Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuklu bulunduğu cezaevinden video konferansla katılan sanık Hayrettin Aydınbaş'ın savunması alındı. Aydınbaş ve avukatı, savunmanın Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile kayda alınmasını talep etti. Mahkeme heyeti, bu konuda zorunluluk bulunmaması nedeniyle talebi reddetti.
Bunun üzerine Aydınbaş savunmasını mahkemeye yazılı olarak göndereceğini, savunmasını da sonraki celse yapacağını bildirdi. Ardından Karlov suikastçısı Altıntaş ile İzmir Rüştü Ünsal Polis Meslek Yüksekokulunda eğitim gören ve Ankara'da bir dönem aynı evi paylaşan tutuklu sanık Sercan Başar'ın savunmasına geçildi.
Ailesinin dindar yapısının herhangi bir cemaatle ilgisi bulunmadığını belirten Başar, aynı mesleği yapan amcasından etkilenerek polis olduğunu anlattı. Polis okuluna 2012'de başladığını, Altıntaş ile burada sınıf arkadaşı olduklarını dile getiren Başar, okulda kimin kiminle oturacağına komiserlerin karar verdiğini, Altıntaş ile de yan yana oturduğunu söyledi.
FETÖ EVİNE İKİ KEZ GİDİŞİNİ ANLATTI
Başar, okuldaki öğrencilerden davada da sanık olan Kaan Bülbül'ün kendisini hafta sonu kahvaltıya çağırması üzerine bazı sanıkların da bahsettiği FETÖ evine gittiğini ifade etti. Evde, kendisini 'Hamza' olarak tanıtan biri tarafından karşılandıklarını aktaran Başar, "Bizden 6-7 yaş büyüktü. Kendisini üniversite öğrencisi olarak tanıttığını hatırlıyorum" dedi.
Sonraki hafta sonlarında da teyzesi ve dayısının evine gittiğini ancak Bülbül'ün kendisini kahvaltılara çağırmayı sürdürdüğünü belirten Başar, şöyle devam etti:
Başar, ikinci gidişinde "Hamza"nın, sonradan Risale-i Nur olduğunu tahmin ettiği kitaptan bazı şeyler okuduğunu ifade etti. 'Hamza'dan sonraki dönemde de telefonlar aldığını dile getiren Başar, 2013'te okula gelen komiserlerin, "Bakın arkadaşlar, evlerine çağıranlar varmış. Böyle yerlere gitmeyin" dediğini, kendisinin de "Hamza"ya cephe alarak, hafta sonlarını teyzesi ve dayısıyla geçirdiğini kaydetti.
Mevlüt Mert Altıntaş'ı örgüte kazandırmakla suçlandığını hatırlatan Başar, diğer sanıkların ifadelerine göre Altıntaş'ın kendisi olmadan da kahvaltı yaptıkları eve gittiğini söyledi. Başar, "Ben gitmiyorum, o gidiyor. Örgüte ben kazandırmış olsam, böyle olabilir mi? Bu eve onu ben götürmedim" diye konuştu.
'BEN ALTINTAŞ'IN ESKİ EV ARKADAŞIYIM'
Sercan Başar, okuldan sonra Ankara'ya atanınca kiralık ev aradığını, Altıntaş'ın da ev aradığını öğrenince Temmuz 2014'te, Demetevler'de beraber ev tuttuklarını ve Mayıs 2016'ya kadar birlikte kaldıklarını anlattı. Çevik Kuvvet görevlisi oldukları dönemde günde 12 saat çalıştıklarını, evde çok az zaman geçirdiklerini, evdeyken de herkesin kendi odasını kullandığını belirten Başar, Altıntaş'ın zamanını cep telefonuyla geçirdiğini ifade etti.
Altıntaş'ı namazını kılan, dindar biri olarak tanıdığını dile getiren Başar, suikast günü beraber nöbetçi olmalarına karşın Altıntaş'ın işe gelmediğini ifade etti. Altıntaş'ın bir süre sonra kendisini kayıtlı olmayan bir numaradan arayarak, hasta olduğunu, rapor aldığını, işe gelemeyeceğini söylediğini aktaran Sercan Başar, Altıntaş'ın saat 10.00 sularında raporunu teslim etmek için şubeye geldiğini belirtti.
Başar, "Altıntaş ile kısa bir konuşmamız oldu. 'Boş yere rapor alıyorsun' diye takıldık. O da 'Gerçekten hastayım, iğne bile vurdurdum.' dedi. Şubeye girdi, raporunu teslim etti ve çıktı. Olay günü görüşmemiz bu şekilde oldu. Başka görüşmemiz olmadı." dedi.
'ŞAKA YAPILDIĞINI SANDIM'
Telefonuna gelen mesajlardan kendisine şaka yapıldığını düşündüğünü söyleyen Başar, "Birini aradım. Olayı doğrulayınca ağlamaya başladım. Hemen Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğüne geçtim. Amirlerimle konuştum. Ne yapacağımı bilemiyordum. Terör şubesinden iki polis geldi. Saldırıyla ilgili toplantı olacağını söylediler. Beylik tabancamı aldılar. Serkan Özkan'ın adresini öğrenip polislere verdim. FETÖ ile ilgili sorular soruldu. Sabah sağlık kontrolüne götürülürken gözaltına alındığımı anladım." diye konuştu.
FETÖ'nün talimatıyla Sosyal Doku Vakfı'na sızdığı iddiasını kabul etmeyen Başar, vakfa kendi isteğiyle gittiğini, eşiyle de burada tanışıp evlendiğini ifade etti. Sercan Başar, örgüt içinde zümre başkanı olduğu belirtilen Salih Yılmaz'ı tanımadığını öne sürdü. Evinde bulunan masa üstü bilgisayardan yapılan bazı aramaların aynı evi paylaştıkları dönemde Altıntaş tarafından gerçekleştirildiğini iddia eden Başar, beraat talebinde bulundu. Savunmaların ardından Cumhuriyet savcısı tutuklu sanıkların tutukluluklarının devamına karar verilmesini istedi.
Sanıklar Vehbi Kürşad Akalın, Hüseyin Kötüce ve Hayrettin Aydınbaş'a savunma hazırlamaları için süre tanıyan mahkeme, usulüne uygun çağrıya rağmen duruşmalarda hazır bulunmayan sanık Abdulsamet Kekeç hakkında tutuklamaya yönelik yakalama emri düzenlenmesine hükmetti. Ayşe ve Şahin Söğüt'ün avukatlarının beyanlarıyla ilgili gereğinin takdiri için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar veren heyet, saldırıda yaralanan Leyla Gündoğan ve Anıl Değer'in davaya müdahilliklerini kabul etti, suçtan doğrudan zarar görmemesi nedeniyle Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun müdahillik talebini reddetti.
Tutuklu sanıkların tutukluluklarının devamına karar veren mahkeme, davayı 11 Şubat 2019'a erteledi.