Amerika Birleşik Devletleri ile Türkiye arasında bir süredir siyasi krizin devam ettiğinin altını çizen Yavuz " Bu kriz, çeşitli alanlara zaman zaman yansıyor. Rahip Brunson olayı bu sürecin dışavurumu. Çünkü ABD Rusya, İran ve Türkiye'yi aynı anda ama çeşitli oranlarda karşısına aldı. (ABD) bir yandan İran hariç bu ülkelerle iletişimini devam ettirmek istiyor; diğer taraftan da bu ülkeleri elinden geldiği kadar cezalandırmak istiyor. Rahip Brunson olayında ne olup bittiğini tam olarak bilmesek de Amerika'nın bu konudaki tutumunun kabul edilir bir tarafı yok. Türkiye'yi böyle müstemleke gibi değerlendirip, şu şu cezaları veriyoruz tavrı kabul edilir bir şey değil. Ama tabii bunun arka planında ne var, ne pazarlıklar yapıldı, süreç nerede tıkandı; bunları bilmediğimiz için yalnızca şunu söylüyoruz: Bir ülkeyi, devleti açıktan hafife alan bir tavır içerisinde olmak işleri daha da onarılmaz bir hale sokar. Çünkü bu işin devletlerarası hukuk ve uluslararası ilişkiler boyutu var. Bir de, halklardan geçen yanı var. Vatandaş olarak ben şahsen ABD'nin gösterdiği tepkiyi asla benimsemiyorum. Bu noktaya Türkiye'nin kendi hatalarından gelinmiş olsa dahi bu yapılanları tasvip etmiyorum" dedi.
‘ABD'NİN SURİYE'DE YARATMAK İSTEDİĞİ DEVLETÇİK TÜRK HALKININ OLAN BİTENİ ANLAMASINI SAĞLADI'
ABD'nin Türkiye tarafından PKK ile bağlantılı olduğu ve bu sebeple "terör örgütü" saydığı DSG gibi örgütlere yardım yapılmasına yönelik itirazlar yapıldığına ve bu sürecin Türk halkının nezdinde Amerikan politikalarına ilişkin farkındalık yarattığına işaret eden Yavuz "Bir kriz anında 3 hareket tarzı öne çıkar. Bu krizi büyütecek misiniz, soğutacak mısınız yoksa ortadan kaldıracak mısınız? Bunu devletin ilgili organları tüm yönüyle bilir. Bizim bilmediğimiz şeyler varsa, değerlendirmelerimizde de eksikler olacaktır haliyle. Burda tabii genel gidişata bakılıca önemli bir kriz olduğu ve ABD'nin özellikle Suriye üzerinden yapmak istedikleri yapılmak istenenin vatandaş tarafından da fark edilmesine sebep oldu. Yaratılmak istenen devletçik, vatandaşının neler olup bittiğini daha iyi bir şekilde kavramasına sebep oldu. Ama biz devletin elinde nasıl bir master plan var, onu bilmiyoruz" ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin krize yönelik atacağı tavrın da belirleyici olacağına işaret eden Yavuz "Kriz büyütülmek istenirse, yapılacaklar belli. İncirlik Üssü kapatılabilir, ABD, Suriye'de tamamen devre dışı bırakılabilir. Ardından Kürecik Radarı kullanıma kapatılabilir. Bütün bunlar karşı adımları da beraberinde getirir. F-35 sevkiyatı ortadan kalkar, iki ülke arasındaki siyasi kırgınlık yerini kopukluğa bırakabilir. Bu istikamet oraya gider. Öbür istikamette kriz soğumaya bırakılabilir, halk nezdinde aşağıda kalınmadığını gösteren bazı adımlarla yenilebilir. Ya da kriz çözülmeye çalışılabilir" dedi ve şöyle devam etti:
Ancak Türkiye de bir yandan anti-emperyalist bir politika izleniyor gibi gösterilse de halka; öbür taraftan Amerika'yla atılan her küçük adım da büyütülerek sunuluyor. Örneğin Menbiç'te bir devriye gezme olayı çok önemli ve büyük bir şey gibi takdim edildi. Halbuki onların sonuçları ne, henüz bilmiyoruz. Ancak bu olasılıklardan hangisi öne çıkıyor diye sorarsanız, bana göre krizin büyüme ihtimali daha yüksek görünüyor. Tabii yine de tablonun tamamını görmeden, o al-ver'lerin geçmişini bilmeden dışarıdan bakarak bu kadarını söylemek mümkün."
Türkiye ve ABD'yi krize götüren süreçte ABD'nin "yapmadıklarının" gözardı edilmemesi gerektiğine değinen Yavuz şöyle devam etti:
"Sorunların giderek büyüyeceğini değerlendiriyorum. Çünkü sorun çözmek için adımlar atılmıyor ve sorunlar çözülecek gibi görünmüyor. ABD'nin bölgeye yönelik adımların da hiç bir değişiklik yok. O adımlar değişmezken, Türkiye'nin adımlarının da değişiklik olmasını beklememek lazım. FETÖ'yü iade etmiyorlar, orada bir sürü bu işlere bulaştığı belli olan kişi var, onları iade etmiyorlar. Halkbank Genel Müdür Yardımcısı'nın cezasını Türkiye'de tamamlaması maksadıyla bir taleple gidildiyse, onu iade etmiyorlar. Ekonomik yaptırımlar çerçevesinde belki Halkbank'a ceza kesileceği meselesi var. Bütün bunlar masada dururken bu Brunson meselesinin giderek abartıldığı görüşündeyim. Biraz da iktidarın da şöyle işine geliyor. Kamuoyunda Amerikan karşıtlığı yükseliyor. Halkı içerideki sorunlarla ilgilenmekten de uzaklaştırıyor. Doğalgaza zammı kimse konuşmuyor. Dolayısıyla iktidarın masasında, kafasında ne var, bunu da bilmediğimiz için tam bir yorum yapmak da mümkün değil."