İSTANBUL'UN İÇME SUYU SORUNU
Kanal İstanbul'un zayıf yerlerinin de olduğunu dile getiren Kireyeva, "Projeye göre Kanal İstanbul, Sazlıdere'den geçecek. Bu da İstanbul sakinlerine içme suyunun teminini zora sokabilir. Sazlıdere, Batı Yakası'na içme suyu temin eden tek kaynak. Kanal kazılırsa Sazlıdere suyu tuzlu hale gelir. Bu durumda yetkililer kuyu kazmak zorunda ve çok sayıda kuyuya ihtiyaç olacak" ifadelerini kullandı.
İKİ DENİZİN KARŞILIKLI DENGESİ
Çevrecilerin, Kanal yapımının Marmara ve Karadeniz'in ekosistemlerinde değişikliğe yol açacağı yönündeki kaygılarını değerlendiren Kireyeva, "Karadeniz'in seviyesi Marmara'ya göre yaklaşık 12.5 santim daha yüksek. Bu yüzden İstanbul Boğazı'nın yüzey katmanında, kuzeyden güney yönünde sürekli oldukça güçlü akım gözlemleniyor. Tam da bu durum Boğaz'ı gemicilik için zor yapıyor. Ancak Boğaz'ın yaklaşık 20 metre derinliğinde de bir akım var. Marmara Denizi'ndeki tuzlu su daha yoğun ve ağır olduğundan aksi yönde, yani kuzeye doğru akıyor. İki deniz sürekli birbirini seyreltiyor gibi. Doğal kanal olan Boğaz, 7 bin 500 senedir var. Bu zaman içinde denizlerin etkileşim süreçleri dengeye ulaştı. Çevreciler, yeni kanalın bu dengeyi bozacağından korkuyor. Marmara'nın tuzdan arınacağını, Karadeniz'in ise aksine tuzlanacağını, içindeki sakinlerin ise buna alışamayacağını ve iki denizin zengin sularının ıssız olacağını savunuyorlar" diye konuştu.
MARMARA HİDROJEN SÜLFÜR KOKMAYACAK
Uzmanlara göre, Kanal İstanbul'un yapımıyla Karadeniz'den Marmara'ya sızacağı iddia edilen hidrojen sülfür kokusuyla ilgili kaygılar da asılsız.
Muhametov, "Karadeniz'in üst tabakası alt tabakaya göre daha düşük bir yoğunluğa sahip. Daha yoğun ve ağır olan suyun yukarıya çıkması mümkün değil. Bu yüzden hidrojen sülfür stabil olarak altta kalıyor" dedi.
Kireyeva de şunu dedi: "Karadenizde hidrojen sülfür sadece 200 metre altında yer alıyor ve ebediyen oraya hapsolmuş durumda".