TESTOSTERON ENJEKSİYONLARI VE AŞIRI YÜKLEMELER
İşveren, ilgili taraflara testosteron enjeksiyonlarının ağır fiziksel yük ve sürekli stres altında olan insanların vücut yapısına, kas kütlesine, proteinlerin dengesine ve düşünce yeteneğine yaptığı etkiyi araştırmalarını önerdi. Çalışmanın amacı ise, bir askerin vücudundaki erkeklik hormonu seviyesindeki yapay artışın, uzun bir muharebe görevinde düşünce gücünü ve netliğini korumaya yardımcı olup olmayacağını anlamak olarak belirlendi.
Teste sayısı 128'e varabilecek gönüllü kişilerin davet edilmesi planlanıyor. Bir ay boyunca sürekli doktor kontrolünde bulunacak olan bu kişilere düzenli olarak testosteron enjeksiyonları yapılacak. Askerlerin kullandığı gıdalarla beslenecek olan gönüllülerin öğünleri, cephede savaşan askerlerin gıda eksiğine uğradığı günlere benzer şekilde bazı günler ciddi oranda kısıtlanacak.
Test süresince gönüllülere ciddi fiziki yükler uygulanacak. Yükleme düzeyi aşamalar halinde en üst sınıra çıkarılacak. Doktorların başlıca görevleriyse bu etapta kişilerin vücutlarının uğrayacağı değişiklikleri takip etmek olacak.
ENJEKTE EDİLEN TESTOSTERON SAĞLIKLI DEĞİL
Diğer yandan enjeksiyonlarla verilen testosteron hiç de zararsız değil. Aşırı dozlar ileri derece saldırganlığa, ayrıca cephedeki sağlıksız koşullarda askeri etkisiz hale getirebilecek hormon sapmalarına ve çeşitli cilt hastalıklarına neden olabiliyor.
ASKERLERE FARKLI MADDELER DE DENETTİRİLİYOR
Pentagon, askerlerin biyolojik kapasitesini arttıracak farklı testler de yürütüyor. Örneğin ABD Hava Kuvvetleri, lutein maddesinin aşırı yüklere maruz kalan pilotların üzerindeki etkisini araştırıyor. Bu renklendirici, görme fizyolojisini etkileyerek görmeyi netleştiriyor ve insanların küçük ayrıntılara odaklanmasını sağlıyor.
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI'NDAN YÜZLERCE UYUŞTURUCU BAĞIMLISI DÖNMÜŞTÜ
Bazı ülkelerde, askerlerin savaşma kabiliyetlerini uyarıcı terapisiyle yükseltmeye yönelik çalışmalar yapıldı. İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD ve İngiltere, askerlerine düzenli olarak Amfetamin hapları dağıtırken, Almanya ve Japonya ise Metamfetamin kullanıyordu. Bu uyarıcılar sayesinde askerler uzun süre uykusuz kalabiliyordu, dikkatleri dağılmıyordu ve acı duyguları köreliyordu.
Diğer yandan bu uyarıcı maddelerin kullanılması, cephede olmanın verdiği güçlü stresle birlikte askerlerde Amfetamin psikozuna, sinir krizlerine, kardiyovasküler sistemlerinde ciddi hastalıklarına yol açıyordu, aynı zamanda uyuşturucu bağımlıları için şimdiki gibi tedavi ve rehabilitasyon programları uygulanmıyordu.
Sonuç olarak İkinci Dünya Savaşı'ndan onlarca ve hatta yüzlerce kişi uyuşturucu bağımlısı olarak evlerine döndü. ABD 1970'te Amfetamin ve Metamfetamin maddelerini kontrollü ilaçların listesine aldı, bir yıl sonraysa Birleşmiş Milletler (BM), bu iki maddenin de bulunduğu Psikotrop Maddeler Sözleşmesi'ni kabul etti.