Adaletin hangi ırktan, hangi inançtan, hangi renkten, hangi coğrafyadan olursa olsun tüm insanlığın ortak değeri ve talebi olduğunu kaydeden Erdoğan, "İlk insandan beri peşinden koşulan, aranan, mücadelesi verilen bu kavram, medeniyetlere rengini veren en temel değer olmuştur. Mensubu olduğumuz medeniyet de adaleti mülkün, yani devletin, ülkenin, toplumun temeli saymaktadır. Bunun için bizim adliye binalarımızın kapılarında, mahkemelerimizde hakimlerimizin arkalarındaki duvarda hep bu yazı yer alır. Yine bizim kültürümüzde 'Şeriat'ın kestiği parmak acımaz' diye bir söz vardır. Yani yargının verdiği kararın sonuçları ne kadar ağır olursa olsun, bireyler ve toplum nezdinde kabule şayandır anlamındaki bu söz de adalete olan saygıyı ve güveni ifade eder" diye konuştu.
'İNSANI YAŞAT Kİ DEVLET YAŞASIN'
Erdoğan, şöyle devam etti:
'ÇAĞRIMIZIN TEMELİNDE ADALET TALEBİ VARDIR'
"Batı toplumlarının çöpe atarak israf ettiği yiyecekler, Afrika'daki tüm açları doyuracak boyuta ulaşmışsa burada hangi adaletten söz edilebilir?" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sadece kendi güvenlik ve refahı için mazlumlara, mağdurlara kapılarını kapatan ülkelerin gelişmiş sıfatını taşıdıkları bir dünyada hangimiz kendimizi adalet dairesi içinde hissedebiliriz. İnsanların, toplulukların, devletlerin, uluslararası kuruluşların kendi aralarında sürekli bir adalet tartışması yaşanıyorsa, hep birlikte durup düşünmeli, kendimizi sigaya çekmeliyiz".
"Üzüntüyle belirtmek durumundayım ki ne bu kurumlar ne de bu belgeler öngörüldüğü şekilde çalışmıyor.Milyarlarca insanın umut bağladığı uluslararası sistem, kelimenin tam anlamıyla çatırdıyor. 'En kötü düzen düzensizlikten iyidir' sözü, kötü düzenin sürmesine değil, tam tersine bir an önce ıslahının gerekliliğine işaret eder. Biliyorsunuz Türkiye olarak, her fırsatta Birleşmiş Milletler'de özellikle de Güvenlik Konseyi'nde reforma ihtiyaç duyulduğunu söylüyoruz. 'Dünya 5'ten büyüktür' diye formüle ettiğimiz bu çağrımızın temelinde adalet talebi vardır. Dünyadaki 193 ülkenin kederinin sadece 5 ülkeye, hatta bir ülkeye bağlı olması en büyük adaletsizliktir. Bunun için biz sistemin yeniden kurulmasını istiyoruz. Buranın tamamen reforme edilmesinin gereğine inandığımızı söylüyoruz. Dünyadaki kıta, inanç, kültür dağılımlarını gözeten, adil bir yapı tesis edilemeden Birleşmiş Milletler'in ve Güvenlik Konseyi'nin insanlığın geleceğinde varlığını sürdürebilmesi mümkün değildir. Türkiye, çoğunluğu Suriye'den olmak üzere Irak, Afganistan, Afrika'dan gelen 4 milyonun üzerinde sığınmacıya ev sahipliği yaparak, uluslararası toplumun hem yükünü taşıyor hem onurunu kurtarıyor. Üstelik bunu uluslararası toplum ve kuruluşlardan kayda değer bir yardım almadan yapıyoruz. Şu an itibariyle 33 milyar dolar biz sadece Suriye'den gelen mülteciler için harcama yaptık".
SURİYE'DEKİ GELİŞMELER
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında Suriye'deki gelişmelere değindi:
"Son olarak İdlib'te sağladığımız istikrar ile 10 binlerce insanı ölümden, milyonlarca insanı da sefaletten kurtardık." diyen Erdoğan, "Türkiye olarak Suriye'de huzuru tesis ettiğimiz her yerde ilk olarak güvenlik ve adalet sistemini işler hale getiriyoruz. Bunu başarmadan diğer hususlarda mesafe katedemeyeceğimizi, büyük fedakarlıklarla oluşturduğumuz huzur iklimini koruyamayacağımızı biliyoruz" ifadesini kullandı.
Erdoğan, temsil ettikleri tarih ve medeniyetin gereği olarak adalet çizgisinden ayrılmadan kendileri, bölgedeki kardeşleri ve tüm insanlık için en iyisini yapmanın mücadelesini verdiklerini söyledi.
Demokrasisine, özgürlüğüne ve hukuk devleti ilkesine sahip çıkma kararlılığını 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe girişimi sırasında canıyla ortaya koymuş bir ülke olarak bu konuda çok rahat olduklarını vurgulayan Erdoğan, Türkiye'nin yaşadığı tüm sıkıntılara rağmen bölgesinin istikrar ve güven abidesi konumundaki bir ülke olduğunu dile getirdi.
'ÜZERİNDE EN ÇOK DURULACAK HUSUSLARDAN BİRİSİ YARGI BAĞIMSIZLIĞI'
Yüksek Mahkemeler Zirvesi'nde üzerinde en çok durulacak hususlardan birinin yargı bağımsızlığı olduğuna işaret eden Erdoğan, şöyle konuştu:
'245 ADALET SARAYI HİZMETE SOKTUK'
Bugün hakim ve savcı sayısının 17 binin üzerine çıktığını ifade eden Erdoğan, bu sayının hala yetersiz olduğunu bildiklerini dile getirdi.
Yüksek nitelikli personel alımı ve bunların en ileri düzeyde eğitimiyle sayıyı arttırdıklarını anlatan Erdoğan, bakanlıktaki ve adliyelerdeki yardımcı personel sayısını 61 binden 140 bine çıkartarak burada da önemli bir mesafe katettiklerini söyledi.
Hükümete gelene kadar Türkiye'de adliyelerin çoğunlukla hükümet binalarının alt katlarındaki kötü şartlara sahip yerlerde faaliyet yürüttüğünü aktaran Erdoğan, "Biz kalitenin fiziki iyileştirmeyi gerektirdiği anlayışıyla, ülke çapında mimarisi ve diğer altyapısıyla çok ileri standartlara sahip 245 adalet sarayı inşa edip hizmete sunduk. Yine adalet sisteminin önemli bir unsuru olan adli tıp hizmetlerini yaygınlaştırdık ve modernleştirdik. Temel kanunlarımızın tamamını, günün şartlarına uygun hale getirerek yeniledik" dedi.
Erdoğan, istinaf mahkemelerini kurarak, Yargıtay ve Danıştay'daki yığılmanın önüne geçtiklerini, şu ada 9 bölge adliye ve 7 bölge idare mahkemesinin hizmete geçtiğini ifade etti.
'MAHKEMELERE GİTMEDEN ÇÖZÜM ÜRETECEK ALTERNATİFLER GETİRDİK'
Erdoğan, bu zirvede tartışmaya açılacak olan yargıda şeffaflığa ilişkin İstanbul deklarasyonunun, adaletin tesisi ve yargıda şeffaflığın güvence altına alınması konusundaki çalışmalarda bir dönüm noktası olacağına inandığını ifade etti.
4. Uluslararası Yüksek Mahkemeler Zirvesi'nin hayırlı olmasını dileyen Erdoğan, zirvenin düzenlenmesine ve oturumlara katkıda bulunan başta Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit'e teşekkür ederek sözlerini tamamladı.