İNANCA VERGİ
Kilise vergisi, Almanya'da kilisenin resmi olarak devletten ayrıldığı 19. yüzyılın sonlarından bu yana uygulanıyor. 20. yüzyılın başında dini vergiler yasama düzeyinde konsolide edildi. 1919'da kabul edilen Weimar Cumhuriyeti Anayasası, vergilerin kiliseler için başlıca finansman kaynağı olduğunu belirtti. Sadece Katolikler ve Protestanları ilgilendiren bu verginin toplanması görevi devlete verildi.
Diğer dinlerin temsilcileri de istedikleri taktirde kilise vergisi ödeyebiliyor. Toplanan paraların cami, Sinagog veya Ortodoks kilisesine iletilebilmesi için vergi mükellefinin ilgili mali makamlara bir belge sunması gerekiyor. Belgede kişisel bilgiler dışında, kişinin mensup olduğu mezhep de yer alıyor.
ATEİSTLER VE GENİŞ ÇAPTA TEMSİL EDİLMEYEN MEZHEPLERDEN VERGİ TALEP EDİLMİYOR
Dini vergiler, gelir vergisinin yüzde 3-9'unu oluşturuyor. Emekliler, öğrenciler ve düşük gelirliler vergilerden muaf tutuluyor. Ateistler ve Alman toplumunda geniş çapta temsil edilmeyen mezhepler bu vergileri ödemek zorunda değil.
KRİZ SONRASI ALMANYA'DA BİRÇOK KİŞİ KİLİSE VERGİSİNDEN KAÇIŞ YOLU ARIYOR
Önemli bir gelir kaynağını kaybeden din görevlileri paniklemeye başladı. Almanya Katolik Kilisesi, kaçış eğilimini kırma amaçlı ‘kaçaklar' için günah çıkarma, cemaat ve cenaze törenlerine katılmayı yasaklayan bir kararname çıkardı. Bu hamle sonuç verdi ve 2013 yılında yetkililer 13.2 milyar dolarlık dini vergi topladı.
'KATOLİK OLMAK ÇOK PAHALI'
Kilise vergilerini ailesi üzerinde bir yük olarak hissedenlerden biri Mariya Solovyova'ydı. Birkaç yıl önce Alman bir Katolikle evlendi. Rusya'da yaşarken Ortodoks kilisesine gidiyordu. Ancak evlenmeden önce, nişanlısı Katolik olmasını şart koştu, o da kabul etti.
Mariya, Sputnik'e konuyla ilgili şunları söyledi: "Muhteşem bir düğün yapmayı hayal ediyorduk ve Katolik kilisesi bize fiyatlarını açıkladıklarında, davetlilerin listesini artık hazırlamıştık. Çok pahalıydı! Nişanlım, aşkımız uğruna gerekli parayı bulmaya hazırdı. Ancak bizi durduran başka şey oldu. Nikahtan sonra her ay katolik kilisesine vergi ödemek zorundaydık. İnanan kocam bile bunu çok fazla buldu."
Çift epeyce bir süre düşündükten sonra, nikahı Ortodoks kilisesinde yapmaya karar verdi.Artık Mariya değil, onun nişanlısı mezhebini değiştirecekti. Karar onun için zordu, ama kabul etti. Onu cezbeden bir başka şey de, Almanya'da Ortodokslar kilise vergisi ödemek zorunda değildi.
Yahudi olan Zinoviy Epstein ve eşi Sofiya 2000'li yılların başlarında Almanya'ya geldi. Uzun zamandır bu ülkede yaşayan oğullarından dini vergileri öğrendiler. Ancak, yahudiler de bu vergiyi ödemek zorunda değil. Eğer gelirinin bir kısmını sinagoga bağışlamak isteyen varsa, bunu kendi başına yapabilir.
Epstein ise şu ifadeleri kullandı: "Yahudiler dini organizasyonlara ya vergi şeklinde ya da sinagoga doğrudan bağışında bulunuyorlar. Ancak bunu yapmakla yükümlü değiller. Örneğin, karım ve ben emekliyiz, bu nedenle kilise vergilerinden muafız."
İSLAM MALİ KONTROL ALTINDA
İslamda vergiler geleneksel olarak isteğe bağlıdır. Camilere yapılan yardımlar genelde inananların bağışları şeklindedir. Ancak, kar amacı gütmeyen kuruluşlar, iş çevreleri ve hayır kurumları Müslüman dini kuruluşlara maddi destek verebilir. İslamın temel din olduğu devletlerde, camilerin yardım isteme hakkı vardır.
İslam ülkeleri arasında en önde gelen finansörler Suudi Arabistan, İran ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) dir. Bu ülkelerde şeriat kanunu geçerlidir. 2000'lerin başlarında Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki islam yanlısı Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iktidara gelmesinden sonra, cami ve islami kültür merkezlerinin en büyük finansörlerinden biri de Türkiye oldu. Finansör ülkelerden dünyanın her tarafındaki Müslümanlara önemli miktarlarda yardım gönderiliyor.
Avrupa'daki birçok İslami topluluk da Orta Doğu'dan mali yardım alıyor. Ancak, Müslüman bağış sistemi, ana sponsora ulaşmayı zorlaştıracak şekilde kurulmuş. Mülteci krizi ve ardından AB ülkelerinde başlayan terör eylemleri, Avrupa makamlarını İslami sponsorlara karşı daha dikkatli olmaya zorladı. Teröristlerin, Müslümanların bu karmaşık bağış sistemi yoluyla finanse edildiğine dair şüpheler artmaya başladı.
CAMİLERİN FİNANSMANINDA ARAP ÜLKELERİNDE OLAN BAĞIMLILIĞIN AZALTILMASI AMAÇLANIYOR
Camilere vergi getirilmesini öneren milletvekilleri, bu vergilerin camilerin finanasman konusunda Arap ülkelerine bağımlılığını azaltacağını ve karmaşık ‘yasadışı şemayı' önlemeye yardımcı olacağını düşünüyor. Almanya'yı rahatsız eden bir başka konu da, Almanya'daki müsülmanların baş finansörleri Riyad ve Ankara'nın bağış yoluyla Avrupa'daki siyasi etkilerini arttırmaya çalışmalarıdır.
Federal Meclis'teki oturumda, Almanya'nın önde gelen partileri CDU, CSU ve SPD Almanya'daki üç bin caminin üçte birinin Türkiye tarafından finanse edildiğini açıkladı. Milletvekilleri, "Onlar Erdoğan rejiminin Alman sözcüleri gibi hareket ediyorlar. Bazı camilerde imamlar, daha şimdiden Türkiye'nin Suriye'deki Kürt birliklerine karşı zafer kazanması için dua ediyorlar" dedi.
'İBADETHANELER YERALTINA İNEBİLİR, BU DURUM RADİKALLEŞMEYİ BERABERİNDE GETİREBİLİR'
Diğer yandan, camilere vergi uygulamasının, birçok Müslümanı, özellikle de Arap mültecileri yeraltına iteceği endişesi var. Alman güvenlik servisleri İslam'daki radikal eğilim Selefizmin mülteciler arasında artan popülaritesinden dolayı uyarılar yapıyor. Mültecilerin gittikleri camilere yapılan mali yardımların kaynağına ulaşmak da çok zor görünüyor.
'ZORUNLU VERGİ KARARI, TOPLUMUN BÖLÜNMESİNE YOL AÇAR'
Kazan Federal Üniversitesi İslami Etütler Bölümü'nden Doçent Azat Ahunov, bu verginin nasıl toplanacağı konusunda başka bir problem görüyor. Ahunov, camilerdeki din görevlilerinin cemaatin hepsini takip edebileceğinden ve onlara belge verebileceğinden şüphe ediyor:
"Almanya'da kendini inançlı olarak tanımlamayan bir sürü etnik müslüman var. Ayrıca Ortodoksluk'tan İslam'a geçenler var. Bir çok karma evlilik var. Hepsi nasıl vergi ödemeye tabi tutulacak, büyük bir sorun. Bunun dışında, vergi İslam'da her zaman isteğe bağlıdır ve verginin mecburi kılınması büyük hoşnutsuzluk yaratabilir. Bu, Avrupa'daki toplumun bölünmesine katkı yapar."
'YARDIMLARIN POLİTİK ÖNEMİNİ ABARTMAYA GEREK YOK'
Ahunov, Avrupa'daki camileri Türkiye, Suudi Arabistan ve İran'ın yumuşak gücünün bir unsuru olarak görüyor. Ayrıca, imamlar ve mollalar gerçekten de cemaat arasında sponsorların gündemini anlatabilir:
"Türkiye, çoğunlukla Türk kökenli Alman vatandaşların ibadet ettikleri Alman camilerini finanse ediyor. Suudi Arabistan, Arapların gittiği Avrupa'daki camilere yardım ediyor. Cami cemaati imamlardan küçük vatanları hakkında bilgi alıyor. Bu yardımların politik önemini abartmaya gerek yoktur."
Ahunov'a göre, Müslüman nüfusun Avrupa genel meseleleri diyaloğuna dahil edilmesi, inanç vergisinden daha yararlı olabilir.