lokantasında yemek yiyelim' dedim. Beklemiyordum, kırıldım daha doğrusu.'
'ULAŞIM PROJELERİ ZATEN BAKANLIK İŞLERİ, VAAT OLARAK GÖRMEK ŞAŞIRTICI'
— "Ben de Nihat Bey'in lansmanında gördüm ama 17 yıldır iktidardalar, kim ellerini tuttu bilmiyorum. Bunlar Ulaştırma Bakanlığı'nın yapması gereken işler zaten. Vaat olarak söylemesi doğrusu şaşırtıcı, '17 yıldır niye yapmıyorsun?' demek lazım.
Soyer, İzmir'in CHP'nin değil demokrasinin kalesi olduğunu, bunun nedeninin tarihi süreç içinde oluşan farklı kimlik ve kültürlerle birarada barış içinde yaşama kültürü olduğunu belirtip şöyle devam etti:
"İzmir'de insanlar demokrasiye yoldaki çukurdan daha fazla önem veriyor. Birarada yaşama kültürünün ona bahşettiği özgürlüğe, orada eksik kalan çukurdan, trafikteki sıkışıklıktan daha fazla önem veriyor. Evet CHP'nin kalesi değil İzmir ama demokrasinin kalesidir. Demokrasi birarada yaşamak demektir. Bir arada yaşamanın kültürü, normudur demokrasi."
'İZMİRLİ AKP'Yİ BİR ARADA YAŞAMA KÜLTÜRÜNE TEHDİT OLARAK GÖRÜYOR'
CHP İzmir adayı Soyer, AK Parti'nin İzmir'i alamama nedeninin de birarada yaşama kültürünün zedeleneceği kaygısı olduğunu savundu:
'DERYA İÇİNDE OLUP DERYAYI BİLMEYEN BALIK NASIL YAŞARSA SEFERİHİSAR'DA ÖYLE YAŞIYORDUK, İZMİR'DE DE ÖYLE YAŞIYORUZ'
Soyer, Seferihisar'ın Türkiye'nin ilk Citta-slow'u yani 'Yavaş Şehri' olmasına ilişkin ise şunları söyledi:
— Farkına vardık şehrimizin potansiyellerinin.Büyük envanter çalışması yaptık birçok başlıkta. Florasıyla ilgili envanter çalışması yaptık. Sözlü tarih envanter çalışması yaptık. Seferihisar'ın avantajları, dezavantajları nelerdir diye baktık. Citta Slow buradan çıktık. Derya içinde olup deryayı bilmeyen balık nasıl yaşarsa Seferihisar'da öyle yaşıyorduk, İzmir'de de öyle yaşıyoruz. Biz olağanüstü iklimin, güneşin, toprağın farkında değiliz. Biz bunun farkına vardık Citta Slow olmakla.
Soyer'in radyo programındaki açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
'ZATEN MERKEZDE SİYASET YAPAMAZMIŞIM, SON YAŞADIKLARIMIZLA İYİCE ORTAYA ÇIKTI'
'OYSA YEREL HİÇ ÖYLE DEĞİL BİZİ AYIRAN SEBEPLERDEN DAHA FAZLA BİZİ BİRLEŞTİREN SEBEPLER VAR'
— Her siyasi yapı tabanını konsolide etmek için ayrıştırmak zorunda. Oysa yerel hiç öyle değil. Bizi ayıran sebeplerden daha fazla bizi birleştiren sebepler var. Biz bu sebeplerden yola çıkarak kenti yönetmeye talibiz. Merkezde yürütülen siyaset ile yerel siyaset taban tabana zıt. Bu nedenle yerel siyaseti seviyorum. Çünkü bizi birleştiren kuvvetli kökler var. Ben bunları seviyorum.
'İZMİR'DE DE SAFLAŞMA, AYRIŞMA YARATMAK İSTİYORLAR ANCAK İZMİRLİ BUNU YEMEZ'
— Türkiye'de merkezde yürütülen siyasetin paradigmalarından biri ülkücü — solcu, dindar — dindar olmayan, laik şeklinde. Aynı tuzağa İzmirli seçmeni mahkum etmek istiyorlar. Bunlar üzerinden bir ayrışmayı, saflaşmayı teşvik etmek istiyorlar. İzmirli bunları yemez. İzmirli performansları, başarı hikayelerini, vizyonu, yapılanları ve yapılacakları görmek istiyor. Zaten seçmene bunlar üzerinden gitmemek haksızlık.
'İZMİRLİLER İZMİR'İ KİMİN DAHA İLERİYE TAŞIYACAĞINA BAKAR'
'BEN ANNEMİ-BABAMI SEVİYORUM, GERİSİ BENİM İŞİM DEĞİL; HUKUKÇULARIN, TARİHÇİLERİN İŞİ'
— Ben annemi — babamı seviyorum. Onlar beni yetiştirdiler. Soyer isem, onların eseriyim. Ama gerisi benim işim değil. Hukukçuların, tarihçilerin işi. Kim neyi masaya yatıracaksa yatırsın.
'İZMİR'İN TEMEL SORUNLARI VAR, KİMSEYE ŞİRİN GÖRÜNME DERDİM YOK'
Çok temel sorunları var; ulaşımla ilgili, katı atık bertarafla ilgili, hafif raylı sistemi, ücretlendirme politikasıyla ilgili, altyapı ile ilgili büyük sorunlar var. Hala arıtması olmayan ilçelerimiz var. Ben onların da bu işlerin eksikliğiyle ilgili aynı kaygıyı yaşadıklarını düşünüyorum. Burada bir tereddüt yok. Kimseye şirin görünme sıkıntım yok. Durum tespiti yapmaya çalışıyorum. Bunu yaparken hak yememek lazım. Kimseyi incitecek, kıracak bir duruma ihtiyaç duymuyorum. Bu temel sorunların mutlaka çözülmesi gerekiyor.
'İZMİRLİ, KORNAYA BASAN İSTANBUL PLAKALIYA, ''ACELEN VARSA BU MEMLEKETTE NE İŞİN VAR? DEDİ'
'KENTLER KİMLİĞİNİ KAYBETMEYE BAŞLADI AMA İZMİR, BOYOZDA, ÇİĞDEMDE, TULUMDA, KOKOREÇTE DİRENİYOR'
— Kentler kimliklerini kaybetmeye başladı. Bu çağın en büyük travması bu. Her biri aslında eşsiz, kendine özgü silueti, kimliği olan kentler vardı. Sıradanlaştırdı herkesi. Hepimiz aynı markalı ürünleri tüketen bireyler haline geldik. Boyozda, çiğdemde, tulumda, kokoreçte direniyor İzmir. Bunlar kıymetli.
'SANDIK AÇILINCAYA KADAR YÜREK SELANİK, YÜREK PIR PIR'
'4.5 MİLYONLUK KENTİ NASIL YÖNETECEĞİMİ SORUYORLAR, 40 BİN NÜFUSLU KENTİ YÖNETMEK DAHA ZORDUR ASLINDA'
— 4.5 milyonluk kenti nasıl yöneteceğimi soruyorlar. 40 bin nüfuslu kenti yönetmek daha zordur aslında. Öbür tarafta ise kullanacağın insan malzemesinin kalitesi vardır önünde. Ölçeğe tersten bakılmalı.
'İLK OLARAK NE YAPACAĞIMI İNANIN BİLMİYORUM, SAKSIYA BİR ÇİÇEK KOYABİLİRİM'
— İlk olarak ne yapılabilir ki? Saksıya bir çiçek koyabilirim. İnanın bilmiyorum.